İstanbul Rumları, 1941'den bu yana ilk kez bu yıl Baklahorani ya da Tatavla'yı açıkhavada biraraya gelerek kutladı.
7 Mart Pazartesi akşamı Baruthane caddesinde toplanan ve karnaval kıyafetleriyle Kurtuluş meydanına kadar yürüyen çoğunluğunu Rumların oluşturduğu topluluk Safa meydanındaki Kurtuluş spor kulübü salonunda kökleri ise antik çağlara kadar uzanan geleneği canlandırdı.
Salonu dolduran yaklaşık üç yüz insan laternanın ardından sahne alan grupların rembetiko şarkıları eşliğinde sirtaki oynadı, halay çekti.
Tatavla'nın kökleri
Baklahorani ya da diğer adıyla Tatavla festivali dünyanın değişik yerlerinde ve değişik kültürlerde her biri farklı adlarla anılsa da baharın gelişini, doğurganlık ve yeniden üretimin simgesi olarak karşılayan festivallerin bir benzeri aslında.
1941'e kadar halkın gelenek ve kültürünün bir parçası olarak her yıl düzenlenen festival, o yıl çıkarılan bir kanunla "açık hava eğlencelerinin kamu güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle" tamamen yasaklandı.
Her yıl günlerce süren açık hava gösterileriyle kutlanan Tatavla festivali İstanbul'un Rum azınlığına yönelik baskılar sonucunda önce kapalı mekanlara taşındı, sonraları sıkıştığı dar mekanlarda gözlerden ırak ve sönük biçimde yaşatılmaya çalışıldı.
Rum denizcilerin mekanı
Baklahorani festivaline İstanbul'da adını da veren Tatavla, şimdiki Kurtuluş semtinin eski adı. Tatavla, Osmanlının başkentinde bir Rum gettosuydu. Kadırga yapımında becerikli Sakız, Girit ve Mora yarım adasından Rum denizciler Kanuni Sultan Süleyman devrinde zorla İstanbul'a getirilip önce Kasımpaşa'ya yerleştirilmiş burada kurulu tersanelerde çalıştırılmışlar ama Kasımpaşa'nın yerleşik Müslüman ahalisi bu bekar "gavurları" aralarında barındırmak istemeyince Osmanlı padişahlarının av köşklerinin ve aynı zamanda at tavlalarının da yer aldığı yüksek tepelere yönlendirilmişlerdi.
Müzik, spor, kültür
Zaman içinde bugün "Kurtuluş son durak" olarak bilinen bölgede yer alan Aya Dimitris kilisesi çevresinde canlı bir Rum topluluğu gelişti. 1793'te çıkartılan bir fermanla Rum olmayanların Tatavla' ya yerleşmeleri de yasaklandı. Bu sayede Tatavla Rum işçi sınıfının yaşadığı ünlü bir mahalle haline geldi.
Osmanlı düzeni içinde görece bağımsızlığı da olan Tatavla, daha sonraki yıllarda İstanbul'a gelen farklı milletlerden insanların kendilerini evlerinde hissettikleri bir yerleşim alanı oldu.
Pera'ya olan yakınlığı ile de kentin müzik, spor ve eğlence yaşamında önemli bir yer edindi. 1906 olimpiyatlarında Osmanlı'nın başkentine ilk altın madalyayı da Tatavla Heraklis kulübünden Yorgo Alibrantis getirmişti.
Alibrantis'in jimnastik dalında 10 metrelik ipe tırmanma yarışmasında 114 saniyelik derecesiyle kırdığı dünya rekoru, bu yarışma ertesi yıl resmi yarışmalar listesinden çıkarıldığından hala bir Tatavlalı'nın elinde.
Mübadele yıllarında İstanbul'dan ve Anadolu'dan Yunanistan'a göç etmek zorunda kalanların müziği olarak bilinen Rembetiko' nun doğduğu yer de Tatavla.
Birkaç kez geçirdiği ve nedeni belirlenemeyen ve yerleşim alanını harabeye döndüren yangınların en sonuncusundan sonra semtin adı Kurtuluş olarak değiştirildi. Yangından mı yoksa Rumlardan mı "kurtulundu" sorusuna yanıt; bir zamanlar sayıları on binlerce olan Rum nüfusun bu gün yüzlerle ifade edilmesinde gizli.
Canlanan miras
Semtin ve Türkiye'nin Rumlar tarafından neredeyse tümüyle terkedildiği en son yıllar ise Kıbrıs gerginliğinin yaşandığı 73-74 oldu. 6-7 Eylül1955'te kurgulanmış bir provakasyonla İstanbul'da Ermeni, Yahudi ve Rumlara dönük saldırılarda beş bine yakın dükkan yağmalandı, onlarca kilise yakıldı ya da tahrip edildi.
Dr. Dilek Güven "6-7 Eylül Olayları" çalışmasında 10-12 kişinin öldürüldüğünü, kayıtlı 60 olmak birlikte en az 400 kadına tecavüz edildiğini yazıyor. Tatavla da saldırı ve yağmanın yaşandığı semtler arasındaydı.
Geçtiğimiz aylarda Gökçe adadaki Rum mezarlığına yapılan saldırı ise, azınlıklara dönük tehdidi canlı tutma ilkelliğinin son örneği oldu.
Gelecek yıl Mart ayının ilk haftasında daha kitlesel, daha görkemli Baklahorani-Tatavla festivalinde buluşmak; halkların kardeşliğini, farklı kültürleri ve gelenekleri yaşatmanın yanı sıra, kentin sahip olduğu kültürel zenginliği hatırlamak ve hatırlatmak bakımından önemli. (KA/EK)