İfade Özgürlüğü Kampanya Örgütü IFEX’in genel kurulunun her iki yılda bir başka kıtada yapılması, ilk kez Asya uzak diyarlarından Kamboçya’yı tanımamızı sağladı. Varır varmaz, farklılıklar önümüzden akmaya başladı.
Şehir içi her seyahatimizi, işlev olarak bizim dolmuşları andıran “tuktuk”larla (ikişer kişinin karşılıklı olarak oturabileceği bir arabayı çeken motosiklet) yapacaktık. Zaten, daha havaalanı çıkışında aracımızı umarsızca taciz ettiklerinde “bunlar da ne?” diyerek dikkatimizi çekmişlerdi.
Tuktuklar sağolsun
Her yerde tuktuk! Süper de pratik! Kişi başı 1 dolar verdiğinizde, kraliyet sarayı, Rus pazarı veya pagodalar, istediğiniz her yere götürüyorlar. Sadece pazarlık faslı zamanla yorucu geliyor. Phnom Penh’li tuktuk sürücüleri de, tüm esnaf gibi pazarlığı çok iyi biliyor. Değeri 1’se 10 diyerek başlıyorlar ama anlıyorsunuz ki zaten bu 2’de bitecek.
Bütün bunlar çok anlaşılır: 15 milyonluk Kamboçya, otoriter kıvamlı Anayasal Monarşiyle idare ediliyor. İnsani gelişmişlik endeksinde 139. sırada yer alıyor. Gözle görülür bir yoksulluk var. Turizm de, herkesin hayatını doğrudan iyileştirebilecek bir faktör olarak yaşanıyor.
Şehirlerde dahi altyapılar yetersizliğinden musluk suları kesinlikle içilmiyor, ara sokaklar gece karanlığa bürünüyor. Ülkede genel bir yılgınlık havası göze çarpıyor. Bu, kimi zaman erdemlilik ama daha ziyade gündelik bir çilenin yansıması olarak bize kadar geliyor.
Gezi'deki polis şiddeti PPP’de
Kamboçya’da basın, yoksul halk için sosyal sorunlar altından kalkılamaz bir haldeyse de istediğini yazamıyor. Her sabah otel odamızın önüne bir çanta içine bırakılan günlük Phnom Penh Post gazetesinin (PPP) İngilizce haberleri arasında Gezi eylemlerini bastırmak için polisin silahla gaz kapsülü ateş etmesini de neredeyse tam sayfa okuyoruz. PPP’nin, yoksulların topraklarından edilmesi kadar, Kamboçya’da barışçıl gösterilerinin şiddetle bastırılması, dünyadaki darbe ve soykırım yargılamaları, işkence ve yoksulluk gibi temalara özel bir yer ayırması bizi hayli şaşırtıyor. Meslektaşlarımızla sohbetlerimizde “Hani Kamboçya’da basın özgür değildi?” diye sorduğumuzda, bu gazetenin özel bir konumu olduğu, diğer medya yapıları gibi hükümet yetkililerinin kontrolünde olmadığı yansıyor.
En somut bilgileri bu gazeteden, rehberimizden ve IFEX zirvesini ağırlayan Kamboçya İnsan Hakları Merkezi yetkilisinden alıyoruz. Kamboçya iki ay sonra yapılacak seçimlere hazırlanıyor. Muhalefet partisi baskı altında; yoksulların topraklarına el konulmasına direndiği için Yorm Bopha hapiste; yoksulluk ve gelir dengesizliği had safhada…
Yoksulluğa karşı sivil toplum aktif
Gelir dengesizliğini Phnom Penh’de fark etmek zor değil. Yolda başınızı yola çevirdiğinizde ya tuktukları, ya Honda motosikletleri ya da 4çarpı 4’leri görüyorsunuz. Başkent sokaklarında gezdiğinizde, bugüne kadar benimsediğiniz temizlik anlayışını bir kenara koymayı öğreniyorsunuz. Hindistan cevizi atıklarının veya her türlü çöpün kaldırıma atılması normal geliveriyor. Kimi zaman sokakta işeyen erkekleri ve çöpleri karıştırdıktan sonra kanalizasyonuna geri dönen sıçanlar da olmasa, aslında çok zorlanacağınız bir yan yok.
Kamboçya, özellikle Batılı sivil toplum örgütlerinin öncülüğünde öksüz, fakir veya engelli gençlerin meslek edinmesi ve üretime kazandırılması için yaygın projelerin hayata geçirildiği bir yer.
Örneğin, Artisans d’Angkor (Angkor Zanaatkarları) adlı atölye, kanlı 70 ve 80’li yıllarda tahribat görmüş Khmer Sanatı’nı yeniden kazandırmakla birlikte bölgedeki gençlere istihdam sağlıyor. Aynı şekilde, Salabai Okulu gibi uygulamalı restoranlar hem Khmer mutfağını yaşatıyor hem de gençlere iş imkanı sağlıyor. Friends adlı butik, çeşitli maddelerin geri dönüşümünden takı, çanta ve cüzdan gibi objeler üretiyor ve satışa sunuyor.
Kamboçya’da Zaman Okulu öğretmenleri
Tesadüfen pazarda karşılaştığımız iki Türkiyeli öğretmenden dört aydır Kamboçya’da yaşadıklarını ve Zaman Okulları’nda çalıştıklarını öğreniyoruz. Birden bire gözümüzde Türkiye’deki Türkçe Olimpiyatları canlanıyor ve türkü söyleyen Kamboçyalılar aklımıza geliyor!
Birkaç gün sonra ise, Rus Pazarı’nda Buda Heykelimizi satın aldığımız Thavi Bey, Türkiye’den geldiğimizi söylediğimizde, bize çocuğunun Zaman Okulu’na gittiğini sevinçle söylüyor.
Rus Pazarı’ndan her şey var!
Rus Pazarı, kuşkusuz Phnom Penh’in en renkli pazarı. Vietnam Savaşı sırasında Ruslarca çok gidilen bir Pazar olduğundan adı bu şekilde kalmış. Motosiklet parçasından ete kadar, yengeçten Tişörte kadar her şey var! Burnunuz, kokuların itilafından zorlanabiliyor. Ancak Phnom Penh’i tanımak için iyi de bir başlangıç!
Phnom Penh göbeğinde bir işkencehane
Phnom Penh’i yeterince gezemeyeceğimizi biliyoruz. Bu nedenle, bir öğle yemeğinden feragat ederek, Kızıl Khmerler döneminde binlerce kişinin “standart eğitim” adı altında kullanılan, şu günlerde ise bir müze olarak faaliyette bulunan S-21 işkence merkezini geziyoruz. Müzeye girer girmez, işkenceyle en son öldürülmüş 14 kişinin mezarını karşımızda buluyoruz.
Kızıl Khmerler arşivlemeyi severlermiş! Bir zamanlar okul olarak hizmet vermiş bu üç binanın her katında hücreler, işkence malzemeleri, eğitim gören tutuklanan işkence gören çocuk, yetişkin, genç yaşlı, kadın erkek, yüzlerce kişinin fotoğrafları var.
Kim bu Bizot’u serbest bırakan?
Kızıl Khmerler, on binlercesi gibi Fransız etnolog François Bizot’u da, “devrim düşmanı” olarak 10 Ekim 1971’de tutuklarlar. Bizot’u aynı yılın 24 Aralık’ında üstlerinin emrine karşın serbest bırakılmasını S-21 merkezinin başındaki matematik öğretmeni “Douch” diye bilinen Kang Kek Leu sağlar.
Bizot, 17 yıl sonra işkence merkezini ziyarete geldiğinde kendisini kollayan ve serbest bırakan kişinin 40 bin kişinin ölümünden sorumlu bir işkenceci başı olduğunu öğrenir. Aynı merkezde kalan yoldaşları Ung Hok Lay ve Kang Son kurşuna dizilmişlerdir.
İşkenceci Douch sanık, Bizot tek tanık
Douch’u bir daha 2003’te gören ve aralarında kısa bir görüşme geçen etnolog, 2009’da Douch’un yargılandığı davanın tek tanığı yapılır. Güneydoğu Asya Budizmi’nin bir uzmanı olan Bizot, tanık olarak, “Bir kişiyi işkenceci yapan nedir?” sorusuna yanıt oluşturabilecek etkileyici bir sunum yapar; “Le silence du bourreau” (İşkencecinin sessizliği) kitabında da Douch’tan söz eder.
S-21’in bahçesinde, halen yargılanan bir avuç yetkilinin fotoğrafları ve o dönemki görevleriyle ilgili bilgiler yer alıyor. Bunlardan birisi de “Douch”.
ABD’nin Vietnam Savaşı sırasında tarafsız kalmayı tercih eden Kamboçya’yı bombalamasıyla başlayan iç karışıklık, dış baskılar ve mücadeleler Kızıl Khmerleri iktidara taşıdı. İlk işleri, başta başkent Phnom Penh olmak üzere yerleşim merkezlerini boşaltmak ve zengin, eğitimli, standart dışı nüfusu “eğitim” ve çalışma kamplarına göndermek oldu.
Üç yıl içerisinde 1,7 milyon insan ya kurşuna dizildi, ya işkenceden öldü ya da bakımsızlıktan can verdi. 1963’te Ormanlık bölgelerde Kızıl Khmerleri kuran ve 1975’te de askeri yönetimi devirerek ülkenin başına geçen Pol Pot (Saloth Sar) yargılanamadan öldü.
Kızıl Khmerler halen tabu
Bu mülayim insanların yakın geçmişte nasıl böylesi bir kardeş kıyımına ortak olabildiklerine inanmak güç geliyor. 17 Nisan 1975’te ülke tarihini sıfırlayıp standart insan yaratma ütopyasıyla yola çıkan Kızıl Khmerler, bugün dahi Kamboçyalıların unutamadıkları bir kanlı sayfa bıraktılar.
Toplum, ailelere kadar parçalanmalar yaşadı. Bugün 40-50 yaşlarında olan herkes yaşananları pekala hatırlıyor, acılarını içinde taşıyor. Bu nedenle, yakın tarihin eleştirilmemesi yönünde cezai yaptırımlar Kamboçya’da halen düşünülebiliyor.
Angkor Tapınakları ve Khmer Medeniyeti
Başkent konusunda fikir oluşturduktan sonra bir günlüğüne uçakla ülkenin kuzeyindeki Siem Reap kentine hareket ettik. Akşama kadar UNESCO Dünya kültürel mirasları listesinde yer alan Angkor tapınaklarını rehber yardımıyla gezdik. Başka ne zaman geliriz ki!
UNESCO, bugünkü Angkor Watt (“Angkor” başkent, “Watt” tapınak demek) tapınağının bulunduğu antik site alanını 402 kilometrekare olarak belirlemiş. Ancak NASA radarları yardımıyla sitenin temelleri tespit eden arkeologlar, sanayi öncesi dönemine ait dünyanın en büyük yerleşimine işaret ediyorlar. Burası, 800 bin kişinin bir zamanlar 3 bin kilometrekare içerisinde yaşam sürdüğü büyük bir Khmer Medeniyeti’nin izlerini taşıyor. 14. Yüzyılda büyük bir afet bu yaşama son vermiş.
Tapınağı sarı damarlı ağaçlar dolanıyor
Gezdiğimiz çoğu tapınak, uluslar arası yardımla kısmi şekilde restorasyon görüyordu. Bunlardan biri olan Ta Prohm'da Angelina Jolie, Tomb Raider filminde oynamıştı. Tapınağın özelliği doğayla tam bir bütünleşme içinde olması, her noktada ağaçların yapının temellerini desteklemesi.
Bu koca ağaçların açık sarı renkli damarları uzadıkça yapıyı büyülü ve esrarengiz şekilde dolaşıyor, fazla uzadığında ise yapıda çatlaklara neden oluyor. Rehberimiz doğa ile inancın birlikteliğine inanıldığı için bunda anormallik görülmediğini söylüyor. Bu tapınak en sevilenlerdenmiş.
Toplum halen, Hinduizmden beslenen bir Budizmin etkisinde yaşıyor. Kraliyet ailesine de düşkündürler ancak siyaset içerisinde rolünün olmadığını da kabul ederler.
Maymunlar aramızda, filler gelmedi!
Tapınakları gezerken çevre ağaçlardan maymun dostlarımızca temkinli gözlerle izlendiğinizi hissedebiliyorsunuz. Serinliği bulduklarında ara sıra yere inip gözlerden uzak yiyecek topluyorlar. Fil dostlarımızı ise hiç göremedik. Gündüzün sıcağını çekemediklerinden akşam serinliğinde görünmeyi tercih ederlermiş. Tabi randevumuz iptal!
Aniden bastıran muson yağmurları ve yüksek nem geziyi zorlaştırsa da hiçbir şey yemyeşil doğa içine böylesine uyumlu şekilde yerleşmiş o muhteşem yapıları gezmenin keyfini elinizden alamıyor.
Kimse “yapışmıyor”, rahatsız etmiyor
Kamboçya’ya gidecek olanların bilmesinde fayda var: Bir hizmet almadan önce fiyatını önceden görüşmekte fayda var. Tuktuka binerken de öyle yapıyoruz. Diğer yandan, haklarını da teslim etmek lazım; birisiyle fiyat görüştüğünüzde çevreden kimse müdahil olmuyor, kendine pay çıkarmaya çalışmıyor. Anlaşamayıp uzaklaştığınızda dahi, pazarlık uzaktan sürüyor ama kimse size “yapışmıyor”, rahatsız etmiyor.
Bu ülkeye gitmeden sıtmaya karşı önlem, ancak büyük kentler dışında seyahat edildiğinde gerekiyor. Bir haftalık bir seyahatte sağlık koruması, akşamüstü giyinilen uzun kollu kıyafet ve sineksavar losyon ile sağlanabilir. Ayrıca, olmuyorsa da dert etmeyin: Kamboçya yemeklerinde sıkça kullanılan limon otu da ciddi bir sineksavar olarak biliniyor.
Geceleri merkezi ve ışıklandırılmış yerleşimlerden uzaklaşılmaması önerilir. Elektrik ve ışıklandırma çok maliyetli olduğundan geceleri sadece ana caddeleri ve yakın çevresinin ışıldayabildiğini görürsünüz.
Kamboçya tebessüm ülkesi olarak biliniyor. Zaten bu ülkenin dünya halklarına en güzel ve en kötü şeyi bıraktığı söylenir: Biri tebessüm, diğer kendi halkını kırmak.
Ülkeyi terk ederken de Kamboçya ağzımıza acı tatlı bir tat, karmaşık duygular ve biraz da onunla uyumla yaşayabilmiş olmanın keyfiyle de tekrar gelme arzusu bırakıyor. (EÖ-ST)