Türkiye, 2010 yılında izleyeceği Avrupa Birliği (AB) stratejisi, AB'den sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış tarafından açıklandı. Söz konusu strateji, ilgili tüm tarafların görüş ve önerileri ışığında bir süredir gözden geçirilmekteydi. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği bünyesinde kurulan "Sivil Toplum, İletişim ve Kültür Başkanlığı", sürecin kurumsal açıdan sahiplenmesinin canlı kanıtlarından...
2010 yılı ile başlayan yeni dönemde, yeni müzakere başlıklarının (gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı, kamu alımları, rekabet politikası, sosyal politika ve istihdam, yargı ve temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik) açılması için çalışmalarını artırmayı hedefleyen Ankara, görünüşe bakılırsa, oldukça güçlü bir iletişim stratejisi izleyecek.
Tabir caizse AB ile ilişkilerde iletişime dayalı yepyeni bir sayfa açılacak. İlişkilerdeki kopuklukların başlıca belirleyicisi olduğu düşünülen iletişim ve birbirini anlayamama, anlatamama gibi sorunların önüne geçilmesini sağlayacak bir dinamik ilişkiler sistemi yaratılacak.
Yeni stratejinin dayanakları, şu şekilde özetlenebilir:
* Mevcut AB müzakere sürecinin resmi kanallardan devamlılığının sağlanması
Bir diğer deyişle, önümüzdeki dönemde müzakereye açılması öngörülen başlıklardaki açılış kriterlerinin karşılanması için gereken adımlar atılacak; açılmış olan başlıklarda ise taahhüt edilen uyum konuları ve kapanış kriterleri yerine getirilecek. Bir diğer deyişle, teknik anlamda önemli bir egzersiz yürütülecek.
* Gerek ulusal program gerekse müktesebata uyum programı çerçevesinde 2010-2013 yıllarını kapsayan dönemdeki çalışmaların senelik olarak takvime bağlanması;
Müzakere başlıklarının açılış-kapanış süreçlerinden bağımsız olarak, Türkiye'nin uyum takvimi ve önceliklerini içeren bir çalışmanın hazırlanması söz konusu olacaktır. Bir diğer deyişle, uyum takviminin gerçek yaşantıya sistematik olarak aktarımı, teknik mevzuatın uyumlaştırılmasının gündelik süreçlerde görünür kılınması kastedilmektedir.
* Siyasi kriterler ve siyasi reformlardaki ilerlemelerin ivmesinin artırılması;
Kopenhag siyasi kriterlerinin, güçlü bir reform dalgası bünyesinde içselleştirilerek, uyumlaşma sürecine aktarımı söz konusudur. Bunun için de, demokrasiden, insan haklarına, azınlık haklarına dek büyük bir gelişim ve dönüşüm iradesinin ortaya çıkarılması gerekecektir.
* Güçlü bir iletişim stratejisi izlenmesi.
Söz konusu iletişim stratejisinin, daha önce anılan diğer üç saçayağını destekleyecek şekilde kurgulanması ve halkın AB uyum sürecine desteğinin de güçlendirilmesinden Türkiye'nin dış platformlarda tanıtımına dek bir iletişim ağı oluşturulması hedeflenmektedir. İstanbul'un 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti olmasının ve Fransa'daki Türk Mevsimi'nin bu dönemde devam etmesinin, önemli bir katkısı olacağı öngörülebilir.
Görünen o ki, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, yeniden düzenlediği yeni logosuyla birlikte, İletişim Stratejisi temelinde Türkiye'nin AB'ye yakınlaşmasını sağlayacak bir yolu 2010 yılında açacak. İngiliz yazar Anne Morrow Lindbergh'in de çok güzel ifade ettiği gibi, "iyi iletişim, sert bir kahve gibidir; sonrasında uyumak çok zordur."(MT/EÜ)