Yargı Reformu hakkındaki 4. numaralı paket Tasarı 7 Mart 2013’de TBMM Başkanlığına gönderildi. Adı “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”.
Önceki “yargı paketlerinde” ifade özgürlüğü ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunup bulunmadığı hakkında bir soru sorarsanız eğer, bu sorunun yanıtı kısmen olumsuzdur.
31 Mart 2011 tarihli ve 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’da yani “1. Yargı Reformu Paketinde” ifade özgürlüğü hakkında bir düzenleme yoktur. 16 ayrı kanunda yapılan değişiklikler Askerlik Kanunundan, Orman Kanunu, Danıştay, TCK, CMK, Pasaport Kanunu gibi bir dizi kanunla ilgilidir. Torba kanun denilmesi boşuna değildir,
2. Yargı Reformu Paketi ise, 26 Ağustos 2011 tarihli ve 650 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’dir. İfade özgürlüğü ile ilgili bir düzenleme yoktur. Bu kararname değişikliği ile sağlanan en önemli işlerden birisi Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü bünyesinde İnsan Hakları Daire Başkanlığı kurulmuş olmasıdır. Belki bu Kanun değişikliğinde hâkim ve savcıların ifade özgürlüğünün sağlanmasına yönelik düzenleme yapılabilirdi…
3. Yargı Reformu Paketi olan 2 Temmuz 2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun ise ifade özgürlüğü hakkında bazı hükümler içermekteydi. 5187 sayılı Basın Kanunda iki değişiklik yapıldı. Geçici Madde 3 olarak Basın Kanununa eklenen madde ile 31.12.2011 tarihine kadar verilen toplatma, yasaklama kararlarının kaldırılmış sayılması için olumlu bir düzenleme getirildi. Türk Ceza Kanununda ise ifade özgürlüğünü dolaylı ve dolaysız etkileyen altı maddesinde değişiklik yapıldı. Dava ve cezaların ertelenmesi hakkında “Geçici Madde 1” kabul edildi ve Terörle Mücadele Kanunun 6 ıncı maddesinin beşinci fıkrası ile Basın Kanunun 19 maddesi yürürlükten kaldırıldı.
4 numaralı Yargı reformu hakkında kamuoyuna önceden verilen bilgiye göre yapılacak olan temel değişiklikler “İddia ile savunmayı eşitlemek, ifade özgürlüğünü genişletmek, tutukluluk konusunda evrak üzerinde karar vermeyi kaldırmak, haksız tutuklulukta tazminat, adli yardımı kolaylaştırmak ve kamulaştırma sonucu mülkiyet hakkı ihlallerini yok etmek” olarak açıklanmıştı. Ne bir eksik, ne bir fazla açıklama buydu. Gerçekten Tasarı bundan ibaret ama adında ve içeriğinde bir fazlası var… O da şiddet ve ifade özgürlüğü hakkında.
4. Yargı Paketi olarak bilinen Tasarının adı “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”.
Diğer yargı reformu paketlerinde olmayan biçimde “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü bağlamında” denilmek suretiyle kanunlarda yapılacak olan değişikliklerin hangi amaçla yapıldığına dair tasarıya kanun başlığı, bir ad verilmiştir.
Bu Tasarı Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg’in 12.07.2011 tarihli Türkiye’de ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü hakkındaki Raporun tam tamına ne kadar doğru olduğunun en açık kanıtıdır. Aynı doğruluk yargı ile ilgili Rapor için de geçerlidir.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg’in Türkiye’deki ifade özgürlüğü hakkındaki Raporuna göre mevcut Anayasanın lafzının ve ruhunun, çoğulculuğa ve ifade özgürlüğüne tam olarak saygı gösterilmesini engellemektedir. Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu Türkiye’de ifade özgürlüğünün önünde ciddi engeller oluşturmaya devam etmektedir.
Kanunlar ifade özgürlüğünü orantısız biçimde kısıtlamaktadır. Komiser’in tespitine göre Türkiye’nin 2011 yılına kadar yaptığı değişiklikler “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tespit ettiği çeşitli ifade özgürlüğü ihlallerinin kökünde yatan nedenlerin ortadan kaldırılması için yeterli olamamıştır.” Komiser Hammarberg Türkiye’ye, Türk hukuk sisteminde ifade özgürlüğünü de etkilemekte olan, ciddi ve uzun zamandır süregelen bozukluklara etkili çözümler getirme çağrısında bulunmuştur. Hatta ceza davalarının aşırı uzun sürmesi ve gözaltı sürelerinin uzunluğunun, şüphelilerin soruşturma evresinde haklarındaki delillere erişimiyle ilgili sorunların ve savcıların ceza davası açmada kendilerini kısıtlamamalarının ifade özgürlüğünü olumsuz etkilediğini ve Türk basınında oto sansüre neden olduğunu belirtmiştir. Bu Raporun hemen ardından yedi ay sonra Thomas Hammarberg,10 Ocak 2012 tarihli Raporunda ise Türkiye’deki adalet yönetiminin, insan haklarının korunması üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekmişti. Özellikle Türkiye’nin son yıllarda kaydettiği ilerlemelere rağmen, ülkedeki kanun ve uygulamalar hala Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarıyla tam uyumlu değildir. İlerlemeyi engelleyen önemli faktörlerden biri, çeşitli seviyelerdeki hâkim ve savcıların izlediği, devleti korumayı insan haklarını korumanın üstünde tutan yerleşik tutum ve uygulamalardır.
Bu iki Raporda yer alan tespitler, Türkiye’nin AİHM önündeki durumu Tasarının “Genel Gerekçesi”ne yansımıştır. Genel Gerekçeye göre, Avrupa Konseyinin 47 üye ülkesi arasında hakkında AİHM tarafından en çok ihlal kararı verilen ikinci ülkeyiz. AİHM önünde 2012 yılı sonu itibariyle Türkiye aleyhine yapılmış 16.900 başvuru var. Üstelik AİHM tarafından ön koşullar açısından yapılan değerlendirmeyi geçebilen başvuruların çoğunun Türkiye aleyhine ihlal kararı ile sonuçlanacağı öngörülmektedir. 2013’de Türkiye’nin yine bir hayli tazminata mahkûm olacağı Tasarının genel gerekçesinde şimdiden kabul edilmiş durumda. Türkiye Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından icra süreci denetlenmekte olan kesin hükme bağlanmış ve halen uygulanmamış olan AİHM kararları bakımından da sıkıntılıdır.
4 Yargı Paketi Tasarısının önceliği ve genel amacı AİHM önünde Türkiye’nin görünümünün daha iyi bir noktaya taşınabilmesidir.
Amaç insan hakları için “saygı” ve “ifade özgürlüğü bağlamında” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre tanınmış hakların ihlaline sebep olan çeşitli kanunlarda değişiklik yapmak ve bu yolla hak ihlallerini ortadan kaldırmaktır.
Diğer yargı reformu paketlerinde olmayan biçimde “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü bağlamında” denilmek suretiyle kanunlarda yapılacak olan değişikliklerin hangi amaçla yapıldığına dair tasarıya kanun başlığı, bir ad verilmiştir.