Bu sene 17-28 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen Amsterdam Uluslararası Belgesel Festivali 34. IDFA’da ödüller sahiplerini buldu.
Etkinliğin en iyi film ödülüne Sergei Loznitsa imzalı Mr.Landsbergis adlı film layık görüldü. Usta yönetmen Doğu Avrupa tarihi hakkında uzmanlığını çoktan ispatlamış gayet tecrübeli bir sinemacı. Maziyi seyirciye sunarken azami ölçüde dikkatli ve özenli olmaya çalışıyor, hadiselere şahsen şahit olduğumuz hissini de layıkıyla bize veriyor.
IDFA’da ödül alan Litvanya/Hollanda yapımı bu filminde yönetmen, Baltık ülkelerinden Litvanya’nın Sovyetler Birliği’nden 1989 ile 1991 yılları arasındaki kopuş sürecine odaklanıyor. Barışçıl protestoların büyük çapta gerçekleştiği mevzubahis dönemle gelen ihtilal, göstericilerin hep beraber söylediği şarkılardan yola çıkılarak “şarkılı devrim” olarak tanındı.
Bağımsızlık hareketinin kurucularından, şu anda 88 yaşındaki Vytautas Landsbergis kendini bu tarihî geçiş sürecinin merkezinde buldu. Ferasetli bir tefekkür halinde gördüğümüz filmin kahramanını yakından takip ettiğimiz gibi protesto gösterilerinin hayli uzun görüntülerini, parti kongrelerini ve Sovyet ordusunun müdahalelerini de izliyoruz. Landsbergis ve mücadele arkadaşlarının hürriyet yolunda göstermiş olduğu dirayete ve sabra ayrıca hayran oluyoruz.
246 dakikalık süresiyle bazı seyircileri sıkabilecek film, çok ayrıntılı ve neredeyse büyüleyici bir tarih dersi sayılabilir.
Mr.Landsbergis’in kurgucusu Danielius Kokanauskis’in IDFA’nın en iyi kurgu ödülünü aldığını da unutmayalım.
Çocuk evliliklerine son
Festivalde en iyi yönetmen ödülüne Children of the Mist (Sisin çocukları) adlı filmiyle Diem Ha Le layık görüldü. Vietnam’ın dağlık bölgelerinde yaşayan azınlıklardan Hmong grubunun ferdi, kız çocuğu Di’nin büyüme sancılarını ve geleneklere direnişini yakından belgelemiş yönetmenin çabası takdire şayan. Çocuk yaşta evliliklerin geleneksel olarak gerçekleştiği coğrafyada bir şeylerin değişmesinin zamanı geldi de geçiyor.
Film aynı zamanda ilk uzun metrajlı film ödülünü veren jürinin mansiyonuna da hak kazandı.
Rusya nereye gidiyor?
34. IDFA’nın en iyi sinematografi ödülüne Ruslan Fedotow imzalı Where Are We Headed (Nereye gidiyoruz?) belgeseli layık görüldü. Moskova metrosunda bizi 63 dakika boyunca zarafetle misafir eden Belarus-Rusya ortak yapımı film trajikomik epizotlara bizi doyurduğu gibi güvenlik kuvvetlerinin
gerekli gereksiz müdahalelerine de maruz bırakıyor. Bir balon satıcısına yönelik abartılı tavırlar üniforma kuşanmış görevlilerin komplekslerine ve değerli vakitlerini harcayacak daha mühim işlerinin olmayışına işaret. Film aynı zamanda IDFA’da ilk uzun metrajlı film ödülünü de kazandı.
Beyrut trajedisi
Festivalin Envision (Tasavvur) yarışmasının galibi Karim Kassem’in yönettiği Octopus (Ahtapot) oldu. Lübnan-Katar-ABD ortak yapımı 64 dakikalık film Beyrut limanında meydana gelen patlama sonrası kent ve sakinlerinin içine gömüldüğü ağır travmayı belgeliyor. Seyirci kaderine terk edilmiş kent ahalisiyle empati kurarken yıkık binaların, terk edilmiş yuvaların, allak bullak olmuş mahallelerin, adeta savaşa maruz kalmış sokakların kasvetini ister istemez özümsüyor.
IDFA’da aynı mevzuya, bilhassa kadınların bakış açısından eğilen usta sinemacı Mai Masri imzalı Beirut: Eye of the Storm (Beirut fi Ain Al-Assifa) adlı belgeseli de bu vesileyle anmakta fayda var. 2019’da başlayan ayaklanmadan itibaren takip ettiğimiz filmin kahramanları istikbale umutla bakarken önce pandemi, sonra da patlamayla hüsrana uğruyorlar. Çürümüş siyasetçilerin güdümündeki diyarın yaşanır bir hale gelmesi ne zaman mümkün olacak?
Seyircinin tercihi
IDFA kapsamında verilen ve heyecanla beklenen seyirci ödülü, festivalin Amsterdam ve genel olarak Hollanda halkı tarafından büyük alakayla benimsendiğinin de ispatı. 2021 yılında ödül daha önce İstanbul Film Festivalinde de yer almış Sushmit Ghosh ve Rintu Thomas imzalı Writing with Fire (Ateşle yazmak) adlı belgesele verildi.
Hindistan’da sınıflar arasında uçurumlar bir türlü kapanamazken en alt sınıf sayılan Dalit kadınlarından müteşekkil bir gazeteci ve muhabir grubu bir devrime imza atıyor. Yalnız kadınlara reva görülenleri değil, ataerkil toplumda ve çarpık politik sistemde düzgün işlemeyen ne varsa düzeltmeye ant içmiş gibiler ve başarıya da ulaşıyorlar.
Belarus belası
Festivalin en iyi kısa film ödülünü Belarus’taki işkenceleri konu alan Handbook (Rehber) adlı belgesel aldı. Geçen sene diktatör Lukaşenko’ya karşı başlayan ve katılımcıların yüksek sayılara erişmesiyle uzun süre devam eden protestolar şiddetle bastırılmaya çalışılmıştı. OMON adıyla bilinen güvenlik biriminin gözaltına aldığı protestocular muhtelif işkencelere maruz kalmıştı.
Yönetmen Pavel Mozhar 26 dakikalık Almanya-Belarus ortak yapımı filmde hunharca uygulanmış işkenceler hakkında bize adeta brifing veriyor ve konu mankenlerinin yardımıyla yapılanları bir işkence kılavuzu halinde seyirciye sunuyor.
Mevzu hakkında IDFA’da yer almış ve seyirciyi sokak gösterilerine doyuran Aliaksei Paluyan imzalı Courage (Cesaret) adlı cesur belgeseli ayrıca hatırlatırken Belarus ve baskıyla yönetilen tüm memleketlerde halkların hürriyete kavuşmaları dileğiyle. (MT/AS)