Washington mutlu edildi. Askerlerinin tükenmesi nedeniyle, ABD herkese çeşitli şekillerde Irak'a asker göndermeleri için baskı yapıyor ve rüşvet veriyor. Doğal olarak, birkaç ülke savaştan yakıp yıkılmış Irak'ta askerlerini tehlikeye atmaya hevesli, ancak Sam amcanın çok güçlü ikna gerekçeleri var: Para ve ticaret. Türkiye iflasın eşiğindeki ülkelerle nasıl yüksek sesle para muhabbetleri yapıldığını gösteriyor.
Türkiye önemli bir askeri güce sahip. 402 bin askeri ile NATO'nun ABD'den sonraki en büyük ordusu. Türk silahlı kuvvetleri modası geçmiş silahlardan ve dingildeyen askeri mühimmattan oluşmasına rağmen, askerlerinin cesaretleri ve kararlılığı ile ünlü.
Osmanlıdan Türkiyeye ekonomik dar boğaz
Büyük savaşçılar; ancak Osmanlı tarihinin de gösterdiği gibi, İmparatorlukta iş paraya gelince durum umutsuzdu.
Ticari işlerinin çoğu, imparatorluk için ticaretten şevkle anlayan başka insanlar tarafından yönetiliyordu.
Bir zaman geldi, Osmanlı İmparatorluğu'nun fetihle genişlemesi durdu, I. Dünya Savaşı sonrasında yıkılmasına yol açan uzun ve sancılı ekonomik çöküş süreci başladı.
Bugün, her zamanki gibi, Türkiye korkunç bir ekonomik darboğazda. Çılgınca harcamalar ve 67.6 milyonluk bir ülke için çok büyük savunma bütçesi nedeniyle, Türkiye ekonomisi iflas etmiş durumda. Yüzde 20lerdeki enflasyon, sürekli görülen banka krizleri, dal budak sarmış rüşvet ve güçlü askeri - sanayi tesisleri ekonominin boğazına sarılmış durumda.
Her şeyden kötüsü, daha önceki serbestçe harcayan hükümetler ABD'ye 118.3 milyar dolarlık büyük faiz ödemeleri ve sık sık tekrarlanan, kalp durdurucu vadesi gelmiş borçların büyük dilimlerinin geri ödenmesini gerektiren büyük bir dış borç bırakmışlar. Türkiye'nin katlanılamaz borç sorunu, zayıf ekonomileri ve büyük borçları olan ülkelerin nasıl bağımsızlığını kaybettiğini ve nasıl dış iktidarlara bağımlı hale geldiğini mükemmel bir biçimde gösteriyor.
Türkiye borcu olan parayı geriye ödeyemez. Ancak bu başarısızlık sağlam olmayan para birimiyle, bankasıyla ve borsasının başarısızlığıyla, ithalatın özellikle de petrol ithalatının (Türkiye'de olmayan) sona ermesi, ve bir sürü korkunç sonuçlarla Arjantin tipi bir çöküş anlamına gelebilir. Borçlarını döndürebilmek için, Türkiye uluslar arası kredi kuruluşlarından borç almayı sürdürmek zorunda. Eski borçlar dev bir Ponzi planıyla eş anlamlı olan yeni borçlarla ödeniyor.
Sam amcaya gelelim. ABD ve kontrolündeki dünya finansal daireleri, Uluslar arası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası, Türkiye'ye borç vermeyi ve yeniden borçlandırmayı sürdürüyorlar. Ankara ne zaman yeni bir mali kriz içine girse, Washington maliyesini ve hükümetini desteklemeye koşuyor.
Halkın seçimi, ABDnin tepkisi
Geçtiğimiz bahar aylarında, Washington, savaşa hazırlanırken, Ankara'dan ABD askerlerinin Irak'a Türkiye'nin doğusundan saldırması için izin istemişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Ankara'daki yeni light İslamcı hükümeti - ilk olarak gerçekten halkçı, tarihte serbestçe seçilmiş hükümet - ABD'den gelen baskıya ve kendilerine gerçek hükümet denen Türk ordusunun çok güçlü sağcı generallerine rağmen reddetti. Ret Türkler arasında bir hayli kabul gördü, ancak Sam amca hemen para akışını kesmeye ve ABD pazarlarındaki Türk pamuk ihracatını kısıtlamalarla tehdit etmeye başladı.
Eninde sonunda, bu baskı ve kötüleşen mali durumlar halkın yüzde 70 - 80'inin güçlü karşı çıkışına rağmen, Türk hükümetini ABD'nin Irak'la ilgili taleplerine razı olmaya zorladı.
Washington Ankara'ya çaresizce ihtiyaç duyduğu 8.5 milyar dolarlık yeni bir borcu açıkladıktan birkaç hafta sonra, Türkiye Irak'a asker göndermeye karar verdi. Erdoğan ve partisi AKP en azından ulusal onurunu korumak için Washington'a karşı ayağa kalkmıştı. Şimdi Amerikan borçlarını alma ve iflası uzaklaştırma zamanı.
Yararlı Irak, yararsız Irak
Para başat nedendi ancak Türkiye'nin Irak'a girmesinin tek nedeni değildi. Kürt ayrılıkçı PKK gerillalarına karşı yürüttüğü 20 yıllık savaştan sonra Ankara, PKK'nin bölgedeki faaliyetlerini ezmek ve ABD'nin yarattığı Irak'taki iki Kürt mini devletini gözlemlemek için Kuzey Irak'taki Kürt bölgelerini işgal etmeyi umuyor. Kuzey Irak'ın geniş petrol sahaları tutkulu bir amaç olarak duruyor, bu Türkiye'nin arzusu. Bugünün Irak'ı 500 yıldan beri Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası idi, ta ki sömürgeci İngiltere kaynaklar bakımından zengin bölgeyi I.Dünya Savaşı sonrasında zorla elinden alana kadar.
Türkiye'nin kararı nedeniyle neredeyse feryatlar içinde kaybolan ABD tarafından kurulan Bağdat'taki kukla "meclisin" öfkesi vızıldıyor ve Türk askerinin Irak'a gelmesini protesto etme cüretini gösteriyordu. Birçok Iraklı Türk askerlerinin bir kere geldiklerinde, bir daha asla gitmeyeceklerinden korkuyor.
Irak'ın fiili bölünmesi hızlanabilir. Washington Fransanın bir zamanlar Çat'ı tanımladığı gibi ülkeyi "yararlı Irak" ve "yararsız Irak" diye bölmeye karar verebilir. Petrol kuzeyde ve güneydoğuda. Bırakın Türklerle Kürtler kuzeyi paylaşsınlar; ABD ile İngiltere daha büyük olan güneydoğu petrol alanlarını; ABD işgaline karşı direnişin en şiddetli olduğu petrolsüz Sünni üçgeni kapatılacak ve tecrit edilecek
Çoğu Türk, şiddetli bir şekilde Irak'a müdahaleye karşı. Ancak politikacıları onlarla karşı kaşıya gelemiyorlar ve ya askerlerini paralı asker olarak - pardon "barış koruyucuları" olarak - kiraladıklarını ya da ithal edecek petrol kalmayınca ışıkların sönmesini izleyeceklerini itiraf edemiyorlar.
Her iki yoldan birini seçmek kibirli Türkler için bir hayli zor, ve bir zamanlar Birleşik Devletleri seven bir ülkede kesinlikle çok büyük derecede Amerikan karşıtlığı gelişiyor. (BÇ/BB)
* Eric Margolisnin yazısını Türkçeye Bahadır Çetinay çevirdi.