"Görevli kadın memura üzerinde ABD bayrağı olmayan pullardan satın almak istediğimi söyledim. Kadın da bana 'Özgürlük heykeli resmi olan sizin için iyi mi?' diye sordu... Bu çok iyi olurdu tabii. Ancak, ben pulların gelmesini beklerken, kadının içeride bir telefon görüşmesi yaptığını gördüm. Çok geçmeden postane polislerle doluverdi. Beni bir kenara çekip sorguladılar. Neden ABD bayrağı olmayan pul istediğimi, 4000 tane pul alacak kadar nakit parayı nereden bulduğumu sordular. Polisleri ikna etmek çok uzun zaman aldı."
Kitabı kim aldı?
1 Kasım 2001'de ise düşünce ve ifade özgürlüğü için çalışan Amerikan Kitapçılar Birliği üyelerine bir mektup yolladı. Artık ülkedeki kitapçılardan özgürce alış-veriş yapmanın mümkün olmadığını anlatan mektupta şunlar yazılıydı:
"Değerli üyemiz,
Geçen hafta Başkan Bush tarafından imzalanan anti-terör yasası, hükümete kitap alım satımıyla ilgili her türlü bilgiye ulaşma imkanı tanıyor.Buna, kitabın başlığı ve kim tarafından satın alındığına dair bilgiler de dahil. Maalesef temel özgürlüklere aykırı olan bu konuda avukatlara itiraz hakkı da tanınmıyor."
11 Eylül sonrası ABD'de yaşananları yeni tür bir McCarthy'cilik olarak nitelendirmek mümkün mü? Belki 1950'lerin ABD'sinde olduğu gibi hükümet politikalarını eleştiren profesörler işlerini kaybetmiyor, solculukla damgalananlar ülkeyi terketmek zorunda kalmıyor ve ülke çapında kronik bir cadı avı yaşanmıyor. Ama yine de, son beş aydır düşünce ve ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar ve sansürcü önlemler almış başını yürüyor.
Baskılara örnek komik olaylar
Nitekim Eylül ayından beri Sansüre Karşı Ulusal Koalisyon(National Coalition Against Censor) örgütü çok sayıda telefon ve e-mail alıyor.
Kurumun destekçileri, medya çalışanları ve öğrencilerden gelen ihbarlarda, hükümetin Afganistan politikasını eleştirenlerin karşı karşıya kaldığı baskılar ve sansür önlemleri anlatılıyor. NCAC, geçtiğimiz günlerde internet sitesinde bu ihbarlardan oluşan bir index yayınladı. Sanat dünyasından medyaya, eğitimden eğlence alemine kadar 11 Eylül'ün sansürcü zihniyetinden payını alanların listesi var burada. İlk bakışta Daniel Mulner'in Chicago postanesinde yaşadığı türden "komik" sayılabilecek olaylar bunlar. Ancak, liste uzadıkça durumun vahameti daha net ortaya çıkıyor ve ABD'nin nasıl bir şüphecilikle sansür ve milliyetçilik histerisine kapılmış olduğu daha net görülüyor.
İşte tuhaf örnekler
İşte size Sansüre Karşı Ulusal Koalisyon'un (NCAC) listesinden birkaç örnek:
* Texas Üniversitesi'nden gazetecilik profesörü Robert Jensen 14 Eylül'de Houston Cronicle gazetesinde bir makale yazdı ve ABD politikalarını eleştirdi. Bu yazı nedeniyle okul rektörü tarafından aynı gazetede yazılan bir karşıt makaleyle gülünç duruma düşürüldü. Prof. Jensen, kampus içinde marjinalize edildiğini söylüyor.
* New Mexico Universitesi'nden tarih profesörü Richard Berthold, sınıfta öğrencilerine "Kim gidip Pentagon'a kusarsa benim oyumu alır!" deyince disiplin cezasına çarptırıldı.
* Eylül ayında, Baltimore sanat müzesinde sergilenen bir yağlıboya tablo polis tarafından kaldırıldı. 1990 tarihli akrilik tablonun adı "Terörist"idi.
* Boston Senfoni Orkestrası, geçen Aralık'ta sergileyecekleri "Klingheffer'ın Ölümü" adlı operayı sahnelemekten vazgeçti. John Adams tarafından 1985'te yazılan opera, bir savaş gemisinde Filistinli korsanlar tarafından öldürülen bir Amerikalı'nın hikayesiydi.
* Florida'da, Daytona Beach Fotoğraf Müzesi direktörü, Aralık ayında istifa etti. Resmi yetkililer Şubat'ta sergilenmesi düşünülen "Afganistan Fotoğrafları" sergisinin listeden çıkarılmasını istemişlerdi.
Yasaklanan müzikler
* Saldırıdan hemen sonra, ulusal ve yerel radyolara servis veren Clear İletişim kanalı listesindeki 150 şarkının dikkatli çalınması, mümkünse kullanılmaması için uyarı verdi. Bu şarkılar arasında Steve Miller Band'in "Jet Airliner"ı, Pretenders'ın"My city was gone"ı , Neil Diamond'ın"America"sı, Rolling Stones'un "Ruby Tuesday"i ve John Lennon'ın "Imagine"i vardı.
* 17 Eylül'de Bill Maher'in tanınmış "Politically Incorrect" adlı programı ABD politikaları eleştirildiği için yayından kaldırıldı.
* Ekim ayında, Newsday gazetesi, "The Boondocks" adlı karikatür bandını yayından kaldırdığını açıkladı. Bant çizeri savaş karşıtı karikatürler çiziyordu.
* Kasım ayında, St George Spectrum (Utah), birinci sayfadan özür yazısı yayınladı. Karikatürist Steve Benson'un bir gün önce yayınlanan karikatüründe Başkan Bush üzerinde "Siviller öldürülür" yazılı bir füzeye binmiş olarak hicvedilmişti.
Sansürcü zihniyet
* Eylül ayında, Texas City Sun editörü Tom Gutting, Başkan Bush'u korkaklıkla suçlayan makalesi nedeniyle kovuldu.
* Yine Eylül ayında Oregon'da Daily Courier yazarı Don Guthrie, Bush'u 11 Eylül'den sonra New York'a geç gelmesi nedeniyle suçladığı yazısı nedeniyle kovuldu.
* Amerika'nın Sesi Radyosu Afganlı lider Molla Ömer Muhammet ile yapılan söyleşinin yayınlanmaması için baskı gördü. Çalışanlar sansürcü zihniyete karşı çıkınca, söyleşi 23 Eylül'de yayınlandı.
* Ekim 2001'de, Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleeza Rise beş büyük televizyon kanalının yöneticilerini arayarak Osama Bin Laden'in görüntülerini yayınlamamalarını istedi. Rise, Laden'in konuşmalarını gizli şifreler içerdiğini iddia ediyordu.
* 20 Eylül'de, St Louis'deki Washington Üniversitesi'nde bir öğrenci yürüyüşü oldu. Öğrenciler 11 Eylül'e uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde karşılık verilmesini talep ediyorlardı. St. Louis Post Dispatch muhabiri, okul yönetimi tarafından kampuse sokulmadı.
Kesilen konuşma
* Santa Cruz'da yayın yapan KOMY-AM'in program yapımcısı Peter Werbe'nin konuşması ABD politikalarını eleştirince kesildi.
* Missouri'de, Jefferson County Okulunda bir 5. sınıf talebesi, Eylül ayında 3 gün okuldan uzaklaştırma aldı. Öğrenci, sırasının üzerine yanmakta olan Dünya Ticaret Merkezi kulelerinden birini çizmişti.
* Kansas Topeka'da, Mc Carter ilkokulu öğrencileri, okul yönetimince Halloween (Cadılar bayramı) kutlamaları sırasında geleneksel kostümlerini giymemeleri konusunda uyarıldılar. Yönetim, sadece milliyetçi kostümlerin giyilmesini istiyordu.
* Bexley Ohio'da, bir okul yönetimi ABD ve İslam konulu bir söyleşi için Müslüman konuk çağırınca, okul aile birliği tarafından eleştiri yağmuruna tutuldu.
Tabii bunlar, sadece kayıtlara geçmiş bir kaç örnek; ama bir araya toplandıklarında olayın vahameti daha net ortaya çıkıyor.
Kim ne düşünüyor?
Sansüre Karşı Ulusal Girişim Koalisyonu, her gün kendisine gelen yeni ihbarlarla listesini genişletiyor. Peki ama sıradan Amerikalı'nın bütün bu olanlara karşı tepkisi ne?
Pew Center tarafından People & The Press (İnsanlar ve Basın) dergisi için yapılan araştırmanın sonuçları hiç de iç açıcı değil. Kasım ayında yapılan araştırmaya göre:
Her 10 Amerikalı'dan 6'sı ordunun (gazetecilerin değil) haberler üzerinde daha çok kontrolü olmasını istiyor;
* Yüzde 50'si ise Osama Bin Laden'in görüntülerinin basında yayınlanmaması gerektiğini düşünüyor.
ABD'de, zaten 26 Ekim'de çıkarılan yeni anti-terör yasası da sivil hak ve özgürlüklerin kısıtlanması açısından büyük tehlikeler içeriyor; buna rağmen halkın bu vurdum duymazlığına bakılırsa, bundan sonra ABD'de sansürlenmeden, işten atılmadan, uyarı almadan, okuldan uzaklaştırılmadan, komşunuz tarafından polise şikayet edilmeden yaşayabilmeniz için hükümet politikalarını koşulsuz desteklemeniz gerekiyor. (EA/NU)