Fotoğraf: Evrim Kepenek/bianet
Yazının İngilizcesi için tıklayın
Gülistan Kılıç - Koçyiğit
Görevi: Milletvekili
Yargılanmasına veya hakkında fezleke hazırlanmasına konu olan olaylardan biri:
2017’de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü Kapsamı’nda İzmir'deki mitinge katılmak
Pero Dündar
Görevi: Milletvekili
Yargılanmasına veya hakkında fezleke hazırlanmasına konu olan olay:
24 Kasım 2018’de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Günü Kapsamında Mardin’de basın açıklamasına katılmak.
Pervin Buldan
Görevi: HDP Eş Genel Başkanı ve Milletvekili
Yargılanmasına veya hakkında fezleke hazırlanmasına konu olan olay:
BDP Van İl Örgütü’nün düzenlediği 8 Mart Mitingi konuşması
Filiz Kerestecioğlu
Görevi: Milletvekili
Yargılanmasına veya hakkında fezleke hazırlanmasına konu olan olay:
İstanbul Kadıköy’de, kadınların düzenlediği bir basın açıklamasına katılmak.
Gültan Kışanak
Görevi: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski eş başkanı
Yargılanmasına konu olaylardan biri:
8 Mart 2015’de Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlenen 8 Mart etkinliğindeki konuşması
Dilan Dirayet Taşdemir
Görevi: Milletvekili
Yargılanmasına konu olay:
Diyarbakır Yenişehir ilçe İstasyon Meydanı’nda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yapmış olduğu konuşma.
Figen Yüksekdağ
Görevi: Eski milletvekili ve önceki dönem HDP Eş Başkanı
Yargılanmasına konu olay:
8 Mart 2016’da Van'da düzenlenen Kadınlar Günü etkinliğindeki konuşması
Liste uzun…
En az 38 Kürt siyasetçi kadının ismi var. Tamamı HDP’li olan bu kadın siyasetçilerin kimi tutuklu, birçoğu hakkında da yeni fezlekeler hazırlandı, hazırlanıyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken, 8 Mart ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne katıldıkları için veya konuşma yaptıkları için kaç Kürt kadın siyasetçi hakkında fezleke hazırlandığını merak edince, yukarıda okuduğunuz tablo ile karşılaştım.
HDP Diplomasi Komisyonu’nundan aldığım bilgilerin tamamını elbette buraya yansıtamadım fakat yansıyan hali ile de durumun vahameti ortada.
Nasıl bir yargı aklı, hatta erkek siyaseti varsa, kadın bir siyasetçinin 8 Mart’ta veya 25 Kasım’da katıldığı bir toplantıda, erkek şiddetinden, eril yapıdan, cinsiyetçi kültürden değil de havadan sudan konuşması bekleniyor herhalde. Kadın siyasetçilerin, konuşmasının bir bölümünde bunlardan söz etmesi kadar doğal ne olabilir?
Ülkede her ay en az 20 kadın erkeklerce öldürülürken, kadınların cansız bedenleri sokak ortasında bekletilirken, kadınlar yakılırken, kadınlar şüpheli bir şekilde kaybolurken, çocuklar istismar edilirken, çıplak arama yaygınlaşmışken, siyasetçi kadınların bu konuları gündeme taşıması kadar doğal ve doğru bir şey olamaz. Esas bu konuları gündeme taşımamaları suç olurdu, görevlerini yapmadıkları anlamına gelirdi.
8 Mart mahkemelerde de savunuluyor
Bu kadınlardan örneğin Gültan Kışanak tutuklu yargılandığı davanın Malatya’da görülen duruşmalarında savunmasında da sıkça 8 Mart’tan söz ediyor, cinsiyetçiliğe karşı çıkıyor.
Kışanak’ın da aralarında olduğu Kürt siyasetçi kadınlar 2016’dan beri tutuklu. Şimdilerde yine Kürt kadın siyasetçiler için yeni fezlekeler hazırlandı.
Yine bazılarına isnat edilen suçlar arasında 8 Mart ve 25 Kasım konuşmaları var.
Erkek siyaset, yargıyı, medyayı, muhalefeti kendi istediği biçimde dizayn etmek istiyor. Kısmen de ediyor.
Muhafazakâr ve eril tarzını sürdürmek adına sıra kadınlara gelince, işte işin rengi değişiyor. İstediği sonucu bir türlü alamıyor. Kadınları da LGBT+’ları da hedef gösteriyor.
Fezlekeler, hedef göstermeler, baskılamalar…
Türkiye 2016’sında katıldığı mitinglerde kadın haklarından söz ettiği için kadın siyasetçiler tutuklanabiliyor.
Bu arada, Dünya’dan uzaydaki kara deliğin resmi çekiliyor, Mars’a araç gönderiliyor, bir virüs çıkıp tüm dünyayı sarıyor, tüm canlı yaşamını tehdit ediyor.
Yani yıllar geçiyor. Değişen bir şey yok. Türkiye 2021’inde yine erkek siyaseti, kadın siyasetçilere aynı gözlerle bakıyor.
Kadın siyasetçiler bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde tutuklanma tehlikesi ile karşı karşıya bırakılıyor.
Bunu aklınız alıyor mu?
2021 Türkiye’sinde olan biten bu cinsiyetçiliği, ayrımcılığı, kadın düşmanlığını sonraki kuşaklara nasıl anlatacağız?
Hadi sonraki kuşaklar “sonraki” gündem olsun, onları göz ardı edelim.
Evrensel hukuk ve insan hakları ile yönetilen ülkelere nasıl anlatacağız? Hadi o "dış mihraklar" da bizi ilgilendirmesin.
Kendi vicdanımıza nasıl anlatacağız bu olup bitenleri?
Buna aklım almıyor.
(EMK)