Beş kadın grubunun çağrıcı olduğu miting toplantılarını bir süre izleyen, mitinge de katılan bir kadın olarak bu niyet ve çabanın alana yansımamasının sebeplerini başka bir yazıya ve tartışmaya erteleyerek; mitingle ilgili gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.
Kadın mitingleri farklı olur
Son yıllarda düzenlenen mitinglerin sadece ve sadece, bilgilendirme, ajitasyon gibi anlamlarının dışında; görsel ve işitsel bir şölene dönüşmesi söz konusu. Kadın mitingleri hem içerik olarak hem de görsel olarak diğer mitinglerden farklı olur.
Renkli olmasının yanı sıra, tek tip görüntüyü reddeder, farklı farklı kadınlar aynı ezene karşı bir arada dururlar. Kadınların bir arada durdukları, birlikte söz söyledikleri alanları yücelterek, kadınların her tür ezme ezilme ilişkisinden muaf olduklarını söyleme densizliğinde bulunmayacağım tabii. Ancak, kadınların ve kadın gruplarının bu türden tartışmaları çokça yaptığını da belirtmek isterim.
Kadıköy Erkeklerin alınmadığı miting
Bu yıl da geçtiğimiz sene gibi üç parça halinde yapılan 8 Mart etkinliklerinden Kadıköy Meydanı'ndaki mitinge katıldım.
Erkeklerin katılmadığı 8 Mart mitingine yani.
Geçtiğimiz yıllarda 8 Mart etkinliklerine erkeklerle birlikte katılmak isteyen gruplarla uzun uzun tartışır; neden erkeklerle aynı alanda tacize, tecavüze, eviçi emek sömürüsüne karşı çıkamayacağımızı anlatmaya çalışırdık.
Son iki yıldır, böyle bir ikna ve tartışma ortamı yaşanmadan herkes kendi düşüncesine göre bir etkinlik yapar oldu. Sağlık olsun... Herkes sözünü bildiğince söyler bu durumda, ne diyelim.
Kürtçe: Kadınlar barış istiyor
Kadıköy mitinginde Kürt kadınlarının kalabalık hali ilk dikkati çeken şeydi. Haydarpaşa Numune Hastanesi önünde biriken kadın kalabalığının düzenlenmesi asıl olarak Kürt kadınlarının kortejlerinin düzenlenmesinden geçiyordu.
Her yaştan, rengârenk, geleneksel kıyafetleri içinde kadın, Demokratik Özgür Kadın Hareketi pankartı ardında diziliyor, anadilleriyle "kadınlar barış istiyor" diyorlardı.
Feministler ve yeni şarkılar
En önde yer alan "Patriarkaya Karşı Feminist Mücadele" pankartı son yıllarda özlediğimiz netlikte bir düşünceyi ifade ediyor. Arkasında yüze yakın feminist kadınının sloganlarıyla ilerliyordu.
Ardından, Amargi Kadın Kooperatifi, Feminist Kadın Çevresi, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Pazartesi Dergisi, Lambda'dan kadınlar, sendikaların kadın komisyonları ve siyasi partilerin kadın grupları sıralanıyordu. Hemen her kortejde şarkılar, türküler hatta hiç duymadığımız şarkılar söyleniyordu.
FKÇ'nin Güldünya şarkısı
Feminist Kadın Çevresi (FKÇ) kortejinde söylenen Güldünya şarkısı çok çarpıcıydı. Feminist Kadın Çevresi'nin gösteri sanatları konusundaki yetenek ve becerileri de ortadaydı.
"Ah güldünya gülmedin ya
Güldünya gülmedin ya
Şarkın vardı yarım kaldı
Dondu dilinin ucunda
Olmaz olmaz böyle olmaz
Bıktım namus belasından
Kirlenen ne aklanan ne
Bıktım artık düş yakamdan"
Bestesiyle, sözleriyle ve de kortejin coşkusuyla bir arada mitingin en güzel şarkılarından biriydi Güldünya şarkısı.
Kadıköy İskele meydanına gelindiğinde kürsüden de söylendi. Tabii hiçbirimiz bilmediğimiz için katılma şansımız olamadı şarkıya.
Biz seni sevmedik Çubukçu
FKÇ korteji mitinge gayet hazırlıklıydı. Söyledikleri şarkıların bir kısmı popüler şarkıların sözlerinin değiştirilmesinden oluşuyordu.
Güldünya'dan sonra ikinci favori parçam, sözleri söylenirken zor anlaşılmakla birlikte, Sezen Aksu'nun bir şarkısından Nimet Çubukçu'ya uyarlanan şarkı oldu.
Biz seni pek sevmedik nimet,
Doğruyu duymak istiyorsun madem,
Alt tarafı meclise olmuşsun bakan,
Zehir zıkkım olsun sana o makam
A desen olmaz, a a desen olmaz
Nimet'e uysa, kadınlara uymaz
Yalelli yalelli yalelli ol zaman.
FKÇ korteji şarkıları gayet iyi çalışmış, bir koro kıvamında söylerken, diğer kortejlerde bizler ses ayarı yapmakla uğraşıyorduk.
Feminist klasikler unutulmuş mu acaba?
İtiraf etmeliyim ki, Ajda Pekkan'ın klasikler arasına girmiş, "Hür Doğdum Hür Yaşarım" gibi herkesin bildiği bir şarkıda bile zorluk yaşıyorduk.
Neyse efendim, Nazan Öncel'in Hay Hay'ından, Nil Karaibrahimgil'in "Bütün Kızlar Toplandık", Kardeş Türküler'in ünlendirdiği "Burçak Tarlası", bir Edirne ezgisi olan "Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar" şarkı-türkülere kadar hayli geniş bir repertuar vardı.
Biz çok eğlendik
Mitingi dışarıdan izleyenler ne kadar ne anladı bilemeyiz tabii ki. Ama içeriden eğlenceli görünüyordu. Eski feminist şarkı ve türkülere yeni sözler; yeni şarkı ve türkülere feminist sözler bu yılki 8 Mart'ın zenginliği kadar eğlenceli yanıydı. Zira sözlerdeki mizah; sözlerin söylenme biçimi kadın dilinin farkını gösteriyordu.
Örneğin;
"Kadınlar ne istiyor derlerse
Özgürlük özgürlük diyeceğiz
Kadınlar ne istiyor derlerse
İnadına özgürlük diyeceğiz
Hey hey birlikte güçlü
Hey hey artık örgütlü
Hey hey birlikte güçlü
Hey hey artık örgütlü, örgütlü!"
Sloganlar da bir başkaydı
"Gelsin baba,
Gelsin koca,
Gelsin polis/devlet
Gelsin cop,
İnadına isyan
İnadına özgürlük"
Devamında da "İtaat etmiyoruz" haykırışı.
Ya da;
"Dünya yerinden oynar
Kadınlar özgür olsa." gibi şarkı/türküler kadar güçlü; müzikalitesi yüksek sloganlar.
İşte bir kaçı:
"Kimsenin namusu olmayacağız", "Namuslu değiliz"; Ankara'dan da yükselen "Namusumu kaybettim, bulmayacağım" gibi "Namus"a vurgu yapan, lanetleyen sloganlar.
Aynur bizi hipnotize etti
Bu sene yapılan mitingin şarkı türkü bolluğu kürsüye de yansıdı diyebiliriz. Alana geldiğimiz andan itibaren kürsüden de bol bol Kürtçe şarkı dinledik.
Burçak Tarlası ve Hür Doğdum hür Yaşarım dışında Türkçe bir şarkı listesi olmamasının da etkisiyle, bol bol halay çektik.
Alandaki herkesi aynı anda durduran, susturan, hatta olduğu yere kilitleyen ise Aynur Doğan oldu. Şarkısına başladığı andan itibaren, alanı çevreleyen polisler dahil herkes hipnotize olmuş gibiydi. Aynur'la hüzünlendik, coştuk. Ardından da farklı dillerden şarkılarla, oynadık, horon teptik, halay çektik.
Aklımızda mitinglerin yeni şarkıları, sloganları, "erkek boş durma, eve git bulaşık yıka" "Sindirella gitme baloya, 8 Mart'ta haydi alana" diye bağıran kadınlarla birlikte; ajite olmuş bir şekilde ayrıldık mitingden.
Kadınların taleplerini tek tek sloganlaştırmaya imkân yok belki. Ama "devrim istiyoruz" demek bizim de hakkımız, öyle değil mi?(BD/AD)