1. Bu son derece garip bir savaş oldu. Adeta bir dalaşma. Büyük kabadayı gelip mahallede kabadayılık taslayan çocuğu dövdü, elindeki her şeyi aldı, kendi yardakçılarını da şımarttı gibi bir şey.
Öte yandan Irak'ta neler olup bittiğini tam olarak bilemiyoruz. Çöküşü hazırlayan genel koşullar bilinmekle birlikte, kişisel tavırların veya grup davranışlarının nedenleri bizim için hala çok net değil.
Ama belki de Irak vatandaşı veya Irak askeri gibi kategorilerin kimleri ve ne ölçüde kapsadığı bilinmeden tüm nüfusa genelleştirilmiş.
2. Savaş analizcileri dalgalanıp durdular. Nasıl dalgalanmasınlar? Irak ordusu kendinden beklenen asgari direnişi göstermeden dağıldı. Bu arada koalisyon güçleri biraz yavaşlayınca herkes "bakın işte vatan savunması başka şey"; hızla ilerleyince de "müttefik hava üstünlüğü karşısında dayanmak zaten olanaksızdı" dediler. (Buradan kendimize de bir eksi pay çıkartmadığımız sanılmasın).
Ama ordu olmayan bir orduyu ABD silahlı kuvvetlerinin karşısına koyunca, sanki iki ordu varmış gibi yapılan analizlerin sallanmasını normal görmek gerek. İnsanlar olayları düzenli bir şemanın parçaları olarak görmek isterler. Bu şema gerçeği yansıtmayınca da sıkıntı çektiler.
3. Savaş analizcisinin bir başka sıkıntısı da kehanete zorlanması oldu. Herkes "Peki, şimdi ne olacak" diye sordu. Onlar da kehanet yapıp riske girdiler.
4. ABD bir taşla kaç kuş vurdu: Avrupa Birliği'ni (yani Almanya'yı) politik sahnede ikinci plana itti; Ortadoğu petrollerini istediği yöne akıtacak; enerji piyasasında doları hakim kılacak; İsrail'e ferahlık sağladı; Orta Asya'ya yakın bir bölgede stratejik bir adım attı (bu en önemlisidir), yeni hareketler için üsler sağladı.
5. ABD neler yitirdi: Dünya'da askeri prestiji arttı ama hukuksuz eylemleri büyük tepki yarattı. Bu uzun vadede itibar ve güven kaybına yol açacaktır. ABD'nin kendisini insanlığın kurtuluşu için tanrının hizmetkarı olarak görmesinin yaratacağı tepkiler önümüzdeki onyıllarda yavaş yavaş ortaya çıkacaktır.
6. Almanya'nın Avrupa Birliği'ni kullanarak büyük güç kazanmasının önlenmesi, bundan korkan birçok Avrupa ülkesini rahatlattı ama Almanya (ve yedeği Fransa) mutlaka buna karşı hareketler hazırlıyorlardır. Yahu ne olacak, kaç askerleri var denebilir ama iş bu kadar basit değil. Öte yandan işin bir de bizi ilgilendiren tarafı var. AB her şeye rağmen Türkiye'ye en ufak bir somut destek vermedi ve Türkiye'yi ABD karşısında yalnız bıraktı.
7. ABD basınında Türkiye konusunda büyük bir sansür ve dezenformasyon kampanyası var. Haberler son derece tek taraflı veriliyor. Bunun tek bir anlamı var. Türkiye hiç de hoş olmayan şeylerle karşılaşacak.
8. Ekonomik nedenler savaşın alt nedenidir ama savaşlar doğrudan ekonomik nedenlerle çıkmaz. Hiçbir çıkar savaş masraflarını doğrudan karşılamaz. Irak petrol gelirleri bile. Bu olayda da ekonomik nedenlere değil stratejik avantajlara bakılmalıdır.
9. Türkiye devleti bu krizi çok uzun zamandır iyi idare edemedi. Fazla bekledi ve yapması gereken girişimleri yapmadı. Pasif tutum ile kendi kalesine gol attı. Ne İsa'ya ne de Musa'ya yarandı. On iki yıldır Saddam'a karşı koruma sağladığı peşmergelerin düşmanlığı azalmadığı gibi arttı. Irak tarafından (bunlar her kimlerse) makbul değil.
Irak Türklerini çok uzun süre yalnız bıraktı ve uluslararası camiada destek sağlamadı, komşu ülkeler ile işbirliği geliştiremedi ve ABD'de bir karalama kampanyasının hedefi olmaya devam ediyor. Kürt politikası onyıllar boyu aşiret reisleriyle ilişki düzeyinde görüldü.
Şimdi, Türkiye ne yapsa kimseye yaranamazdı denebilir, ve bu kısmen de doğrudur ama herkese tutamayacağı sözler veren bir devlet itibar yitirir. Bu, kişiliksiz ve kararsız politikaların sonucudur. Korkunun ecele faydası yoktur. Ancak artarda gelen işbirlikçi politikacılar, işbirlikçi bürokratlar ve işbirlikçi sermayenin işbirlikçi basını adım adım bu durumu yaratmışlardır.
Tabii bu arada çözümü yabancılarla ilişkileri iyi tutmaya bağlayan herkesin payı vardır (buna, Avrupa'nın ikiyüzlü tutumuna ve her ne olursa olsun Türkiye'yi almayacağını bas bas ilan etmesine rağmen her ne pahasına olursa olsun AB diyenler de dahildir).
10. ABD bütün savaşlara provokasyonla girmiştir. 1898 İspanya Savaşı'na girmek için Santiago körfezinde kendi Maine gemilerini batırdılar. 385 denizcileri öldü. Birinci Dünya Savaşı'na Lusitania'nın batmasıyla girdiler. İkinci Dünya Savaşı'na Pearl Harbour ile girdiler ve burada niçin tam tedbir almadıkları hala bir sırdır. Vietnam'a müdahale için Tonkin Körfezi'nde olay çıkarttılar.
Irak savaşı için 11 Eylül vesile oldu ki, bunun yapılmasının veya önlenememesinin temelinde yine - Şayet Bin Ladin sorumlu ise en azından dolaylı olarak- ABD gizli servisleri vardır. Muhtemelen bu provokasyonlar hiçbir zaman açığa çıkmayacaktır. Tıpkı ABD'nin büyük cinayetlerinin hiç aydınlanmadığı gibi.
11. ABD'nin gücü, gerçek gücünden çok, herkesin onun gücünü tartışmadan kabul etmesinden kaynaklanıyor. Bir nevi güç borsasında şişme var. Sadece insanların bakış açısı değişse bu güç epey iner. Tabii yine de etkileyici bir güç kalır ortada ama ABD bu kadar rahat hareket edemez. Aslında ABD'nin gücü silahlarından çok işbirlikçilerinden ve ayrıca karşısındaki güç odakların bölünmüşlüğünden kaynaklanıyor. (MTA/NM)