1968'in birçok yüzü var. Öğrenci hareketi, savaş karşıtı hareket, işçi hareketinin yanında, Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) 40 yıl önce siyahların eşitlik mücadelesi de ivme kazanıyordu. 1955'te, Rosa Parks otobüste yerini bir beyaza vermeyi reddedince, Dr. Martin Luther King'in öncülüğünde başlayan ve 382 gün süren ulaşım boykotu bu ayrımcı yasanın kalkmasını sağladı.
King'in 1963'te "İş ve Özgürlük İçin Washington'a Yürüyüş" sırasında Lincoln Anıtı önünde yaptığı "Bir Hayalim Var" başlıklı konuşması siyahların özgürlük mücadelesinin simgelerinden biri haline geldi. King, savaş karşıtlığını, sosyalizmi siyah mücadelesinin bir parçası haline getirdi.
40 yıl önce, 4 Nisan'da, King uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldürüldü. O zaman King'in yanında genç bir aktivist olan Jesse Jackson'un aradan geçen sürede Afrika kökenli Amerikalıların geldiği yer üzerine the Guardian'dan Ed Pilkington'a söylediklerini aktarıyoruz.
Jesse Jackson, Martin Luther King'le yaptığı son konuşmayı hatırlamakta zorlanmıyor. O sırada Memphis'teki Lorraine otelindeydi ve King de bir kat yukarıda, 306 numaralı odanın balkonundaydı.
Medeni haklar hareketinin lideri ve çırağı, yerel bir din görevlisiyle yemeğe gitmeye hazırlanıyorlardı ve King, kravat giymediği için Jackson'a sitem ediyordu.
"Ona, 'biliyorsunuz Dr. King, bir yemek için önkoşul aç olmaktır, kravat takmak değil' dedim. Güldü." Daha sonra King yanında duran müzisyen Ben Branch'a döndü ve "Take My Hand, Precious Lord şarksını çal ve iyi çal" dedi. Bu onu son sözleri oldu.
40 yıl önce yaşana bu anlar sadece Jackson'un değil tüm Amerika'nın kolektif hafızasında yer etti. O sırada 26 yaşında genç bir aktivist olan Jackson'a ırk eşitliği mücadelesini takip etmek dışında bir seçenek bırakmadı. "Bir kurşunun koca bir hareketi sona erdirmesine izin vermemek gibi bir sorumluluk yükleniyor omuzlarınıza."
Jackson, öldürülmeden bir gece önce Mason Temple'de sahneye çıkan ve o ünlü konuşmasını yaparken de King'le birlikteydi. King o gece, öngörüyle, "dışarıdaki tehditlerden" ve "bazı hasta beyaz kardeşlerin elinde başına gelebileceklerden" bahsetti.
"Ama şimdi bana ne olacağının önemi yok" diye devam etti King "Çünkü ben dağın zirvesine ulaştım... ve etrafa baktım. Ve vaat edilmiş toprakları gördüm..."
Aradan 40 yıl geçmişken, Jackson şimdi Afrika kökenli Amerikalıların o dağın zirvesine ne kadar yaklaşabildiğini ölçmeye çalışıyor. Bu soru halen Demokrat Parti içinde devam eden başkan adaylığı yarışının da merkezinde duruyor. Hillary Clinton'un eleştirilerine cevap veren Barack Obama, ırk meselesini konuşmasının orta yerine koydu ve kampanyasının köleliğe karşı mücadeleden, King'in eşitlik mücadelesine uzanan çizginin devamı olduğunu belirtti.
Onyıllardır eşitlik mücadelsinin önde yürüyen isimlerinden bir olan Jackson, daha gidilecek uzun bir yol olduğunu söylüyor. Siyasette Afrika kökenli Amerikalıların uzun bir mesafe kaydettiğini belirtiyor. 1965'te tüm Amerika'da 300 kadar seçilmiş siyah politikacı varken şimdi bu sayı 10 binin üzerinde.
Toplumsal hayata katılım konusunda da önemli bir ilerleme sağlandı. Özellikle de spor ve eğlence alanında. Fakat aksi yönde de birçok veri bulunuyor. Mesela Afrika kökenli Amerikalıların dörtte biri yoksulken beyazlar arasında bu oran yüzde 8. Her 10 siyah çocuktan yedisi liseyi bitiremiyor; New Jersey gibi eyaletlerde siyah çocukların okuldan atılma oranı beyazlara göre 60 kat fazla. Cezaevlerinde üniversitede okuyanlardan daha fazla siyah genç var. Siyah erkekler beyazlardan ortalama altı yıl daha az yaşıyor.
Jackson kültürel alandaki ilerlemeye rağmen siyahların yaşam koşullarının kötüleşmesini, ekonomik alandaki eşitsizliklere karşı mücadelenin önünün kesilmesine bağlıyor. "Evet, siyahlar siyasi iktidar pozisyonlarını kazanmaya başladı ama sonuçta işsizliğin arttığı, yatırımların yapılmadığı, birinci sınıf cezaevlerinin ama ikinci sınıf okulların olduğu yerleşimlerde seçilebiliyorlar."
Yine de bu sene sürdürülen seçim kampanyasından umutlu Jackson: "Erkeklerin bir kadına, beyazların bir siyaha oy verdiğini gördükçe Amerika'nın yeni bir döneme gittiğini hissediyorum."
Geçmişte onlarca hak savunucunun öldürüldüğü Missisipi'deki önseçimi örnek veriyor: "Emmett Till, Medgar Evers, James Chaney, Andrew Goodman, Michael Schwerner'in öldürüldüğü eyalette şimdi bir siyah başkan adayı kazanıyor."
Jackson'un kendisi 1984 ve 1988'de başkan adayı olmak için mücadele etti ama bu gerçekleşmedi. "Beyazlar o dönem aradaki kültürel engeli yıkmak konusunda tereddüt etti" diyor.
Obama kendi adaylığını mümkün kılan koşullar arasında Jackson'un çalışmalarını da belirtmişti. Jackson, bu övgüyü kabul ediyor: "Her yeri dolaştım, insanların elini tuttum ve bebekleri kucakladım. Şimdi o bebekler büyüdü ve oy veriyorlar."
Tüm bu olumlu ve olumsuz gelişmeleri kefeye koyarsak, Amerika Lorraine otelindeki o korkunç geceden bu yana ne kadar yol aldı peki?
"Hala bitirilmemiş bir iş var" diyor Jackson. "Ama Chicago'daki gettodan çıkıp Massachusetts valisi olan bir Afrika kökenli Amerikalıya, Kongre'de bulunan 42 siyaha, başkan adaylığını mücadelesini önde götüren Barack Obama'ya baktığımızda o dağın arkasındaki vaat edilmiş toprakların bir kısmını görüyoruz."(EP/EÜ)