Bazen, bazı şeyler ilk bakışta hemen anlaşılıverir. Kimi zaman da her şey açık ve net gibi görünür, ama anladım denen her nokta yeni bir anlaşılmazlık çıkarır ortaya. Acaba 7 Haziran seçimleri ve doğurduğu / doğuracağı sonuçlar ne kadar anlaşılır, ne kadar net, ne kadar karmaşık.
Ben ileri–geri gidip gelerek anlamaya çalışıyorum 7 Haziran seçim sonuçlarını. Ama bu yaklaşım ne kadar gerçekçi? İşte bunun yanıtını size bırakıyorum.
7 Haziran seçimlerinin üzerinden dört hafta geçti. Yüksek Seçim Kurulu kesin seçim sonuçlarını açıkladı. Seçilmiş milletvekilleri mazbatalarını aldılar. Meclis en yaşlı üye Deniz Baykal’ın başkanlığında, 258 Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 132 Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 80 Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve 80 Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilinin yemin ederek göreve başlayabilmeleri için 23 Haziran’da toplandı. 30 Haziran’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi XXV’inci döneminin ilk iki yılı için, AKP Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz MHP’nin katkılarıyla Meclis Başkanı olarak seçildi.
7 Haziran’da yapılan ve Yüksek Seçim Kurulu’nun kesin sonuçlarını açıkladığı seçimde, kayıtlı her 6 yurtiçi seçmeninden 5’i geçerli oy kullandı. Geçerli oy kullanan 5 seçmenden 2’si AKP’ye, 3’ü de muhalefet partilerine oy verdi. Buna karşılık yurtdışı seçmenlerinden sandığa gidip geçerli oy kullananlar, kayıtlı her 6 seçmenden sadece 2’si oldu. Ve bu 2 seçmenden 1’i AKP’ye oy verirken, diğeri de muhalefet partilerine yöneldi. Kesin seçim sonuçları aşağıdaki oy ve seçmen dağılımı tablosunda, sayısal ve de oransal olarak sergileniyor
Yurtiçi / Yurtdışı Sayısal ve Oransal Seçim Sonuçları | Kayıtlı Seçmen Oy dağılımı | Oransal Dağılım | Geçerli Oylar % Dağılımı | |||||
Yurtiçi | Yurtdışı | Toplam | Yurtiçi | Yurtdışı | Yurtiçi | Yurtdışı | Toplam | |
Kayıtlı Seçmen | 53.741.838 | 2.866.979 | 56.608.817 | 100,00 | 100,00 | |||
Geçerli Oylar | 45.121.773 | 1.041.470 | 46.163.243 | 83,96 | 36,33 | 100,00 | 100,00 | 100,00 |
Seç(e)meyenler | 8.620.065 | 1.825.509 | 10.445.574 | 16,04 | 63,67 | |||
AKP oyları | 18.347.747 | 519.664 | 18.867.411 | 34,14 | 18,13 | 40,66 | 49,90 | 40,87 |
CHP oyları | 11.338.681 | 179.458 | 11.518.139 | 21,10 | 6,26 | 25,13 | 17,23 | 24,95 |
MHP oyları | 7.423.555 | 96.451 | 7.520.006 | 13,81 | 3,36 | 16,45 | 9,26 | 16,29 |
HDP oyları | 5.847.134 | 211.355 | 6.058.489 | 10,88 | 7,37 | 12,96 | 20,29 | 13,12 |
Diğer Parti oyları | 2.164.656 | 34.442 | 2.199.098 | 4,03 | 1,20 | 4,80 | 3,31 | 4,76 |
Seçmeyen -yani seçimde oy kullanmayanların- ve seçemeyenlerin -oyları geçersiz sayılanların- toplamı [seç(e)meyenler] yurtiçinde kayıtlı seçmenlerin yüzde 16’sıyken, yurtdışında yüzde 64’e fırlıyor. Yurtiçi / yurtdışı seçmenlerin seçime katılım oranlarının farklı oluşunun ötesindeki bir başka nokta; AKP ile HDP’nin, CHP ile MHP’ye göre yurtdışında, yurtiçine göre daha yüksek oranda seçmen desteğine sahip olmaları. Bu; nedenleri ayrıca irdelenmek durumunda olan ve de ayrıntıları üzerinde çalışılması gereken bir konu. Şimdilik burada konu üzerinde durulmayacak ama, sadece il oylarının milletvekilliğine dönüşümünde bu yapının etkilerine değinilecek. Yurtdışı seçmen oyları (2015 seçimleri için) milletvekillerinin partilere dağılımında AKP, HDP lehine MHP, CHP aleyhine bir sonuç ortaya çıkarıyor. Bu da; eşitsiz, adaletsiz ve de çarpık seçim sistemine bir başka saptırıcı öğenin daha eklenmesi anlamına geliyor. Çünkü bu yapıyla AKP geçerli oyların yüzde 40,9’unu alarak milletvekillerinin yüzde 46,9’unu, HDP ise geçerli oyların yüzde 13,1’iyle milletvekillerinin yüzde 14,5’ini almış oluyor. Oysa CHP yüzde 25’lik oy ile yüzde 24, MHP ise yüzde 16,3’lük oyla yüzde 14,5 oranında milletvekilliği kazanabiliyor. Ayrıca belirtmekte yarar var, bu çarpık yapı son 4 milletvekili seçiminin en dengeli dağılımını 2015 seçimlerinde ortaya çıkarmış oldu. Türkiye, bunu da HDP’nin yüzde 10’luk seçim barajını geçmiş olmasına borçlu.
7 Haziran seçimi propaganda sürecinde iktidar (Cumhurbaşkanlığı – Başbakanlık – Valilik – Kaymakamlık zincirinde) devletin tüm kaynak ve olanaklarını sonuna değin, istediği yön ve biçimde kullanma hakkına sahip oldu. İletişim kanallarının neredeyse tamamı iktidar lehine / muhalefet aleyhine çalıştırılırken, seçim muhalefet partileri için olağan üstü bir ortam ve eşitsiz koşullarda gerçekleşti. Yine de seçmen tercihleri, iki önemli sonucun ortaya çıkmasına olanak sağladı. Bu sonuçlardan
* İlki; parlamenter sistem yerine başkanlık sistemi dayatmasının reddi,
* İkincisi ise; yasama erkini yürütme erki hegemonyasından çıkararak,erkler ayrılığı uygulamalarına dönme imkanının yaratılması,
yönünde oldu. Ama ortaya çıkan bu yönelişin uygulamaya yansıması meclisteki parti ve milletvekillerine egemen olacak tavırlarla sınırlı. Eğer 2011 seçimlerinin iktidarı, 2015 seçimlerinin muhalefet partilerinden birini yanına alarak onu iktidarına ortak edip seçim öncesi uygulamalarına döndüğünde, seçimle ortaya çıkmış gibi görünen yukarıda değinilen iki sonuç, hızla bir seraba dönüşebilir.
7 Haziran 2015 genel milletvekili seçimlerinin sergilediği sonuçlarla, seçmen davranışlarını kavrayabilmek için 2011 ve 2015 seçimlerinin ortaya çıkardığı oy dağılımlarına birlikte bakmak gerekir. Ama önce bir saptamada bulunmakta yarar var. 2015 seçimleri propaganda döneminde partiler iki temel söylemle farklılaştılar. Bu söylemlerden ilki, tek millet / tek vatan / tek dil / tek bayrak / tek devlet ve de elbette tek din üzerine kurgulu sünni islamcı – milliyetçi / muhafazakar bir söylem. Bu söylem 2011 seçimlerinin iktidar partisini ümmetçilikten milliyetçiliğe terfi ettirerek MHP’ye ideolojik olarak daha da yaklaştırdı.
2015 seçimleri propaganda döneminin diğer ana çizgisi, HDP ile CHP yaklaşımlarının çerçevesini çizen ideolojik sol bir söylem üzerine kurgulu. Bu söylem iki partinin oy tabanlarını birbirine yaklaştırırken, sandık başına gidip sol söylem için geçerli oy kullanan seçmenlerin oranını da önemli oranda büyüttü. Hem de kayıtlı seçmenlerin yüzde 32’sine kadar*.
2011-2015 seçimleri karşılaştırmalı oy dağılımlarına bakılınca ortaya çıkan gelişmeler şunlar oluyor;
1- 2011’den 2015’e kayıtlı seçmen sayısı üç buçuk milyon dolayında artarken, seçimde geçerli oy kullanmamış seçmenlerin sayısı da 1 milyon 200 bin kadar artmış. Demek ki yurtiçi seçmenlerin 2011’e göre 2015’de oy kullanma oranları düşmüş.
2- AKP ile MHP’nin 2011 seçimlerinde aldıkları geçerli oylar 26 milyon 900 bine yaklaşırken 2015’de 24 milyon 200 bine gerilemiş. Hem de üç buçuk milyonluk seçmen artışına ve de MHP’nin 2011’e göre daha çok oy almasına rağmen.Bu da AKP ve MHP’nin sünni islamcı–milliyetçi söylemlerinin seçmen tarafından kısmen sandıktan uzaklaşarak, kısmen de oy verme tercihlerini değiştirerek cezalandırılmaya başladıklarının bir işareti olabilir.
3- CHP ile HDP’nin (bağımsızların) 2011 seçiminde aldıkları oylar toplamda 14 milyona yaklaşırken, 2015’de 17 milyon 200 bin düzeyine yükseliyor. Bu olgu da, iki partinin neredeyse 2011’den 2015’e artan kayıtlı seçmenler kadar bir kitleyi, kendilerine çektiklerini gösteriyor. Ve de (daha önce yaşayamadıkları) önemli bir gelişme potansiyelini yakaladıklarını.
Yukarıdaki üç saptama, meclis başkanlığı seçimindeki MHP–AKP yakınlaşmasının iki farklı yüzünün de anlaşılmasına ışık tutuyor. AKP’nin ümmetçilikten milliyetçiliğe doğru kaymak zorunda kalışı bu yakınlaşmayı zorunlu kılan ilk neden iken, ikincisi de sünni islamcı-milliyetçi söylemin hızlı bir biçimde oy yitirme sürecine girmesi olabilir.
Eğer yukarıdaki saptama ve değerlendirme doğru ise; o zaman sünni islamcı ve de milliyetçi bu yeni ortaklığın 1970’li ve 1990’lı yıllarda olduğu gibi, konumunu koruyucu önlemleri(!) hızla alma çabasına girmesi kaçınılmaz oluyor. Çünkü onlar kaybetmeye alışık olmayan “hacıyatmaz” gibi, ya tek başlarına iktidarda ya da iktidar ortaklığında olmak durum ve konumundalar.
Eğer yukarıdaki saptamalar ve yapılan değerlendirme doğru ise; CHP-HDP seçmen tabanlarının birbirine yaklaşarak, sol söylemle ilk kez kayıtlı seçmen bazıyla oy oranlarını yüzde 32’ye taşımaları, geçmişten dersler çıkararak ileriye yönelik politika üretmek durumunda olduklarını gösteriyor. Ayrıca bu durum, iki partinin önünde bir kaçınılmazlık olarak da duruyor. Ancak ‘1970’li yıllar milliyetçi cephe kaosu’, ‘1990’lı yıllar solcu ve Kürtler için faili meçhul cinayet, baskı ve yıldırma dönemi’ olarak belleklerde yerlerini korurlarken, 7 Haziran seçimi sonuçlarına bakarak 2015 sonrasını güllük-gülistanlık görmek bir sorun algılama ve kavrama biçimi olmamalı. Tıpkı 2015 sonrasının bir felaket olarak görülmesinin yanlışlığı gibi. Çünkü; seçim sonuçlarının tüm olumlu ve olumsuz yönlerinin yaşamımıza etkisi 1970 ve 1990’ların deneyim, kazanım ve kayıplarından bağımsız olarak ortaya çıkamaz. Bunun da anlamı; başarıda da, başarısızlıkta da (az ya da çok) o süreci yaşayanların da payının olmasıdır.
Sonuç Yerine
7 Haziran seçimlerinin getirip/götürdüklerini anlamak ve 2015 sonrasına ilişkin sağlıklı ileriye yönelik ve doğru planlar yapabilmek için geçmişe bakmayı unutmamak ve de geçmişte, neyin / nasıl / neden / niçin olduğunu anlayıp, kavramak gerekiyor.
Demokrasi senin, benim, onun değil, herkesin ortak ihtiyacı. Yeter ki anlayalım ve de ihtiyacı olanlara anlatmasını bilelim. Dikte etmeye kalkmayalım. Çünkü Devlet’in bile demokrasiye ihtiyacı var. (ST/HK)
* Bu oran 1960’dan buyana sol söylemli partilerin kayıtlı seçmen bazıyla aldıkları en yüksek oy oranı olup, 1977 seçimlerinin de üstündeki bir oy düzeyini gösteriyor.