Bu kasalarda neler mi saklanıyor? Devletin yetkili organları tarafından düzenlenen ama yayınlanmayan, yayınlanmadığı için de bilemediğimiz, genel düzenleyici işlem mahiyetinde normları içeren bazı kanun hükmünde kararname, yönetmelik vs gibi mevzuat, hatta kanun!... Peki, bu hukuksal mevzuat, neden kasalarda saklanıyor?
"Gizli "de ondan. Çok şaşırdınız değil mi? Bir hukuk devletinde gizli hukuksal düzenlemeler, gizli normlar olur mu, demeyin, oluyor. Bunlar uygulanıyor ve hatta yargı kararlarını etkiliyor. Nasıl mı? Nasıl olduğuna geçmeden, bu yayınlama meselesinin ve zorunluluğuna kısaca değinmekte yarar var.
Demokratik Hukuk Devleti ve Saydamlık
Hukuk Devletinde, yetkili organların, kanunları ve genel düzenleyici işlemleri (kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik vs) yayınlaması zorunludur. Bu zorunluluğun iki işlevi var:
* Birincisi, şekil şartları tamam olsa da bir normun bireylere uygulanabilmesi için yayınlanması zorunludur. Çünkü, bireyler, hak ve sorumluluklarını bilmelidirler. Yayınlanmayan, yani bireylerin bilgisine sunulmayan yasal mevzuatın uygulama kabiliyeti olmadığı gibi hukuki sonuç doğurmaz.
* İkinci işlevi ise, uygulayıcıların, idari makamların ve yargı makamlarının o normu uygulayabilmesi için o normun yürürlüğe girmesi yani yayınlanması ve yürürlük tarihinin gösterilmesi zorunludur. Yürürlüğe girmeyen mevzuat hükmü uygulanamaz. Onu uygulayan kamu görevlileri suç işlemiş olurlar.
Yayınlamaktan amaç, hukuk güvenliğinin sağlanmasıdır. Hukuk güvenliğinin bulunmadığı ortamlarda bireyler, kendilerini güvende hissetmez. Anayasa ve Kanunların Suret-i Tatbiki Hakkında Kanun, yasal mevzuatın yürürlük usullerini ve şekillerini göstermiştir.
Bu konuda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uygulamasında da iki kriter öngörülüyor. Birincisi, bireyler o norma, o kurala kolay ulaşabilmelidirler.İkincisi, kurallar, bireylerin öngörebileceği içerikte anlaşılabilir olmalıdır. Oysa, yukarıda değindiğim ve birazdan örneklerini vereceğim bu uygulamada, bırakınız kolay ulaşabilmeyi, o norma hiç ulaşılamıyor. Anlaşılabilir olma kriterinden ise hiçbir şekilde söz edilemez. Çünkü, o norm aslında yok. Yok ama uygulanıyor. Nasıl?
Şöyle; "Gizli Kararnameler "(Bakanlar Kurulu Kararları) İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi bünyesinde Azınlık Hakları Çalışma Grubu olarak bir grup meslektaşımızla birlikte sürdürdüğümüz çalışmalar sırasında, genel düzenleyici işlem mahiyetinde olan ve azınlıkları ilgilendiren iki "gizli kararname" ile karşılaştık. Bu kararnameler, Resmi Gazete dahil hiçbir yerde yayınlanmamıştı. Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı'nın imzasını taşıyordu, yani şekli unsurları tamamlanmıştı. Ama yayınlanmamıştı. Yayınlanmadığı halde uygulanıyordu ve hatta yargı kararlarına dayanak yapılıyordu. (1) Oysa, yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi yargıç önüne gelen bu "gizli" kararnameyi elinin tersi ile itmeliydi.
Bir şey daha dikkatimizi çekti. "Gizli Kararnameler" yayınlanmıyor ama onları "yürürlükten" kaldıran kararnameler Resmi Gazetede yayınlanıyordu. Bu durumu anlamakta ve yorumlamakta güçlük çekiyorduk. Bir önceki kararname "gizli" idi ve yayınlanmamıştı. Bu nedenle yürürlükte değildi. Onu ortadan kaldıran kararnamenin de gizli olması gerekmez miydi?
(Yayınlanmayan) Kanun Hükmünde Kararnameler
Çalışmalarımızı ilerlettiğimizde, 2000 yılı itibarıyla tam yüz (100) tane Kanun Hükmünde Kararnamenin de (KHK) yayınlanmadığını tespit ettik. Nereden mi? Son derece güvenilir bir kaynaktan. Başbakanlıkça çıkarılan "Kanun Hükmünde Kararnameler Külliyatı"ndan. Bu külliyatta, KHK, yetki yasası, Resmi Gazetede Yayın tarihi, konusu ve numarası hakkında bilgiler var. İlk Kanun Hükmünde kararnameye (1) numarası verilerek numaralandırılmış. Ancak, tam yüz tane Kanun Hükmünde kararnamenin sadece numarası var ve yanında "yayınlanmadı" ibaresi. Sadece numara...
Kanun Hükmünde Kararnamelerin hangi yetki ile ve hangi usulde ve hangi organ tarafından hazırlanacağı, Anayasa'nın 91 ve 121. Maddelerinde düzenlenmiş. Buna göre, "Kanun Hükmünde Kararnameler, Resmi Gazetede yayınlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak, kararnamede yürürlük tarihi olarak bir sonraki tarih de gösterilebilir." Şimdi, külliyatta , "yayınlanmadı" diye belirtilen yüz adet Kanun Hükmündeki Kararname, Anayasaya göre yürürlüğe girmemiştir. Şimdi soralım, yetkililer yayınlamayacakları ve dolayısıyla yürürlüğe girmeyecek olan bu yüz adet KHK'yi neden düzenlediler? Yürürlüğe girmeyen KHK'ya neden numara verdiler? Verdiler de niye iptal etmediler? Sonraki yayınlanan KHK'lara neden takip eden numaralar verdiler? Bu KHK'lar da "gizli" mi? Bunlar nerede ve neden yayınlanmıyor ?
Bu sorularımıza daha önce basından edindiğimiz bilgilerle cevap arayacak ve şaşkınlık üstüne şaşkınlık yaşayacağız.
"Gizli Yönetmelik!"
Susurluk kazasının ertesinde, kamuoyu "gizli yönetmelikler" gerçeği ile tanıştı. Örneğin, Susurluk çetesine dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar imzasını taşıyan "uzman" belgeleri bir "gizli yönetmeliğe" dayanılarak verilmişti. Bu "gizli" yönetmeliğin peşine düşen gazeteciler şu bilgiye ulaştılar. Yönetmelik "gizli"idi.
Yayınlanmamıştı bu nedenle ulaşılamıyordu. Peki bizim ulaşamadığımız ama belli ki uygulayıcıların elinde olan bu "gizli " yönetmelik nerede muhafaza ediliyordu? Yine basından öğreniyoruz ki, "kasa" da saklanıyordu. (2) Demek ki İçişleri Bakanlığında bu "gizli" mevzuatın saklandığı bir kasa var. Kilit altında bir yönetmelik!
"Gizli Kanun!"
Sevgili meslektaşım Adnan Ekinci, 12.02.2002 tarihinde Radikal Gazetesindeki köşesinde "Gizli Kanun"u yazdı. Ancak, Açık Sayfa Dergisi'nde yayınlanan ve Adnan Ekinci'nin yazısında değinmediği önemli iki ayrıntı bu yazımızın konusunu yakından ilgilendirdiği için ben aktarıyorum. Açık Sayfadaki arkadaşlarımız "Gizli Kanun"un peşine düşmüşlerdi. Bu kanuna bir türlü ulaşamıyorlardı. Araştırmaları sırasında, TBMM Kütüphanesi yetkililerinden bu kanunun, TBMM Başkanı'nın "kasa"sında saklı olabileceğini öğrendiklerini yazdılar. (3)
Kasa yine karşımıza çıkıyor.
Derginin imtiyaz sahibi Avukat Bülent Utku, TBMM Başkanlığı'na, "gizli kanun" un açıklanması ve yayınlanması istemiyle bir yazı yazıyor. Bu yazıya dönemin TBMM Başkanı, Mustafa Kalemli'nin verdiği cevap da çok önemli. Mustafa Kalemli, bu cevap yazısında, "Gizli Kanun"un adı ve Resmi Gazetede yayınlandığı tarih hakkında bilgi verdikten sonra, kanunun "o günün şartlarına göre gayet mahrem mahiyette" olduğunu ve TBMM'ye Resmi Gazete'den bir nüsha gönderildiğini bildiriyor. (4)
Yukarıdaki alıntılar ve TBMM Başkanı'nın yazısından birtakım sonuçlara ulaşmak mümkün ama ulaştığımızı sandığımız sonuçlar da yeni sorular sormamıza neden oluyor. TBMM Başkanı Kalemli'nin yazısından anladığımız kadarıyla, "muhtevası itibarıyla gayet mahrem mahiyette" olan birtakım kanunlar var. Anlaşılan o ki, bu "mahrem mahiyetteki" kanunları vatandaşların bilmesine de gerek yok...
Bunlar, ilgili yetkililerin "kasa"larında muhafaza ediliyor. O halde sadece ilgili "kasa"larda kilit altına alınacak basılı bir malzeme var. Acaba, bu kanunlar ve mevzuat, sadece ilgili uygulayıcılarına ve TBMM Başkanlığı'na verilecek sayıda çok özel ve çok gizli bir baskı ile mi basılıyor?
Burada az önce sorduğumuz bir sorunun cevabına da yaklaşıyoruz. Neden Gizli kararnameler yayınlanmıyor da gizli kararnameyi yürürlükten (!) kaldıran kararname yayınlanıyor diye sormuştuk. Çok az sayıda ve özel baskı ile yayınlandığından "yürürlüğe girdiği" varsayılıyor ve bundan dolayı o kararnameyi kaldıran kararname yayınlanıyor diyebilir miyiz?
Bildiğim kadarıyla mevzuatta bu türden uygulamaya izin veren bir düzenleme yok. Acaba, bizim bilmediğimiz, "gizli" mevzuata izin veren ve "gizli" mevzuatın şekil ve usullerini, yürürlük ve saklama kurallarını gösteren "çok gizli" ayrıca bir kanun(!) mu var ?
Şimdi bu ortamda kim kendini güvencede hissedebilir? Böyle bir ortamda, bilinmeyen birtakım "kurallar"ın günün birinde "pat!" diye karşınıza çıkmayacağının garantisi var mıdır?
Demokratik hukuk devleti denince ilk olarak akla gelen, açıklık ve şeffaflıktır. Bu kavramlara ulaşmanın ön koşulu da hukuk güvenliğidir. Yani, bireylerin kendilerine uygulanacak hükümleri ve mevzuatı bilmeleri ve onlara kolay ulaşabilmeleridir. Vatandaşlarını, güvensizlik ve korku içinde yaşatan bir devlet, demokratik hukuk devleti olabilir mi?
Gizlilik; hukuksuzluğun, kirliliğin, yolsuzluğun ve çeteciliğin kılıfıdır, onu bağrında geliştiren ve büyüten kucaktır. Bu ülkenin hukukçularına, yargıçlarına, insan hakları, demokrasi ve hukuk devletini savunanlara seslenerek yazıyı bitirmek istiyorum. Hukuksuzluğa, kirliliğe, yolsuzluklara, çeteciliğe karşı iseniz gelin hep birlikte açıklığı ve şeffaflığı savunalım. Bunun ilk adımı olarak da, "gizli" yasal düzenlemelerin kilit altına alındığı kasaları açtıralım, içindekileri yayınlattıktan sonra çöpe atalım. Hukuka, demokrasiye, insan haklarına aykırı bu uygulamayı hayatımızdan çıkaralım.(NU)
------------
Dipnotlar:
(1) ".... Dairemiz bu konuda Bakanlar Kurulunun gizli kararını elde edemediği için birbirine çelişkili kararlar vermiş ancak bu kararı temin ettikten sonra açıklanan sonuca varmıştır...." Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 1986/8116 E,9491 K.
(2) Yeni Yüzyıl, 26 Mart 1997, Orhan Gökdemir, Pike, Çiviyazıları, s.188-189
(3)-(4) Açık Sayfa, Nisan 1997