Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) "Kürt Açılımı", "Demokratik Açılım" ve "Milli Birlik ve Beraberlik" projesi kapsamında, 19 Ekim 2009'da, Kandil ve Mahmur'dan gelen 34 kişilik grubun karşılanmasıyla başlayan ve sürecin ertelenmesine varan (26 Ekim) altı gün boyunca dört gazetede (Hürriyet, Taraf, Tercüman, Zaman) yayınlanan ilgili haberlerin söylemlerini Van Dijk'ın eleştirel söylem analizi yöntemiyle incelemeyi amaçlamayan bu çalışmada, gazetelerin ilk sayfalarında yer alan ilgili haberler incelenmiş ve özellikle haberle ilgili ilk ipucunu veren manşet ve spotlar ele alınmıştır.
Bunun yanı sıra, yorum ve köşe yazılarını dışarıda bırakmak şartıyla, incelenen döneme ilişkin yayınlanan tüm haberleri kapsayan bir içerik analizinden faydalanılmıştır.
Hürriyet hakim devlet çizgisinin yanında
Hürriyet gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Demokratik Toplum Partisi'ni (DTP) Diyarbakır'daki karşılama nedeniyle siyasi rant sağlama politikası izlemekle suçlaması ve başa dönme tehdidine (Sil baştan yaparız, 23 Ekim) kadar tepkici olmayan fakat temkinli bir yaklaşım benimsemiştir.
Sonrasında ise DTP'yi dışlayan bu noktayı vurgulayarak, "terör örgütüyle uzlaşma" ve "şehit ailelerinin öfkesine" dayanan söylemleriyle muhalif tüm aktörler öne çıkarılmıştır. Bu anlamda gazetenin sürece yönelik tavrının, açılımın iptaline odaklanmış bir biz-onlar söylemiyle şekillendiğini söyleyebiliriz. DTP'nin "şov yapması"na ilişkin tartışmalar kapsamında, Hürriyet "ulusal kaygılar" ve "düşman" imgesine seslenen muhalefet yöntemiyle hakim devlet çizgisini benimseyen bir tutum takınmıştır.
Zaman'da muhalif görüşlere yer yok
Zaman gazetesi, muhalif hiçbir görüşe yer vermeyerek adeta projenin reklam kampanyasını yürütmüştür. İlk günden itibaren "DTP'nin şov yaptığını" ilan eden gazete, bunu partinin "sorumsuzluğu" olarak ve süreci provoke etmeye yönelik bir girişim söylemiyle yansıtmıştır. (Provokasyona gelmeyeceğiz, geri adım atmayacağız, 22 Ekim)
Dolayısıyla AKP bu provokasyonlara direnen taraf olarak güçlü bir konumda resmedilmiş, DTP ise milliyetçi hassasiyetler bahane edilerek sorumsuzlukla yargılanmıştır. Gazetenin açılım sürecini bir AKP projesi olarak desteklediğini söylemek mümkündür. Öyle ki Erdoğan'ın sürecin ertelendiğine yönelik açıklamasını duyurmamış, ertesi gün bir şehit ve bir gerilla annesinin sözlerine (Hangisine yanayım?, 25 Ekim) yer vermiştir.
Taraf'ın kahramanı Erdoğan
Taraf gazetesi, açılım sürecinde söylemini "Kürt sorununa demokratik çözüm" ve "barış" ekseninde üretmiştir. "Kürt sorunu" ve "demokratik çözüm" ifadeleri bile baştan gazetenin hakim anlayıştan ayrıldığına işaret olarak okunabilir. DTP'ye ilişkin temsiller, uzlaşmacı bir tonda verilmiştir (Minnettarız, 22 Ekim) ki bu da DTP'yi farklı gerekçelerle dışlayan diğer gazetelerin söylemleriyle kıyaslandığında önemlidir.
Buna karşın, gazetenin Erdoğan'a yönelik kahramansı bir imaj yarattığını da (Biji Tayyip Erdoğan, 21 Ekim) eklemek gerekir. Erdoğan'ın sürecin ertelendiğine yönelik açıklamalarına yer vermek yerine, "Sizin hiç babanız öldü mü?" (23 Ekim) manşetli haberinde Erdoğan'ın duygusal ve barışa çağrı yapan sözlerine yer vermiştir ve sürecin ertelenmesini "Eve dönüşte itidal molası" şeklinde bir gün gecikmeyle duyurmuştur.
Neticede gazetenin hâkim kodların dışında bir söylem ürettiği, çatışmacı değil uzlaşmacı temsillere yer verdiği ve barış vurgusunu öne çıkardığı söylenmelidir.
Tercüman'da şiddeti meşrulaştıracak ifadeler
Tercüman gazetesinde açığa çıkan söylem ise, PKK ve DTP'yi özdeşleştiren "terörist" anlayışıyla biz-onlar anlayışını yansıtmanın yanında DTP'ye yönelik şiddeti meşrulaştıracak noktada aşağılayıcıdır ve ağılıklı argo ifadeler, hakaretlerden oluşmaktadır (Kaşınmayın, Kaşımayın, 24 Ekim).
Şehit ailelerinin temsilleri, öfke ya da duygusal sömürüye dayalı olarak (Şehidim bizi affet, katillerini affettik, 22 Ekim) gerçekleşmiştir. Erdoğan'ın sürecin iptali açıklaması sonrasında gazete, Avrupa'dan 28 Ekim'de gelmesi beklenen grup için, "Neden 28 Ekim?"(23 Ekim) manşetini atmış, meseleyi 29 Ekimle ilişkilendirerek bölünme paranoyasına taşımıştır. Sürecin ertelenmesinin ardından, Baykal'dan alıntı yapan gazetenin manşeti ise "Frene halk bastı" olmuştur.
Sonuç olarak, aynı olaya ilişkin haberlerin farklı ideolojilere sahip gazeteler tarafından farklı söylemlerle üretildiği, dolayısıyla gerçekliğin inşa edilen ideolojik bir temsil olduğu yaklaşımına uygun verilere ulaşılmıştır. Bu çalışmada söylemlerin farklılaştırılmasının ağırlıklı olarak, bilginin gazetenin tavrına uygun kısmının kullanılması ve ideolojik çağrışımları olan sözcüklerin (terörist, şehit) seçimi ve kullanılmasıyla oluştuğunu, bu kelimelerin de daha ziyade manşet ve spotlarda öne çıkarıldığını söyleyebiliriz.
- Yazının tamamı için tıklayın.