Çalışma yaşamını ilgilendiren Kanunlarda değişiklik yapan 639 sayılı Torba Kanun tasarısı yeniden görüşülmeye başlanacak. Tasarıyla 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda değişiklikler yapılıyor. Yapılan değişikliklerden sadece biri, uygulamada karşılaşılan güçlüklerden kaynaklanıyor, diğerleri esas olarak yasanın içini boşaltıyor.
Bu çerçevede, iş sağlığı ve güvenliği özelinde, “uluslararası deniz taşımacılığı”, “diğer sağlık personeli”, “işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı”, “stajyerler ve çıraklar” açısından yapılan değişiklikleri tartışabiliriz.
Kapsam daralıyor
6331 sayılı Kanunda yapılan değişiklikle uluslararası sefer yapan denizyolu taşımacılığı kapsam dışına çıkarılıyor.
Denizyolu taşımacılığında uluslararası seferler aylarca sürebiliyor. Halbuki, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarından tam zamanlı hizmet alınabilmesi için çok tehlikeli sınıfa giren işyerlerinde bile en az 1000 kişinin çalışıyor olması gerekiyor. Bu durumda, kısmi süreli hizmet alımı kaçınılmaz. Aylarca sürebilecek uluslararası seferlere çıkan deniz araçlarında ise kısmi süreli hizmet alınması yoluyla iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sürdürülebilmesi eylemli olarak olanaksız.
Ayrıca, 6331 sayılı Kanun işverenlere, risk değerlendirmesi, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimi, acil durum tahliye ve yangın tahliye planları yapma ve bunları periyodik olduğu kadar gereksinimlere göre sürekli olarak yenileme yükümlülükleri vermiştir. Bu işlemlerin, çok tehlikeli sınıfa giren işyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanından teknik yardım alınmadıkça yürütülemeyeceği açıktır. Belki, çözüm için başka yaklaşımlar geliştirilebilirdi. Ancak, yaşanan güçlükler nedeniyle uluslararası deniz taşımacılığının kanun kapsamı dışına çıkarılması, kabul edilebilir bir değişiklik olarak görülebilecektir.
Torba Kanun tasarısında havayolu taşımacılığı da kapsam dışına çıkarılmak istenmiştir. Ancak, havayolu taşımacılığında uluslararası seferler, deniz taşımacılığında olduğu gibi yükümlülüklerin uygulanmasında zorluk çıkaracak uzun süreler oluşturmadığından, bir önerge ile bu düzenlemeden vaz geçiliyor.
Sonuçta Torba Kanun tasarısıyla, uluslararası sefer yapan denizyolu taşımacılığı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamından çıkarılmıştır. İnsan veya eşya taşımacılığı ayırımı yapılmadığından, uluslararası sularda seyrüsefer yapan tüm deniz taşıma araçlarında 6331 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayacak.
Yardımcı sağlık personel muafiyeti
Torba Kanun Tasarısı ile yapılan başka bir değişikliğe göre, iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri verilirken, “diğer sağlık personeli”nin görevlendirilmesinden neredeyse vazgeçiliyor.
Yürürlükteki yönetmelikte, diğer sağlık personeli, “İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde görevlendirilmek üzere Bakanlıkça belgelendirilmiş hemşire, sağlık memuru, acil tıp teknisyeni ve çevre sağlığı teknisyeni diplomasına sahip olan kişiler ile Bakanlıkça verilen işyeri hemşireliği belgesine sahip kişiler” olarak tanımlanıyor.
Aynı yönetmelik, görevlendirilecek diğer sağlık personelinin çalışma sürelerini, çalışan sayısına ve işyerinin girdiği tehlike sınıfına göre belirliyor. Yine, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre, işyeri hekiminin tam zamanlı çalıştığı işyerlerinde “diğer sağlık personeli” görevlendirilme yükümlülüğü yok. Dolayısıyla “diğer sağlık personeli” için genelde kısmi süreli görevlendirme söz konusu.
Torba Kanun Tasarısında yapılan düzenlemeyle, yardımcı sağlık personelinden hizmet alma yükümlülüğü büyük ölçüde kaldırılıyor. Buna göre ancak, on ve daha çok çalışanı olan çok tehlikeli sınıfa giren işyerlerinde diğer sağlık personelinden hizmet alma yükümlülüğü devam edecek. Az tehlikeli, tehlikeli ve ondan az çalışanı olan çok tehlikeli sınıfa giren işyerlerinde ise, artık yardımcı sağlık personel görevlendirilmeyecek.
Kısmi süreli hizmet verecek işyeri hekimlerinin çalışma süreleri, elbette yardımcı sağlık personelinin varlığı dikkate alınarak belirlenmiş olduğundan, bunların yokluğunda işyeri hekimleri için belirlenmiş süreler yetersiz kalacaktır. İşyeri hekimlerinin çalışma süreleri arttırılmalıdır.
İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı muafiyeti
Daha önce, apartman, ofis, çağrı merkezi, terzi, kuru temizleme, kasap gibi bazı işyerleri için iş riski değerlendirme rehberleri hazırlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bu yaklaşımı ile bir anlamda, küçük ve tehlikeli olmayan işyerleri işverenlerine, “risk değerlendirmesi” yapma olanağı sunmuştu.
Torba Kanun tasarısı ise, bu yaklaşımı yasallaştırarak ve genişleterek, Bakanlığın belirleyeceği eğitimi almaları koşuluyla ondan az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfa giren işyeri işverenlerine, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarından hizmet almaksızın, işyerlerinde risk değerlendirmesi dahil iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini bizzat yürütebilme hakkını veriyor.
Bu değişiklik, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile getirilmek istenen düzenin anlaşılamadığını, az tehlikeli işyerlerinde sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı hazırlığının hafife alındığını gösteriyor. Az tehlikeli küçük (ondan az çalışanı olan) işyerlerinde sağlık ve güvenlik hizmetlerinin sağlanması, eğer işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının mesleki bilgi ve becerisine ihtiyaç duyurmayacak kadar kolay görülüyorsa, düzenlemenin baştan bu şekilde yapılması beklenirdi. Şimdi değişiklik bu yönde yapılıyorsa, bunun nedeni az tehlikeli küçük işyerlerinin denetiminin sağlanmasında yaşanacak güçlükler ve/veya bu işyerlerine ulaşacak kadar yeterli vasıf ve sayıda işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının bulunmamasıdır. Ancak hangi nedenle olursa olsun bu değişiklik, 6331 sayılı Kanunla kurulmak istenen düzeni önemli ölçüde yaralayacaktır.
Çıraklar ve stajyerler
6331 sayılı Kanuna göre, görevlendirilecek işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelinin çalışma süreleri, işyerinde çalışan sayısına ve işyerlerinin girdiği tehlike sınıfına göre hesaplanıyor. Meslek Eğitimi Kanununa göre çalışacak çıraklar ile Yükseköğrenim Kanunu uyarınca çalışacak stajyerler de, “çalışanlar” tanımı içinde sayılıyor.
Ancak, Torba Kanun tasarısında yapılan değişiklikle, işyerinde çalışan çırak ve stajyerler artık işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının çalışma süresinin belirlenmesinde çalışan olarak dikkate alınmayacaklar.
Bunun sonucu olarak, 6331 sayılı Kanuna göre işveren, sadece bir çırak çalışıyor olsa da risk değerlendirmesi dahil kendisine verilen tüm yükümlülükleri uygulamak zorunda olduğu halde, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesinde doğrudan görev alacak işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının görevlendirilme süresinin belirlenmesinde çalışan olarak dikkate alınmayacak olmaları sorun yaratacaktır.
Bu durumda, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının görevlendirilme süresi genel olarak işçi statüsünde çalışanlara göre belirleneceğinden çırak ve stajyerlerin muayenesi, tetkiki, eğitimi vb. için zaman ayırılmamış olacak. Nitekim değişiklikten doğacak bu eksikliğin giderilebilmesi için tasarıda, çırak ve stajyerlerin muayene ve tetkikleri için hizmetin, kamu sağlık hizmeti sunucularından veya aile hekimliğinden alınabileceğine dair düzenleme yapılıyor. Bu düzenlemeyle işyeri hekiminden alınacak muayene ve tetkik hizmetinin eksikliği belki gideriliyor ancak, çırak ve stajyerlerin sağlık ve güvenlik alanındaki eğitimleri boşlukta kalacak.
Bütünlük bozuluyor
Özetle, yapılan değişiklikler esas olarak, işyerlerinde hizmet üretecek işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı ile diğer sağlık personelinin nicel ve nitel yetersizliğinden kaynaklandığını düşündürtüyor.
Ancak yapılan değişiklikler sonuçta, yardımcı sağlık personelinden hizmet almaktan vazgeçildiğini, ondan az çalışanı olan az tehlikeli işyerleri işverenlerinin, alacakları eğitimden sonra da olsa işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanından hizmet almaksızın kendilerinin iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini üretebileceklerini gündeme getiriyor.
İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanından hizmet alma süreleri, bir taraftan, yardımcı sağlık personelinden hizmet alma yükümlülüğünün büyük ölçüde daraltılması bir taraftan da, çırak ve stajyerlerin çalışan sayısına dahil edilmemeleri nedeniyle azalıyor ve yetersizleşiyor.
639 sıra sayılı Torba Kanun Tasarısı ile yapılan bu değişikliklerin nedeni ne olursa olsun İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun bütünlüğü bozulacaktır. Olumsuz sonuçlar doğuracağı düşünülen söz konusu değişikliklerin yasalaşma sürecinde yeniden tartışılmasında yarar var. (DK/HK)