Her zamanki gibi saat 18.00'de işten (Çukurcuma) çıkıp vapura binmek için Karaköy’e doğru yola koyuldum.Tophane’ye geldiğimde Kabataş istikametine doğru inanılmaz bir trafik gördüm, arabalar "stop etmiş" insanlar araçlarından çıkıp bekliyorlardı, bekleyişin neye dair olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Karaköy iskelesine yaklaştığımda havada gezinen projektörleri ve Boğaziçi Köprüsü'nün ışıklarını gördüm o anda aklıma geldi 29 Ekim! Cumhuriyet Bayramı; yine güzel bir kutlama yaparlar bende vapurdan kutlamaları izlerim diye düşündüm ancak bir gariplik vardı, vapur hareket saati yaklaşmış olmasına rağmen ortalıkta vapur falan yoktu.
İskeleye geldim… O da ne? İskele kapalı! Hemen görevliye sordum "Nedir olay?" “Ağabey deniz trafiği saat 21.00'e kadar kapalı sen bir köprüyü dene istersen ama yol da gitmiyormuş sen en iyisi saat 21.00'i bekle” dedi.
Böylece zorunlu 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları izleme yolculuğum başladı. Belki karşıya Beşiktaş'tan motorla geçerim umuduyla Beşiktaş istikametine yürümeye başladım. Uzun bir yürüyüşün ardından Beşiktaş meydanına vardım. Meydanda kurulmuş olan barkovizyon’a pek bir ilgi yoktu.
İnsanlar Beşiktaş İskelesi ile Bahçeşehir Üniversitesi arasında bulunan parkta ellerinde bayraklar hoparlörlerden yükselen 10. Yıl Marşına eşlik ederek kimisi çiçekliklerin üzerine çıkmış kimisi bankların üzerinde heyecanla Cumhuriyet tarihinin en büyük kutlama programının başlamasını bekliyorlardı.
Saatler 19:45'i gösterdiği sırada yani 20:00'de başlaması öngörülen kutlama planından 15 dakika önce Vali Muammer Güler’in “düğmeye basması” ile deniz üzerinde ve Anadolu Yakası'nda kurulan 16 platformdan havai fişekler gökyüzünü aydınlatmaya başladı. 15 dakika süren gösteri sırasında çevremdeki insanlardan değişik yorumlar gelmeye başladı.
"Bu deniz ne balık yapar şimdi"
Bir vatandaş “Tamam şimdi yarın herşeye zam” derken, diğeri “ Bu deniz ne balık yapar şimdi” diyordu yanındaki arkadaşına… Bir teyzenin dikkatimi çeken bir cümlesi oldu yalnız: “Hakkari'deki yavrularımızda görebilse keşke” dedi gözleri yaşlı bir şekilde... Kendince bu gösterinin onlara moral verebileceğini düşünüyordu.
15 dakika süren gösteri bitiminde kalabalık hızla dağıldı bir kısmı taksimde 20:30'da yapılacak kutlamalara giderken bir kısmı meydandaki barkovizyon'u izlemeyi tercih etti. Bir umutla motorlara doğru ilerledim Üsküdar'a geçmek için ancak motorlar hala işlemiyordu. Denizin üzerinde sayamadığım kadar özel yat, tekne, kayık vs herşey yüzüyordu.
Yasak sadece toplu taşıma içindi
Anlaşılan yasak sadece toplu taşıma içindi... Taksim'deki kutlamaları da izleyeyim oradan eve giderim dedim ve Taksim'e yürümeye koyuldum. Yolun yarısına gelmişken havai fişekler patlamaya başladı. Boğaz'daki gösterinin aksine iki ya da üç dakika birkaç havai fişek patlatıldı, bitti.
Meydana geldiğimde sular idaresi tarafında yaklaşık bin kişilik bir grup “Kahrolsun PKK”,”Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganları atıyorlardı. Bir süre grubu izledikten sonra yoldan geçen 110 numaralı Kadıköy otobüsünü gördüm bir anda eve gitmek zorunda olduğum aklıma geldi.
Saat 21.00 'i gösterdiği sırada artık yollar açıktı. 22.00 civarında evde oldum.
Boğaz'daki havai fişekler hakikaten çok güzeldi,Taksim meydanı biraz sönük kaldı ama yine de güzeldi. Ancak yolların kapalı olması yüzünden zorunlu olarak gösteri izlemek ve bir saatte ulaşabildiğim evime gitmek için dört saat yürümek zorunda kalmak, ayaklarım çatlamış şekilde gitmek hiç hoş olmadı... (KU/NZ)