Polis eski eşi tarafından öldürülen kadının korunma isteğine olumsuz yanıt verirken, yasa öyle tanımladığı için "tehdit"i kavram ve olgusal anlamda yanlış algılamış, bunun sonucunda ise kadın eşi tarafından öldürülmüş. Çünkü eski eşi tarafından öldürülen A.P. can güvenliği bulunmadığı için savcılığa suç duyurusunda bulunarak iki kez koruma istemiş, ancak savcılık onu öldüren eşi İ.Y.'yi gözaltına almamış ve mahkeme de koruma talebini "aralarında evlilik bağı kalmadığı" gerekçesiyle reddetmiş.
Bu durum hem mevcut mevzuat çerçevesinde "yasal", hem de devlet tarafından "doğru olduğu gerekçesiyle" savunuluyor. Ama ortada bir "ölü" var. Üstelik de bu ölüm "önlenebilir" bir ölüm. Bir ölümü önleyebilecekken bunun gereğini yapmamak en temel hak olan "yaşama hakkı"nın doğrudan ihlâlidir. Dolayısıyla ülke içindeki yasalar ne derse desin, uluslararası sözleşmeler çerçevesinde "yasal" bir haktır ve sonuç bu yasanın ihlâlidir.
* * *
Bu haftaki yazımda neden bu örnekten söz ettim. Ele almak istediğim konuyla doğrudan ilişkili de ondan.
Hafta içinde özel bir sağlık merkezi çalıştıran bir hekim arkadaşımla "acil tıbbi hizmetleri" tartıştık.
Çünkü onun sağlık merkezine başvuran bir kişi, "hasta hakları platformu" olarak sürekli bir hizmet olarak sunduğumuz her an açık telefonumuza başvurarak, o kurumda yaşadığı bir durumla ilgili olarak neler yapabileceğini sordu. Herkese verdiğim bilgileri ona da anlattım ve aydınlattım.
Sonra da bulabildiğim ilk fırsatta arkadaşımla aynı konuyu konuştum.
Olay şöyle: Beni arayan kişi ani gelişen bir alerjik deri döküntüsü ve şiddetli kaşıntıyla bir gece o sağlık merkezine başvurmuş, kendisine üç adet iğne yapıldığını ve yaklaşık 45 dakika da izlendiğini söyledi. Evine giderken "ilaç ücreti" olarak bir bedel alındığını, sonradan ilacın fiyatını eczaneden sorduğunu ve kendisinin ödediği paranın bunun "on katı" olduğunu görünce, başbakan ve sağlık bakanlığının acil tıp hizmetleriyle ilgili yayınladığı genelgeleri de basından izlediği için ne yapabileceğini öğrenmek istiyordu.
Arkadaşıma bu durumun nedenini ve mantığını sordum önce. Ama önce "acil tıp hizmeti"nin ne olduğunu tartışmamız gerektiğini fark ettik.
Çünkü özel sağlık kurumunun, mevcut mevzuatın, başbakan ve sağlık bakanının, hekimlerin, hastaların, sağlık hizmetini finanse eden Sosyal Güvenlik Kurumu'nun algıları ve yaptığı tanımlar farklıydı. Başka bir deyişle herkesin aynı kavramı kullanarak ifade ettiği konularda, algılar ve anlamlar birbirinden çok farklı olduğundan ortaya sürekli olarak çatışma çıkıyor.
* * *
"Acil tıp hizmeti" ne anlama geliyor?
Önce biz yanıtlayalım. "Hak temelli" bir yaklaşımla en genel olarak şunu söyleyebiliriz: Bir kişinin herhangi bir nedenle ve önceden programlamadan bir "hekim"e gereksinim duyması halidir. Doğrudan söylersek "acil duruma ona maruz kalan kişi" karar verir. Kabaca şu koşullar söz konusu olmalıdır: Kişinin kendisiyle (ya da kendi kararını verip uygulayamayacak bir yakınıyla) ilgili daha önceden "hiç" bilmediği ve ya ancak bir tıbbi müdahaleyle düzeleceğini, giderilebileceğini bildiği; mevcut halini ve olağan yaşantısını değiştiren, bozan, zorlayan, eğer öyle yapmazsa bir zarar, olumsuzluk, veya düzeltilmesi daha fazla kaynak, olanak, müdahale gerektirecek, üstelik bu sırada herhangi bir anlamda bir "acıya, ıstıraba" maruz kalmasının olası bulunduğu bir durumdur. Kişinin bu durumla kendi başına baş edememesi ve bunun için, tıbbi konularda bilgi ve deneyimi kendisinden daha fazla olduğu birisinin (bu kişinin insan bedeni üzerine müdahale etme hak ve ödevi olan, bu hakkı bir "belge" ile onaylanmış olan kişi yani "hekim" olmalıdır) yardım, müdahale ve desteğine gereksinim duymasıdır.
Bu sürece şu unsur da eklenmiş olabilir, ya da bu unsur kendi başına bir neden olabilir: Basitçe "bedensel olarak bir zarara veya geri dönüşümü ya hiç olmayacak, ya da çok zor olacağını düşündüğü bir mağduriyete yol açma ihtimalinden hareketle geleceğe dair bir düşünce, kaygı ya da korku durumunun varlığıdır.
Burada da "tıbbi başvuru" eylemiyle kişinin amacı "mevcut durumunu öğrenmek, rahatlamak ve bir olası gecikme yaşanmayacağını, dolayısıyla bir tehlike, risk ya da tehdidin olmayacağını bilmesi ya da inanması"dır. (MS/EÜ)
* Haftaya sürecek.
________________________________________________________________________
Not: 2011'in ayrımsız bir şekilde herkese sağlık, mutluluk, barış, huzur, sevgi ve sevinç getirmesini dilerim.