Arjantin cuntası ülkede işlerin iyice sarpa sardığını idrak edince Las Malvinas adıyla anmayı münasip gördüğü Falkland adalarına çıkarma yapmış, inandırıcılığını yitirmiş Margaret Thatcher, Birleşik Krallığın toprakları saydığı bu ücra adaları geri almak için adeta seferberlik ilan etmişti.
Çarpışmalar iki aydan fazla sürmüş, bine yakın asker ölmüş, ordular büyük zaiyat vermiş; Cumhurbaşkanı Leopoldo Fortunato Galtieri'nin liderliğindeki Arjantin silahlı kuvvetleri adalardan boynu bükük şekilde ayrıldığı gibi savaş ABD destekli diktatörlüğün sonunu da hızlandırmıştı.
Thatcher'ın gittikçe azgınlaşan kapitalist iktidarı 1990 yılına kadar sürmüş olmasına rağmen Falkland Adalarına döşenen 25.000 mayının temizlenmesi geçen seneyi, yani tam 40 yılı bulmuş (bu arada bazılarının sevinçlerini gizlemeye bile gerek duymadığı, Demir Leydi'nin vefatı da 2013 yılında gerçekleşmişti).
"The deminers" adlı belgesel bizi bilhassa karlı havalarda yaşanması imkânsız bir gezegen hissi veren adalara bir kez daha zarafetle sürüklüyor. Ya coğrafi olarak en yakın olduğu Güney Amerika kıtasından bile epeyce uzakta, Atlas Okyanusunun güneyinde bulunan nispeten ufak kara parçalarında mayın tarama ve temizleme faaliyetini sürdüren ekibin çoğunlukla Zimbabveliler'den oluşmasına ne demeli?
Aldıkları ücretin uluslararası skalada tartışılır olması, uzun süreler boyunca kendi coğrafyaları ve ailelerinden uzak yaşamaları bir yana, "kelle koltukta" deyimini akla getiren meslekleri, taraf olmadıkları bir savaşın lanetini üzerlerinde taşıdıkları hissini veriyor.
Yönetmen Michael Urs Reber'in habercilik eğitiminin izlerini gördüğümüz 2022 Almanya yapımı 75 dakikalık film bizi teknik olarak da aydınlatmasının yanı sıra bir görevlinin dediği gibi mayın kullanmanın ne kadar korkakça bir savaş taktiği olduğunu da zihnimize sokuyor.
İsviçre doğumlu belgeselcinin Falkland-Zimbabve hattında kotardığı, başarılı sinematografisiyle seyirciyi tesir altında bırakan filmi 2023'te 58. kez organize edilen Solothurn Film Festivali'nde geçen ay boy göstermişti.
Mayın mı, insan mı?
Ada coğrafyası, bilhassa insan elinin değmediği alanlarının değerini bilenlere huzur verse de Falkland Adalarında 40 yıldır mayın ekiplerinin taramakta olduğu mıntıkalar, tehlikeli ve girilmesi yasak olmaları kadar karman çorman halleriyle de insanları püskürten bir manzara arzediyor. Mayınların çok sayıda ve gayet düzensiz şekilde yerleştirilmiş olması yetmezmiş gibi Falkland Adalarının jeolojik yapısının mütemadiyen değişmesi yüzünden ortalıkta bir sürü gürültücü inşaat makinesinin dolandığını, doğal yapıyı tarumar ettiğini görüyoruz. Önüne çıkan her şeyi silip süpüren rüzgârlar bilhassa kum tepelerinin yerlerini durmadan değiştirdiği için en başta ekskavatörler ve buldozerlerle yüzey ulaşıma ve taramaya uygun hale getiriliyor, ardından sahaya davet edilen Zimbabveli görevliler üzerlerinde zırhlarıyla müdahalede bulunuyor.
Plastik mayınların teşhis edilmesindeki müşkül durumlar ve riskleri, insanları hedef alan mayınlarla askerî araçlara zarar vermek üzere tasarlanmış olanlar arasındaki farklar açıklanıyor, 8 kiloluk basınçla tetiklenen mayınlara basan koyunların sık sık öldüğü belirtiliyor.
Zimbabveli görevlilerin başlarına monte edilmiş kameralarla muhtelif dinamikleri oradaymışçasına biz de yaşarken dramaya hassasiyetimiz ve empatimiz oranında tehlikeyi duyumsuyoruz. Fakat savaş pornografisiyle arasına kesinlikle mesafe koymuş yönetmen Reber bunu, duyguları tetikleyecek ağdalı müzikler kullanmadan ve gerginlik yaratmadan sağladığı için böylesine bir heyecanın peşine düşmeye gerek duymuyoruz.
Zaten filmin odağında daha ziyade hepsi Zimbaveli olan Shame ve Cosimas adlı iki mayın temizleme görevlisiyle sıhhiyeci Previous'ın ülkelerindeki imkânsızlıklar yüzünden bu işi yapıyor olmaları var, memleketlerinden çok farklı bir diyarda olmaktan dolayı hissettikleri var, bilhassa çocukları için bir istikbal yaratmaya çalışırken büyümelerini ancak uzaktan takip edebilmeleri var. Bir tanesinin, sık sık uğradığımız Zimbabve'de tüm mesuliyetleri üstlenmiş eşi ise kocasının gurbet ellerde başka kadınlarla münasebete girme ihtimalinden rahatsızlık duyduğunu ifade ediyor...
Disiplin şart
Kesin olan bir şey varsa o da disiplinli kahramanlarımızın mesleklerini ciddiye almaları. Teknik müdür John Hair'in de dediği gibi bu işi yaparken sakin, temkinli ve kararlı olmak, stres yaşamamak, dengeyi ve soğukkanlılığı elden bırakmamak, sinirlerine hâkim olup asla kavgacı bir ruh haline girmemek şart. Emin olmadığın zaman da mutlaka durmalısın, yoksa başını belaya sokarsın.
Aralarındaki ahengin kolaylıkla sağlanabilmesi ve lojistiğin daha basitçe halledilebilmesi için sahada mayın toplayanların genellikle Zimbabve'den seçilmiş olduğunu yine ondan öğreniyoruz. Bu seçimin köklerinde Mozambik iç savaşı yüzünden komşu Zimbabve'yle hudut bölgesindeki mayın yoğunluğu ve son kırk yıl boyunca 1.500 insanın ve 120 binden fazla hayvanın mayın kurbanı olmasının kahramanlarımıza ister istemez kattığı aşinalık da var. Afrikalılar'a dünyanın öbür ucu kadar uzak gelen Falkland Adalarında çalışan Zimbabveliler'in sayısı bir ara 97'yi bulmuş.
Sıhhiyeci Previous bizimle meslek tecrübesini paylaşırken yanındaki ilk yardım çantasında bilhassa ağrı kesici maddeler taşıdığını, morfin, adrenalin ve hidrokortizonun müdahalelerinde vazgeçilmez olduğunu belirtiyor. Ağrının işleri karmaşık hale getirebildiğini, yaralıyı şoka sokabileceğini, travmatize edebildiğini, hatta öldürebildiğini, ayrıca herkesin belirli bir ağrı eşiği olduğunu ifade ediyor. Hızla müdahalenin elzem olduğunu söylerken ağrısı kontrol altına alınmış bir insanın sakinleştiğini tatlı diliyle aktarıyor.
Beklenmedik dinamikler neticesinde ortaya çıkmış komplikasyonlar yüzünden mayın tarlasında vücudu kıymaya dönüşmüş görevlilerin alandan mecburen ceset torbasıyla götürüldüğünü hatırlıyor.
Abartılı efekt yok!
Duygu sömürüsüne başvurulmadan, soğukkanlıkla çekildiği belli olan mütevazı belgeselin sabırlı ve dirayetli kahramanlarının başına herhangi bir kaza gelmiyor; böylece filmin barışçıl mesajı seyirciye en medeni hatta estetik kanaldan ulaşmış oluyor.
İstatiksel malumata gelince, dünya çapında temizlenmesi gereken 111 milyon civarında mayın olduğu hatırlatılıyor, mayın üretmenin onları etkisiz hale getirmekten 10 ila 100 kat ucuz olduğu bilgisi veriliyor, etkisiz hale gelmiş her 5 bin mayına 1 ölü, 2 de yaralı görevli tekabül ettiği aktarılıyor. İnfilak etmiş mayınlar yüzünden hayatı kararmış meslektaşlar anılırken mayınların mutlaka yasaklanması gerektiği bu işin uzmanları tarafından ikna edici biçimde ifade ediliyor.
Kahramanlarımızdan birinin altını çizdiği gibi yeryüzünün neresinde olursak olalım, kim olursak olalım, insanlığın esas amacı "yaşamak" olmalı, ayrıca mayınlarla erişimimize kapatılmış verimli topraklara geri dönmemizin önü açılmalı.
Tıpkı filmde Falkland adaları sakinlerinin 1982'deki savaştan beri uğramayıp adeta unuttukları, muhteşem olduğu kadar lanetli sayılan kumsala kavuştukları gibi... Yoksa en azından oraları tonton penguen sürülerine bıraksalar daha mı iyi olur acaba?
(MT/AÖ)