Buna göre AB, içinde Kıbrıslıtürkler'in AB'ye yaklaşımını güçlendirmek de dahil olmak üzere AB'le ticaretin kolaylaştırılması ve kentsel altyapı ve fizibilite çalışmaları için 12 milyon Euro verecek.
Böyle bir yardım aslında sürpriz değildir. Çünkü AB normları arasında, ayni ülke sınırları içinde ekonomik bakımdan güçsüz olan bir bölgenin öncelikli olarak kalkındırılması ve bölgeler arası ekonomik dengesizliğin kaldırılması esastır.
AB de bu noktadan hareketle önceliği yoksul kuzeye, Kıbrıslıtürklere verdi. Barış, çözüm ve AB yanlısı güçler bu olguya daha başında işaret etmekte ve olası bir çözümde Kıbrıslıtürkler'in AB fonlarından yararlandırılacağını söylemekteydi.
Aslında Kıbrıslıtürkler'in bu fonlardan yararlanması öteden beri gündemdeydi. Pek çok kez bu yardımlar gündeme gelmiş ama Denktaş-Eroğlu yönetimince reddedilmişti. Benzer şekilde Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı UNOPS projelerini kazanan çok sayıda Kıbrıslıtürk sivil toplum örgütlerinin de bu fonlardan yararlandırılması engellenmişti.
Denktaş-Eroğlu yönetimi, tıpkı şimdi yaptığı gibi- daha önce de bu fonların doğrudan devlet eline verilmesini ve bu fonları devletin müşfik eliyle dağıtmasını şart koşmuşlardı. Bu durumda da AB fonlarından yararlanılamamış ve devlet, devletliğini hem sivil toplum örgütlerine hem de dünya aleme kanıtlamıştı.
12 Milyon Euro yardım önemli para
Şimdi konu yine gündemde. AB komisyonu yoksul kuzey Kıbrıs'ın ekonomik olarak güçlenmesi için Belediyelere 6 milyon, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler'e (KOBİ) 2 milyon, fizibilite çalışmalarına 1 milyon sivil toplum örgütlerine 1.5 milyon ve sendikalara 500 bin Euro vermeyi kararlaştırmış.
AB müktesebatının öğrenilmesi ve eğitim çalışmaları için de 1 milyon Euro ayrılmış. Neresinden baksanız bu 12 milyon Euro az para değil. Üstelik eş-dost ve partizanlıkla dağıtılmasına olanak vermediği, yani iler tutar tarafı olan projelere verileceği için ekonomik çöküntü içinde olan toplum ekonomisine önemli oranda katkı yapacak.
Kuşkusuz bu fonlar, kişi başına 15-16 bin dolarlık Gayri Safi Milli Hasılaya sahip olan güney ekonomisiyle dengeyi sağlamaya yetmez. Ama başlangıç olarak katkısı da yadsınamaz.
AB komisyonu, Kıbrıslıtürkler'in bu fonlardan yararlanmasında bir sorun yaşanmayacağına inanıyor. Nihayet akıl var izan var. Güney ekonomisiyle arasında olan derin ekonomik uçurumu bir nebzecik olsun azaltacak, ekonomik çarkları döndürecek ve yeni istihdamlar sağlayacak bu yardımlara kim karşı çıkabilir ki? Ama gel gelelim daha önce yaptığı gibi Denktaş-Eroğlu yönetimi küçük hesaplar peşinde koştuğundan Kıbrıslıtürkleri bu fonlardan mahrum etmek için şimdiden ayak sürümeye başladı bile.
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, çözüm sonrası hayata geçirileceği bilinen bu fonları bugünkü süreçte Kıbrıslıtürk toplumuna kazandıran, hem de 2-3 yıllık bir çabayla kazandıran Ticaret Odası yönetimini devre dışı bırakmak için tek ayağı üzerinde direniyor. "AB fonlarını topluma kazandıracak komitede Ticaret Odası temsilcileri yer almasın, istemiyorum" diyor.
Derviş Eroğlu'nun korkusu ise başka: " AB fonları iç işlerimize müdahale amacına yöneliktir ve Aralık'ta yapılacak seçimleri etkileyebilir" diyor.
Denktaş ise olaya "devlet benim" mantığıyla yaklaşıyor ve "egemenliğimizi çiğnetmeyiz" diyor.
Açıkçası bugüne dek AB düşmanlığı güden ve AB yanlısı güçlere "hain, işbirlikçi, devletin altını oyanlar" diye saldıranlar bugün yine sahnede ve AB'nin toplum kalkınmasına yönelik ekonomik yardımlarını baltalamak için var güçleriyle çaba gösteriyorlar.
Egemen devlet olduğunuzu kime inandıracaksınız?
Aslında küçük de olsa ne şansları vardır ne de tutar yanları.
Özellikle Annan Planı'nı reddettikten ve Kıbrıslırum toplumunun uhdesinde bulunan Kıbrıs Cumhuriyeti'ine tek başına tüm Kıbrıs'ı temsil etme olanağı bahşedildikten sonra ne egemenlik kalmıştır ne de "ben devletim" diyebilme lüksü. Hani, "egemenim ve devletim" diyebilirsiniz ama buna kimi inandırırsınız, o başka mesele.
AB yine de Kıbrıs'taki bu bahar havasını bozmamak için bu fonların Kıbrıs Cumhuriyeti eli ve denetimiyle vermemekle akılcı davranmıştır inancındayız. Yoksa isteseydi eskiden olduğu gibi tüm yardımların yasal kabul edilen Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimi eliyle yapılmasını öngörür ve buna kimse sesini çıkaramazdı..
Şimdi, ayağımıza gelen ve bize altın tepsi içinde sunulan fonları ince ve ucuz hesaplarla bozmaya çalışıyoruz.
Oysa kolayı var. Derviş Eroğlu Aralık'taki seçimleri kaybedeceğinden mi korkuyor? Bu takdirde dayansın Ankara'ya ve işçiye, memura, emekliye, hayvancıya, çiftçiye, turizmciye, kısacası uçan kuşa para bulsun, bu kesimleri paraya boğsun! Kredi versin, maaşlara zam yapsın, bağış yapsın, teşvik etsin...
Tahsin bey de AB fonlarını yönetecek Komitede yer almak mı istiyor? Aklının ermediği işlere girişmese daha hayırlı olur sanırız. İş yapmak istiyorsa gitsin Fenerbahçe'ye teknik direktör olsun! Sırtı yerden kalkmayan fanatik bir FB'li olarak bir işe yararsa ne mutlu ona!
Denktaş beye gelince... Annan Planı'nı reddetmekle toplumu Kıbrıs Cumhuriyeti içinde azınlık haklarına mahkum ettiğini anlamasını bekleyeceğiz.
Şaka bir yana, AB'nin bu fonlarına Kıbrıslıtürklerin ihtiyacı vardır. Kimse ince hesap peşinde koşmasın.(NK)
* hamamboculeri.org sitesinden alınan yazının arda başlık ve vurguları Bianet'e aittir.