Fotoğraf: AA
Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) seçim kaybetmiş ancak seçilmiş Demokrat Başkan Joe Biden’in görevi devralacağı 20 Ocak’a kadar görev başında kalacak Başkanı Donald Trump’ın koltuğunu terk etmemek için elinden gelen hiçbir şeyi ardına koymayacağını tahmin etmek zor değildi.
Zaten kendisi de bunu çeşitli konuşmalarında defalarca tekrar etmişti. Ancak iktidar devrinin gerçekleşmemesi ihtimalinin olmadığını, Cumhuriyetçi Parti’nin müesses nizamını temsil eden, partinin ve aynı zamanda Amerikan ideallerinin temsilcileri Cumhuriyetçilerin, en başta sistemin meşruiyetini ortadan kaldıracak ve altında hepsinin kalacağı böyle bir girişime izin vermeyeceğini bekliyordum.
Nitekim de öyle oldu. Trump’ın seçimlerin hileli, dolayısıyla kendisinin kaybettiği anahtar eyaletlerdeki sonuçların geçersiz sayılması, aslında kendisinin seçildiği iddialarını içeren kampanyası her cephede sürerken, tarif ettiğimiz gruptan Cumhuriyetçiler, başta eski Başkan George Bush olmak üzere, başkan aday adaylarından Mitt Romney gibi isimler, resmi olmayan kesin sonuçların açıklanmasının ardından Joe Biden’i tebrik ettiler. Daha sonra buna başka Cumhuriyetçiler de katıldı.
Her ne kadar Trump’ın son ana kadar koltuktan vazgeçmemek için birçok şey yapabileceğini varsaysam da, bu kadarını beklemiyordum.
Trump'ın kışkırtması
Dün Amerikan Kongresi'ni oluşturan Temsilciler Meclisi ve Senato’nun Biden’ın Başkan seçilmesinin tescili ortak toplantısının başlamasından dakikalar önce, başkente davet ettiği taraftarlarıyla Beyaz Saray’ın önünde bir miting düzenleyen, ABD’nin görev başındaki Başkanı Donald Trump, televizyonlarda canlı yayınlanan toplantının bitiminde katılımcıları, çalındığını iddia ettiği başkanlığını bir tür geri almaları için, söz konusu toplantı sürerken Kongre binasına yürümeye davet etti.
İçeride bu sırada, daha önce Trump’a karşı aday adayı olan Cumhuriyetçi Ted Cruz'un başını çektiği bir grup senatör, onay törenini yöneten Cumhuriyetçi Başkan Yardımcısı Mike Pence’in Trump’ın isteği doğrultusunda Biden’in seçim tescilini yaptırmaması, bu olmazsa anahtar eyaletlerden gelen Arizona, Pennsylvania Seçmenler Kurulu üyelerinin oylarının geçersiz sayılması için yeniden oylamalar yaptırarak süreci kesintiye uğratmaya uğraşıyordu.
Pence, Trump’a rağmen törenin sürmesine karar verdi ve yardımcısı olduğu başkan tarafından bu kararı nedeniyle korkaklıkla suçlandı.
Demokrasinin ölüm sarmalı
Gidişi tehlikeli gören Cumhuriyetçi Parti’nin Temsilciler Meclisi Grup Başkanı Mitt McConnel, kürsüden kendi partililerini uyarmak zorunda kaldı:
“Seçmenler, mahkemeler ve eyaletler sözlerini söylediler. Eğer bunların tümünü yok sayarsak, Cumhuriyetimizi onarılmaz bir biçimde hasara uğratırız. Bu seçimler kaybeden tarafın sadece söylentilerden ibaret iddialarıyla geçersiz sayılırsa, demokrasimiz bir ölüm sarmalına girer. Bir daha bütün ulusun kabul edeceği bir seçim sonucu göremeyiz.”
İçeride bu konuşmalar olurken, ekranlara önce Trump’ın görüntüleri itibarıyla Amerikan sağının en saldırgan temsilcileri sayılabilecek, en alttaki beyazların ezici çoğunluğunu oluşturduğu, bir kısmı ateşli silahlar, bir kısmı polis açıklamalarına göre saldırıda kullanılan kimyasal maddeler taşıyan, bir karnavala gider gibi giyinmiş, ellerinde iç savaşta Güney tarafından kullanılan konfederasyon bayrağını dalgalandıraran Trump taraftarı, seçimlerin çalındığını iddia eden pankartlarıyla pek bir direniş görmeden zorladıkları kapılar ve kırdıkları pencerelerden kongre binasına akmaya başladı.
Ayaklanma 5 saat sürdü
Olayların ardından da tartışıldığı gibi çok az sayıda güvenlik görevlisini kolayca geçip etrafı kırıp döken, koridorlarda polis kovalayan ve Amerikan medyasının çeteler olarak adlandırdığı bu gruptan canlarını kurtarmak için Senatörler kapalı kapıların ardında barikatlar kurularak, etraftaki birkaç güvenlik görevlisinin silahlarını çekerek barikat başında beklemeleriyle korunmaya çalışıldı.
Siyasi yelpazenin iki ucundan insanlar tarafından da “ayaklanma” olarak adlandırılan bu Kongre baskını, milyonlarca Amerikalı ve o saatlerde dünyanın birçok yerinde televizyon başında olan biteni şaşkınlıkla seyreden, şoka uğramış insanların gözü önünde yaklaşık beş saat boyunca devam etti.
Uusal muhafızlar
İşin daha vahim tarafı, demokrasinin kalesi olarak adlandırılan bir ülkede hayata geçirilen bir tür “darbe” girişimini engellemek, Kongreyi basan kimilerine göre “terörist”, kimilerine göre “çete üyeleri”ni oradan çıkarmak ve kapı önünde bekleyenleri dağıtmak için gerekli olan güvenlik gücü takviyesi, bir türlü gelmiyordu.
Çünkü ülkenin Başkanı kendi otoritesi altında olan ve herhangi bir muhalif gösteri sırasında neredeyse anında sokaklara çıkardığı ulusal muhafızların olaya müdahale etmesini çağrıda bulunmayarak engelliyordu.
Başkentin Belediye Başkanı tarafından yaklaşık dört saat sonra yürürlüğe girmek üzere ilan edilen sokağa çıkma yasağından sonra, Trump’a rağmen Savunma Bakanlığı ve başka yetkililerle konuşan Başkan yardımcısı Pence, sonunda ulusal muhafızların olay yerine gönderilmesini sağlarken, komşu eyaletin Demokrat Valisi de kendi yetkisini kullanarak takviye güvenlik gücünü Kongre’yi savunmak üzere başkente gönderdi.
Kendi partisinden politikacılar tarafından da söylendiği gibi, -örneğin Senator Mitt Romney, “Burada bugün olanlar bir ayaklanmadır ve Başkan tarafından kışkırtılmıştır” dedi-, ABD başkanının tetiklediği Kongre baskınını, ABD Başkan yardımcısı ulusal muhafızları görevlendirerek bastırabildi.
"Azınlık"tan iki kişi daha seçildi
Birçok Amerikalı için hala inanılmaz gelen ve aslında ayak seslerini Trump taraftarlarının seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra bastıkları eyalet parlamentolarıyla duyuran saldırı, Biden tarafından, “Amerikan demokrasisi ve hukukun üstünlüğünü hedef alan bir ayaklanma" olarak tanımlandı.
Bütün bunlar devam ederken, Demokratlar Cumhuriyetçilerin kalesi olarak adlandırılan bir eyalette büyük bir seçim zaferine daha imza attılar.
Kongre’nin basıldığı saatlerde, uzun ırkçılık geçmişine sahip Georgia eyaletinde ilk kez bir siyah ve 33 yaşında bir Musevi, yani “azınlıktan” iki kişi, Kasım’da kimse yeterli oyu alamadığı için tekrarlanan seçimlerde Demokrat Parti’nin adayları olarak senatör seçildi.
Demokratlara Senato’da da çoğunluğu veren bu zafer açıklandığı sıralarda, Kongre binasının içinde temsilciler meclisi üyeleri ve senatörler barikatlar arkasında korunmaya çalışılıyor, konfederasyon bayrakları dalgalandırılıyor, önünde ırkçı faşist Klu Klux Klan simgesi darağacı bir kez daha kuruluyor, merdivenlerinde George Floyd boynuna basılarak temsili biçimde bir kez daha katlediliyordu.
Polis açıklamalarına göre, saldırganlar çıkarıldıktan sonra, aramalar sırasında binanın çeşitli yerlerinde birkaç boru bombası, molotof kokteyl gibi patlayıcılar bulundu.
Hiçbir şey net değil
ABD’de olayların bundan sonra alacağı yön henüz netleşmiş değil. Toplumun çeşitli kesimlerinden Trump’in yaptıklarının hesabını vermesi, derhal yüce divana sevk edilmesi, darbe girişiminden yargılanması, kongreyi basanların mahkemelerde terörizm suçundan yargılanması gibi talepler yükseliyor.
Amerikan Anayasası’nın 25. maddesi kullanılarak Trump’in göreve uygun olmadığı, derhal görevden alınması ve yargılanması gerektiği görüşünde olanlar da var.
Buna karşılık son seçimlerde yaklaşık 70 milyonunun oyunu aldığı Amerikalılar arasında olan biteni bir “solcu terörist” komplosu olarak gören, varolduğu iddia edilen solcu Antifa grubunun Trump destekçilerinin arasına karışarak ortalığı yakıp yıktıklarını iddia eden ve bunu destekleyenlerin da varlığı azımsanamayacak düzeyde.
Kötü bir örnek olabilir
Amerikan demokrasisinin geleceği hala yaşanmakta olan şaşkınlığın dağılması ve sorumlulara karşı nasıl bir tavır alınacağına bağlı önemli ölçüde.
Sabaha karşı tamamlanan Biden’in Başkanlık seçiminin tescillenmesinden sonra sonrasında görevi devredeceğini açıklayan Trump’a karşı izlenecek yol konusunda, özellikle Cumhuriyetçi Parti’nin bu konudaki tavrı belirleyici olacak sanıyorum.
Eğer Trump ayaklanmaya sebep olmak, kışkırtmak gibi suçlarla yargılanmaz, kongreyi basan ve kimlik tespitleri çok zor olmayan saldırganlar mahkemeler önüne çıkarılmaz ise ABD demokrasisi olarak tarif edilen sistemin sonunun geldiğini öngörmek kaçınılmaz.
Faillerin cezalandırılmamasının etkileri ABD ile sınırlı kalmayacaktır. Böyle bir durumun dünyanın çeşitli ülkelerinde işbaşında olan ve iktidarlarını uzatmak için demokratik yöntemler dışı yollara başvurabileceklerinin işaretlerini veren sağ popülist liderleri de benzer girişimler açısından cesaretlendireceğini öngörebiliriz. (AG/NÖ)7