Türkiye, dışında kalsa da savaşa katılmış olur. Çünkü Irak'la ilgili herhangi bir denklem Türkiye olmadan kurulamaz.
Hükümet gözü değil, devlet gözü
Yapay güncel gevezelikten uzak durmak için konuyu yalınlaştırmak gerekir:
* Irak'a partilerin, hükümetlerin gözüyle bakılmaz, devletin gözüyle bakılır. Bir parti veya hükümet bu konuda devlete ters düşmüş ise, kendini düzeltir!
* İsmet İnönü Lozan'ın her yıldönümünde hatırlatırdı; "Üç nokta Lozan'da askıda kaldı, Hatay meselesi, Bulgaristan ile aramızdaki koridor ve Kerkük-Musul meselesi" Askıda kalan meselelere devlet bakar.
* Kürt meselesi, ne "demokratik", ne "siyasal", ne şu ne de bu, devletin varlığı meselesidir. Irak sorunu bunu da kapsadığı için devlet meselesidir. Devlet meselelerine ne Ecevit bakar, ne de parlamento.
"Devlet kendine başka seçenek bırakmadı"
Devlet zaten dünya gerçekliği içinde, ABD'nin yanındaki yerini, zaman zaman "Başka bir dünya kurulur"(İnönü) veya "Duvarın ötesine geçerim" (Ecevit) gibi blöflerle kavileştirmiş, kendine başka bir seçenek bırakmamıştır.
Ankara-ABD arasında konuşulan, Türkiye'nin içinde veya dışında olması değil, ABD planına en verimli katkıyı nereden ve nasıl yapacağıdır. Başbakan bu noktayı siyasetin üstüne çıkarıp konuşmaktadır. Bu etkin bir konumdur ve siyaseti de bastıracaktır.
Türkiye'nin faka basmak istemediği, bu nedenle ortaya "milli" sıfatıyla atılan şey, Saddam sonrası dönem için işi sağlama bağlamaktır. Ecevit'in durdurmaya çalıştığı savaş değil, savaş sonrasına yansıyacak bugünden yapılmış bir muhasebe hatasıdır.
Ankara'dan "bağımsız" bir tutum çıkamaz. ABD karar verir, NATO onaylar, Rusya genel çerçevesinin kendi alanına taştığı yerleri düzeltir ve savaş olur. Türkiye'nin başka çaresi mi var?
Irak halkının kaderine katılmak
Çözüm ne?
Çözüm yok, çünkü tüm çözümler bağlanmış.
Çözüm başka yerde. "Saddamcı" diye bugüne kadar dışlanan kim varsa çözüm orda. Marksist, sosyalist, üçüncü dünyacı vb. dışlanmışların bulunduğu yerdedir çözüm. Çözüm, ekmek derdinde, can derdinde olanların savaşı reddetmesindedir. Türkiye'yi ABD nezdinde "güvenilir" olmaktan çıkarabilmektir çözüm.
Gücümüz yetmez deniyor. Bu bir gücümüz var, ama yetersiz kalır demektir. Peki yetersiz kalacağı düşünülen "gücümüz" nerede, ne zaman işimize yarayacak?
Yanlışı-doğrusu olmayan, haklısı- haksızı olan bir döneme giriyoruz. Yenileceğimiz bir döneme giriyoruz. Gücümüzün yetmediği işlere soyunmak zorunda olduğumuz bir döneme giriyoruz. Hayat bu değil midir?
Yeten gücümüz olsaydı, biz sosyalistler şimdi bulunduğumuz yerden mi konuşuyor olurduk?
Eşikte yeni bir emperyalist savaş var, yeni bir insanlık suçu var.
"Katılmamak" kimseyi kurtarmaz, Irak halkının kaderine katılmak gerekir.
Saddam'ın hesabı emperyalizmin hesabıyla birlikte görülecek. Sonraki iş.(BB)