Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi, Ocak 2021'den bu yana toplanıyor. 10 Nisan 2021'de başlayan panellerin sekizincisi “Tecrübeler ve Tanıklıklar: Ölülere Yönelik Şiddeti Aileler Anlatıyor” idi.
“Tecrübeler ve Tanıklıklar: Ölülere Yönelik Şiddeti Aileler Anlatıyor”" paneli 25 Nisan 2022'de gerçekleşti. Burcu Çelik moderatörlüğündeki programda Alaattin Tuğluk, Nedime Erdoğan, Ersin Umut Güler, Halise Aksoy, Sıdıka Sevilgen, Tülay Savaş, İhsan Seviktek, Sayat Tekir, Lezgin Bingöl, Hizni Doğan konuştular. Bu dizimizde paneldeki konuşmaların çözümlerini yayımlıyoruz, panelleri kayıttan da izlemek mümkün.
"Türkiye'de ölülere yönelik şiddet", "Farklı İnançlar cenazelere ve mezarlıklara saldırıları konuşuyor", "Hukukçular Ölüye Saygı ve Adaleti Konuşuyor" , "Basında Ölülere Yönelik Şiddetin Yeri" ve "Adli Tıp Kurumu Çerçevesinde Ölülere Saygı ve Adalet" , "Yas, Hafıza ve Politika" , “Ölü Bedenlere Yönelik Şiddetin Toplumsal Cinsiyetini Konuşmak" başlıklı panelleri de buradan okuyup, izleyebilirsiniz.
m.
Kardeşim Aziz Güler, 2014 yılında, Kasım ayında, Kobani'ye geçti. İstanbul'da Yıldız Teknik Üniversitesi'nde öğrenciydi. Siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler bölümünde okuyordu. Bir devrimciydi ve 2014 yılında, hepimizden habersiz bir şekilde, arkadaşlarıyla beraber Kobani'ye geçti ve 21 Eylül 2015'de bir mayına basarak hayatını kaybetti.
O dönemde cenazeler gelebiliyordu Türkiye'ye. Rojava’daki, Kobani’deki cenazeler. Ama yavaş yavaş engellemeler başlamıştı. haberi aldıktan sonra, kısa bir süre sonra bayram olacaktı, apar topar Suruç'a gittik. Orada bizi sevgili İbrahim Ayhan karşıladı. Yine eski Milletvekili Rıdvan Turan ve milletvekili, Aziz'in avukatı, Sinan Varlık vardı.
Orada babam Mehmet Güler ve ben Suruç kaymakamının makamına gittik izin almak için. cenazenin karşıya getirilmesi için konuştuk.
Ankara'dan talimat
Kendisi bize ‘’Cenazelerin getirilmediğini, daha önceleri cenazeleri kendilerinin getirdiğini ama şimdi direkt Ankara'dan talimat geldiğini, cenazeleri alamadıklarını’’ söyledi.
Daha sonra, biz kaymakamlıktan izin alıp babamla beraber Serêkanîyê’ye gittik. Önce Aziz’in hayatını kaybettiği yere, Kobani'ye geçip oradan uzun bir yolculukla Serêkanîyê’ye gittik ve orada cenazemizin getirilebilmesi için görüşmeler başladı.
Bu süreç 59 gün sürdü. 59 gün boyunca Aziz’in, yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşının cenazenin getirilebilmesi ve defnedilebilmesi için mücedele ettik.
Türkiye’ye getirilebilmesi için herhangi bir engel yoktu, yasal anlamda da herhangi bir engel de yoktu ama cenazeyi veremeyeceklerini, vermeyeceklerini, ülkeye almayacaklarını söylediler. Bir gerekçe de yok tabii burada. Yani o dönemde bir kanun, yasa, herhangi bir şey yok, bizim cenazemizi getirememiz için bir sebep yoktu ve bayramı biz orada geçirdik babamla beraber.
Babam da cenaze gelene kadar Türkiye'ye dönmeyeceğini söyledi. ‘’Başında duracağım, ne zaman Aziz gelir, ben de gelirim’’ dedi. Ben ise döndüm İstanbul'a tekrar ve bir süreç başladı.
Yüzlerce insan evde
Anayasa Mahkemesi'ne başvurduk. Bütün yasal başvuruları yaptık ama devlet bir şekilde kapı duvar durumdaydı bizim karşımızda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de başvurduk ama çok ivedilik gerektiren bu meselede maalesef cevap almak uzun sürecekti.
Burada önemli olan başvurunun hızlı sonuçlanması. Bir şekilde hem sosyal medyada, hem sokakta, hem siyasetçiler üzerinden, gazeteciler üzerinden, o zaman, gerçekten büyük, bir nevi kampanya oldu Aziz'in cenazesinin tekrar doğup büyüdüğü İstanbul'a getirilmesi için.
Annem burada, İstanbul'daki evde bekledi. Bu süreçte evimizde ziyaretçiler hiç eksik olmadı. Her gün yüzlerce insan, sağ olsunlar, hem Aziz’in arkadaşları hem tanımadığımız insanlar gelip gittiler.
59. günde
Daha sonra Kamuoyu baskısı ve bizim bu konudaki inadımız, gerekirse, almazsanız, sırtımızda getiririz demiştik o dönemde, sayesinde 59. günde cenazenin Türkiye'ye getirilmesine izin verdiler. Bununla beraber biz de hazırlık yaptık. Ben o anda İstanbul'daydım.
Tabii şöyle oldu ben bir kere Aziz'i görmeye, babamla beraber gitmiştim. Daha sonra da babamı orada bırakıp geri dönmüştüm. Şimdi süreç uzadı, kaçıncı gündü hatırlamıyorum.
Belki 25 - 30. gündü, annem cenazeyi görmemişti, Aziz'i öyle görmemişti, ve bir şekilde onu görüp kafasında ölümünü somutlaştırması gerekiyordu.
63. günde Gazi mezarlığında
Yoksa ömrübillah bir şüphe kalacaktı içinde ve biz, bu sebeple, annemi de alıp ikinci defa Kobani'den geçip Serakani'ye gittik. Üç dört gün daha kaldık orada. Sonra tekrar geri döndüm. Tekrar buradaki mücadeleye devam ettik.
59 günün sonunda Aziz cenazesini alabildik. Urfa'ya getirdik. Oradan uçakla İstanbul'a geldi ve altmış üçüncü günde İstanbul'da Gazi Cem Evi’nden kalktı cenaze ve gazi mezarlığına defnettik. Çok büyük yani çok yüksek katılımlı bir cenaze töreni olmuştu.
Şöyle bir durum var. Yani şimdi Alaattin Bey de söyledi. Oralara tekrar referans vermeyeceğim. Önümüzde herhangi bir yasal engel yoktu. Dini olarak da, yasal olarak da, anayasal olarak da hiçbir engelimiz yoktu.
AYM'den jet ret
Biz Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunduk Ankara'ya gidip. Başvuruyu öğleden sonra üç buçuk gibi verdik içeri ve ertesi gün sabah çok erkenden bize cevap geldi. Talebimizi Anayasa Mahkemesi red etmişti. Yani devlet istediği zaman o kadar hızlı çalışabiliyor ki adalet mekanizması.
Yasal süreç yavaştır normalde ama istedikleri zaman olması gerektiğinden bile hızlı cevap verebiliyorlar. Hemen sabahtan, bir saat içinde, her şey incelenmiş ve hemen avukatımıza ret cevabı gönderilmiş sabahın 10’unda.
Burada tabii temel mesele, hiçbir engelimiz olmamasına rağmen cenazenin verilmemesi.
Yas
Maalesef cenazeyi İstanbul'a getirdiğimizde hiç kimseye gösteremedik çünkü orada bir hastanede tutuluyordu ve bu hastane boş bir hastane. Eski yani. hastane ama sadece bina olarak kalmış.
Morgu olmayan bir hastaneydi. Buz kalıplarının içinde duruyordu. Bu sebeple de biz maalesef burada da kimseye gösteremedik. Kimse o noktada görüp helalleşemedi. Yani ben anne ve babam dışında hiçbir akrabamız hiçbir arkadaşı göremedi.
Yas bir noktada çok kıymetli. Biz bir kayıp yaşadık ve yas tutmamız gereken bir zamandı. Ama yas tutmamız gereken zamanda maalesef, bu ülkede hep başımıza geliyor, mücadele etmek zorunda kaldık ve işte iki aylık zorlu bir süreç yaşadık. Ardından da tabii bu devam etti.
Bu süreç ve kişisel olarak da, ailemiz için de yas tutma süreci o kadar gecikti ki, zamanında tutulmayan yas, ilerleyen yıllarda kendini göstermeye başladı. Hem ruhen hem fizikken hepimizde yaralar bıraktı.
Maalesef yas tutmamıza bile izin vermediler ve o dönem annemin çok büyük talebi vardı, yani annem buraya gelmesini, İstanbul'a gelmesini istiyordu ‘’çünkü bayramda, seyranda, yılbaşında, doğum gününde gidip Aziz'i ziyaret etmek istiyorum onu da konuşmak istiyorum’’ diyordu. Bir noktada ne mutlu bize ki, en azından getirebildik doğup büyüdüğü İstanbul'a ve burada defnedebildik.
Antigone
O zamanlar çok atıfta bulunduğum bir tiyatro metni vardı. Ben tiyatro oyuncusu ve yönetmeniyim. Antigone oyunu 2500 yıl önce kardeşini gömmeye çalışan Antigone’nin hikayesini anlatır. İki kardeşi iktidarı bölüşemez ve birbirlerini öldürürler. Yeni Kral bir kardeşini devlet nişanıyla gömdürürken diğer kardeşini ise vatan haini ilan eder ve gömülmeyerek sokakta çürümeye bırakılmasına karar verir.
Bunun üzerine, Antigone ‘’o kardeşim nasıl gömülüyorsa diğer bir kardeşim de gömülmeli’’ diyerek yasalara karşı çıkarak kardeşini gömer. Maalesef biz 2500 yıl önceden gelmiş bir hikayeden anlıyoruz ki hiçbir yol katedememiş durumdayız. Aynı hikayeyi yaşadık.
IŞİD’lilerin cenazesi ve birçok cenaze çok rahat gelebiliyordu buraya, bizim cenazemize ise, maalesef, 59 gün sonra izin verildi. Ve çok acıdır ki, ondan sonra da cenaze gelmedi. Gelen son cenazelerden biriydi. birkaç cenaze daha geldi Rojova'dan, Kobani'den Türkiye'ye. O tarihten beri cenaze de alınmıyor.
Çok uzun bir zaman oldu. Altı yıl, yedi yıl oldu. Maalesef insanlık olarak da, ülke olarak da pek bir yol katedememişiz. 2500 yıl önceki hikaye aynı şekilde devam ediyor. Hiçbir engel yokken ne ahlaka, ne vicdana, ne yasaya sığmıyorken cenazemizi defnetmemize izin vermeyip bizi maalesef iki ay beklettiler. Kısaca bu şekilde anlatabilirim bizim defin ve mücadele sürecimizi. (EUG/Lİ/APK/KU)
* 25 Nisan 2022'deki webinar olarak gerçekleşen “Tecrübeler ve Tanıklıklar: Ölülere Yönelik Şiddeti Aileler Anlatıyor” paneli kayıtlarını Leyla İşbilir yazıya döktü, Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi yayına hazır hale getirdi. Metindeki arabaşlıklamayı bianet yaptı. Manşet görseli ve metin görsellerini Korcan Uğur düzenledi. Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi'ne çalışmayı bianet'te yayımlama imkanı verdikleri için teşekkür ediyoruz. e-posta: [email protected]
ÖLÜYE SAYGI VE ADALET PANELLERİ VIII
Annem Hatun Tuğluk'u gömdük, saldırı olunca mezardan çıkarttık / Alaattin Tuğluk
LGBTİ+ alanıyla temas ettikçe ailenin ikiyüzlülüğünü anladım / Nedime Erdoğan
63 gün kardeşimin cenazesi peşinde koştuk, yasımızı tutamadık / Ersin Umut Güler
Oğlum dedi ki "anne ben kemikleri alayım" / Halise Aksoy
Çocuklarımın babasının kemiklerini istiyorum / Sıdıka Sevilgen
Cenazeyi kimin yıkayacağı bile sorun bu ülkede / Tülay Savaş
Kardeşimin cenazesi, evladımın taziye çadırı için mücadele ettim / İhsan Seviktek
Paramaz'ın Edirnekapı'daki mezarı yol altında kaldı / Sayat Tekir
Taşları kırdılar, mezarı dağıttılar, en son cenazeyi aldılar / Lezgin Bingöl
Aslında kardeşiyim ama Seyhan 13 yaşında kaldı / Hazni Doğan