Haberin İngilizcesi için tıklayın
İrili ufaklı bir sürü detayıyla İsrail hapishanesini deneyimlemiş olmak ve Mai Masri'nin 3000 Gece filmini izlemek, bir kez daha, mahkum olacağın anlamına gelir. Fakat bu sefer, 103 dakikalık gösterim süreci boyunca ekrana mahkum olursun. Gözlerin, önünden geçen görüntülere odaklanmışken; zihnin, aklından hiçbir zaman çıkmayan hapishaneye ve hala orada olan mahkumlara döner.
3000 Gece, Filistinli kadın mahkumların öyküsünü, İsrail'in sorguları, işkence ve ihlalleriyle karşı karşıya olan bir mahpus karakter üzerinden belgeliyor. Film, İsrail'in Filistinli mahkumlara karşı günlük ihlallerini gösteriyor ve hapishane hücresi içinde doğum yapan hamile bir mahkumun ve yeni doğan çocuğunun hikayesini anlatıyor.
Film, 1980'lerde Filistinli kadın mahkumların hikayelerine odaklanıyor ve (Filistin Cezaevleri İşleri Komisyonu raporlarına göre) 1967'den beri tutuklanan 15 binden fazla kadın mahkumun deneyimlerini vurguluyor. Ayrıca genel olarak film, Filistinli ve Arap mahkumların karşılaştıkları kötü durumlara da işaret ediyor.
İradenin iyimserliği ile aklın karamsarlığı, özgürlükle ilgili hayal kurmanın neşesi ve hapishanenin acısı ve ıstırabı arasında, geçen her bir sahne ile hatıralar ve duygular da birbirine karışıp akar. Filmde tasvir edilen karanlık, rezalet ve dar hapishane hücresi bana yaşadığım hücreyi ve duvarlarının sınırlarını hatırlattı. Sahnelerin akışıyla, tecrit hücrelerindeki anlarımı tekrardan yaşadığımı hissettim.
İradelerin savaşı
Filmin başlamasıyla birlikte aklıma, birbirleriyle yarışan pek çok savaş geldi. Bir yanda davalarının adaleti ve özgürlük rüyalarıyla kuşanmış mahkumların irade savaşı, onun karşısında bu iradeyi kırmak için her türlü baskı ve şiddet formuyla donatılmış bir sistemin savaşı.
Fakat tutuklayanlar, tutuklananların bu savaşta asla yalnız olmadıklarını unutuyorlar. Mahkumların aileleri her anı onlarla birlikte yaşamakta ve onlara ilham vermektedir. Tutuklayanlar, mahkumların gücünün ve otoriteye direnme yeteneğinin kaynağını bilmiyorlar. Cezaevi otoritesini geri çekilmeye ve küçük bile olsa belirli sorunları kabul etmeye zorladıklarında mahkumların yaşadığı azami mutluluğu bilmiyorlar.
Ah, seni mahkum edenlerden daha güçlü olma duygusunun güzelliği.
Hapishane hücrelerinin sınırlarından küçük zaferler çekip çıkarttığınızda mutluluğu yaşar ve hissedersiniz. Fiziksel olarak hala parmaklıklar ardında mahkum edilmiş olsanız da, adil olmayan sistemler altında belirsiz bir süre idari tutukluluk yaşıyor olsanız da, bu anlar gurur doludur.
Her bir yeni savaşla, kendinize ve ailenize verdiğiniz sözlere sadık kalırsınız. Sizi tutuklayanlar baskıcı politikalarına bağlı kalmaya devam eder.
Filmin sahneleri seni yıllarca yaşadığın hapishanenin sınırlarına ve karanlığına götürüyor. Ayrıca seni bu günlük çatışma durumuna, kendiyle çelişen bir şekilde "oda/koğuş" olarak adlandırılan hücreye ve günlük tacizlere ve hiddet dolu aramalara götürüyor.
Film beni hapishanedeki paslı yatağıma geri götürdü.
Bireysel mücadele biçimlerine geçiş
Filmin 80'lerdeki direniş biçimlerini tasvir edişini izlerken Oslo'nun Filistinli mahkumların birliğini ve daha geniş ulusal hareketi ayırma şeklini hatırladığımda bir çeşit hayal kırıklığı hissettim. Filistin içi bölünme ve Filistinli tutukluların hareketi üzerindeki etkilerini hatırladım.
Oslo anlaşmalarının etkisi ve Filistinliler arası bölünme, Filistinli mahkumlar birliği içinde büyük bir boşluk yarattı. O zamandan beri, Filistinli mahkumların mücadelesi bu ve şu parti arasında bölündü ve hareket için yeni zaferler çıkartma güçleri hiç olmadığı kadar zayıfladı. Dahası, mahkumların elde ettikleri kazanımları muhafaza edip edemeyecekleri tartışma konusu oldu.
Filistinli mahkumların birliğini yok etmek, 1967'den beri İsrail hapishane kurumunun bir amacıydı. İsraillilerin baskı ve şiddetle başaramadıkları bu amaç, ne yazık ki, Filistinli mahkumlar arasındaki birlik eksikliği yüzünden gerçekleşti.
Aynı zamanda, dar siyasi parti hedeflerinin ulusal hedeflerin ötesinde değerlendirilmesi ve eğitime ve ulusal değerlere ilgi eksikliği gibi garip durumlara tanık oluyoruz. Bu sebeple ve birleşik mücadelelerin yokluğunda, siyasi partiler İsrail politikalarına ve ihlallerine karşı kendi ayrı savaşlarını yürütüyorlar. Dahası, bireysel direniş Filistinli siyasi partiler arasında ve hatta aynı parti içinde, birleşik bir mücadelenin eksikliğinin bir tezahürü olarak ortaya çıktı. Onlarca Filistinli mahkum, Khader Adnan, Samer Essawi ve Mohammad Al-Qeq’in içinde bulunduğu grubun idari tutukluluğunu protesto etmek için bireysel açlık grevlerine başvurdular.
Filmin açlık grevi sahneleriyle, hafızam kitlesel açlık grevlerine, diğer bir deyişle “boş mide savaşlarına” geri dönüyor. Özgürlük savaşı ve özlemi için mahkumlar, haftalarca ve bazen aylarca sadece su damlaları ve kaçak olarak sokulan tuz taneleriyle yaşardı. Mahkumların hedefleri, hücrelerinin içinde özgürlük alanları açmak ve tutukluluk şartlarını iyileştirmekti. Mahkumlar, onları mahpus edenlerin şiddetine rağmen bazı değişiklikler yapmayı başarabildi.
Açlık grevi sayesinde mahkumlar durumlarını ayyuka çıkarabilirler. Direnişlerini sonlandırmak için bütün işgal güçleri bir araya geleceği için karşı karşıya kalacaklarının kolay olmadığının bilincindeydiler.
Grev haftalarca sürdüğünde, vücudunun seni yarı yolda bırakacağından endişe duyarsın ve böylece seni asla başarısız kılmayan bir silaha güvenirsin: iradene. Grevin dördüncü haftasından sonra, hastane olduğu iddia edilen yere gönderilirsin. Sağ bacağın bütün gün ve sol elin bütün gece zincirlendiğinden, yatak yeni hapishane hücren haline gelir. Zincirlerin senin arkadaşın olur ve bir türlü uyuyamazsın. Yüksek su alımı nedeniyle her iki saatte bir banyoya ulaşmak neredeyse imkansız bir iş halini alır. Ellerde, bacaklarda, sırtta, göğüste ve kafada birçok ağrının olduğu ve gardiyanların “taleplerinize ulaşamadan burada öleceksin” diye seni sürekli taciz ettiği bir yolculuktur.
Kalbim sayenizde atıyor
Açlık grevi devam ederken, bunu daha önce tecrübe etmiş ve zafer kazanmış binlerce kişiden ilham alırsın. Zorla beslendikten sonra ölen Filistinli açlık grevcilerin hatırası ve hikayeleri, açlık greviniz boyunca ve ötesinde sana eşlik eder.
Oğlunun merhum Bobby Sands’ten alıntı yaptığı, “mücadelemiz çocuklarımızın kahkahası olacak,” içeriye kaçak olarak sokulan mektuplardan birisini okursun. Mektubu görünce gözlerin dolar ve bedenin fiziksel zayıflığı ve acısı güç kaynağı olur. Ruhun gökyüzünün en uç noktasına ulaşır. Sonrasında ailene bütün anlamlarıyla birlikte “kalbim sayenizde atıyor” yazan birkaç kelime gönderirsin.
Çocuklarımız acı ve ıstıraplarımızı paylaşarak büyüdüler ve daima özgürlüğümüzü arzuluyorlar. Onların hikayesi ilk tutuklanma kararıyla başlar.
İdari tutukluluk labirenti
Labirent, İsrailli Batı Şeria askeri komutanının, İsrail istihbaratının görüşlerine dayanarak, mahkumları idari tutukluluğa göndermek için emir vermesiyle başlıyor. Emir, mahkumların “bölgenin ve halkın güvenliği için tehlike oluşturma” şüphesi üzerinden onaylanıyor. Ailene, “Merak etmeyin. Kısa bir süreliğine. Çok yakında yanınızda olacağım” dersin.
İlk altı ay geçtikten sonra, bunun sadece bir başlangıç olduğunun farkına varırsın. Kartopu yuvarlanmaya devam eder ve her seferinde daha da büyür. Bütün bunlara rağmen özgürlük hayali kendini canlı tutar ve her bir idari tutukluluk süresinin sonunda özgürlüğü ümit edersin. Kendine, belki de artık bölgenin ve halkın güvenliğine karşı tehdit oluşturmadığımı düşünüyorlardır demeye başlarsın. “Bir sürü mahkumu serbest bıraktılar—belki ben de onlar kadar şanslıyımdır!”
Gözlerini hapishanenin kapısından ayıramazsın. Bakıp beklersin. Her geçen evrak tutukluluğunu yenileyecek emir olabilir.
Serbest kalma günü yaklaştıkça ailen durmadan “Yeni bir haber var mı?” diye sormaya başlar. Henüz yok ama çok umutlanmayın dersin. “Gözaltı emrinin yenilenmesi her zaman ihtimallerden birisi.” Günler geçer ve senin ve ailenin umutları artar. Fakat askeri komutanının bir kalem darbesi tutukluluğunun belirsiz bir süre boyunca uzatılması için yeterli olur.
Yanlarında olamayacağını ailene nasıl söyleyeceksin? Çocuklarının özgürlük ümitlerinin belirsiz bir süre boyunca ertelendiğini nasıl söyleyeceksin?
Yine de tüm bunlara rağmen, serbestlik umutları yenilenir. Hayat umut olmadan anlamsızdır. Sürekli okuyarak kendi mutluluğunu yaratmaya başlarsın ve her daim moralini yükseltmeyi başaran, ailenle iletişim kuracağın her bir anı iple çekersin. Kardeşin yakında doğacak kızı için isim önerisi sorduğunda hemen Farah (Arapça, Neşe) dersin: neşeli günlerin gelmesi ümidiyle.
Tutukluluk emri altı ayda bir yenilenir. İsrail istihbaratı ve güvenlik güçleri hayallerini takip etmeye devam eder. Yeni tutukluluk emri, öngörülen tahliye tarihinden birkaç saat önce gelir.
Bu haksız ve yasadışı idari gözaltı oyunu devam eder. Tek seçeneğin, rahmetli Mahmud Derviş’in dediği gibi “umudunu yükseltmek”tir.
Ve hapishanede seni manevi açıdan yok etmek isteyen zihinlere karşı savaşmaya devam edersin. Senin ve başkalarının hikayesi, Sisifos hikayesine ve taşına benzer.
İdari tutuklamaya verilen en önemli yanıtlardan biri, iki aydan fazla süren 2014 açlık greviydi. Aynı şekilde, Mohammad Al-Qeq’in tutukluluk sürecinin bitirilmesini talep ettiği ve 94 gün süren açlık grevi. Al-Qeq, tutuklanma emri Mayıs 2016’da sona erdiğinde, hapishane yetkililerini onu serbest bırakmayı kabul etmeye zorlayarak zafer kazanmıştı. İdari tutukluluğa karşı benzer bir meydan okuma, diğer isimlerin yani sıra, sömürge rejiminin çirkin hapsetme şekline karşı iradeleri galip gelen Khader Adnan ve Samer Essawi tarafından verilmişti.
Mai Masri’nin filmi iki şekilde başarılı oldu: Birincisi, Filistinli mahkumların mücadelesiyle ilgili hatıralarımızı yeniden harekete geçirerek; ikincisi, mahkumların direnişleri ve dirençlerini, şahit olduğumuz mevcut başkaldırının Filistinli gençlerine daha yakın kılarak.
Anılarımızın canlı kalması için, özgürlük için savaşanların her bir öyküsü daha fazla kitap, çalışma ve filmde belgelenmeli. Rahmetli Filistinli yazar Salman Nator’un dediği gibi, “Hafızamızı kaybedersek, sırtlanlar bizi yer”. (ARF/HK)
Bu yazı ilk olarak Filistin Etütleri Dergisi'nde (Journal of Palestine Studies) yayınlandı.
Filmin künyesi:
3000 Gece (3000 Nights - 2015)
Yön: Mai Masri
Oyn: Maisa Abd Elhadi, Nadira Omran, Abeer Hadad