Öyle bir gün düşünün ki 1 yıl boyunca en az 2 milyondan fazla kişinin çalışma koşulları nedeniyle ölmüş olduğunu, yüz milyonlarca kişinin hastalandığını, yaralandığını, sakat kaldığını biliyorsunuz ve büyük bir “üzüntüyle” bu ölümleri anıyorsunuz…
Dahası tüm bu hastalıkların, yaralanmaların, sakatlanmaların nedenlerini ortaya koymaya çalışıyorsunuz, bunların tekrarlanmamaları için çözümler arıyorsunuz ya da öyle görünüyorsunuz her yıl 28 Nisanlarda…
Hemen tüm kültürlerde “ölenle ölünmez” denir ancak en az birkaç gün yassı tutulur; karalar bağlanır; haftasının, kırkının geleneksel seremonileri büyük bir huşu ile yerine getirilir. Bu tek bir ölümde olan durumdur; oysa onlarca, yüzlerce, binlerce ölümde bunun daha ağır olması beklenmez mi?
O da ne? Katliam şeklindeki ölümlerin üzerinden daha 48 saat bile geçmeden bu sefer düğün dernek, bayram kutlamaları… 1 Mayıs İşçi bayramı…
Çalışma yaşamındaki sağlık koşullarının iyi işletilmemesinin göstergesi meslek hastalıkları, güvenlik zaaflarının göstergesi ise iş kazalarıdır. İlk defa 1996 yılında sendikalar iş kazaları ve meslek hastalıklarından ölenleri anmak, bu alandaki aksaklıklara dikkat çekmek için hemen tüm dünyada 28 Nisan’ı bir anma günü olarak ilan ettiler.
Uzun süre buna sessiz kalan Uluslararası Çalışma Örgütü(ILO) da nihayet 2003’de bu konuya müdahil oldu. Bu tarihten itibaren ILO her yıl 28 Nisan’da bir temayı ön plana çıkararak iş kazaları ve meslek hastalıklarından hayatını kaybedenleri anmaya başladı.
ILO’nun bu yılki 28 Nisan teması ise “Genç/çocuk işçilerin çalışma koşullarına bağlı sağlık ve güvenliklerinin düzeltilmesi” şeklindedir. Bunu aynı zamanda çocuk işçilikle mücadele günü olan 12 Haziran 2018 için bir ön çalışma olarak kabul etmektedir.
Birleşmiş Milletlerin tanımına göre genç işçi 15-24 yaş arasında ilk defa çalışma yaşamına giren kişilerdir. Bunlar da 15-18 yaş (ki bu çocuk işçi de demektir) ve 18-24 arasında iki gruba ayrılmaktadır. ILO’nun hesaplamalarına göre günümüzde dünyadaki genç işçiler iş gücünün yüzde 15’ine başka bir ifadeyle 541 milyona ulaşmıştır.
ILO bu yıl bu grupları ön plana çıkarmasının gerekçesi olarak istatistiklerin genç işçilerde iş kazalarının çok yüksek olmasını göstermektedir. Örneğin AB ülkelerinde genç işçilerde diğer yaşlara göre iş kazalarının en az yüzde 40 daha fazla olduğu; ABD’de ise bu oranın 2 kattan fazla olduğu istatistiklere girmiş olan bir tespittir.
Genç işçiler aynı zamanda işe bağlı hastalıklara da daha yatkındırlar ancak maalesef bu durum istatistiklere yansıyamamaktadır. Bunun temel nedenleri meslek hastalıklarının kümülatif maruziyetler sonucu daha uzun bir latent peryot sonrası ortaya çıkmalarıdır. Oysa genç kişiler hala gelişme çağında olduklarından çalışma ortamlarındaki fizikokimyobiyopsikososyal maruziyetlere çok daha fazla duyarlıdır. Ancak yıllar sonra ortaya çıkan hastalıklarının gençliklerindeki çalışma koşullarıyla ilintisini ortaya koyacak bir tanı, bildirim, kayıt sistemin olmaması da bu patolojilerin başka adlar altında tanınmasına yol açmaktadır.
Gerçek nedeni gösterilmeyen bu hastalıklar hızlı bir şekilde ilerleyerek kişilerde çalışamayacak derecede hasarlara, maluliyetlere neden olmakta, bu da toplumlarda sosyal bağımlılığı yüksek derecede olan bir genç maluller ordusuna dönüşmektedir.
Genç işçiler çoğunlukla kayıt dışı ekonominin hakim olduğu, çalışma koşullarının standardının olmadığı yüksek riskli işlerde ve de sosyal güvenlik şemsiyesi olmadan yani güvencesiz olarak çalıştırılmaktadırlar. Örneğin kayıt dışı ekonomi/informal ekonomide çalışanların yüzde 78.7’si 15-29 yaş arası gençlerdir. 2017 yılı Emeğin Dünyası Raporunda gelişmekte olan ülkelerde bir işi olan gençlerin bile yüzde 37.7’sinin günlük 3 dolarla yaşamlarını devam ettirdiğini, dünyada işsizlik oranının artışıyla beraber güvencesiz çalışanların sayısının da 1.4 milyar’ı bulduğu bildirmiştir.
ILO genç işçilerle ilgili yapılması gerekenleri şöyle özetlemektedir:
- Sağlıklı bir kayıt ve bilgi sitemi oluşturulması; genç çalışanların tüm sağlık bilgilerinim, maruziyetlerinin, hastalık ve kazalarının doğru bir şekilde kayıt altına alınması
- Genç çalışanların sağlık ve güvenlik koşullarıyla ilgili düzeltici politikaların geliştirilmesi, rehberlerin oluşturulması
- Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) gereksinimlerini içine alacak şekilde güvenceli örgütlülüğünün geliştirilmesi
- Genç işçilere özgü İSG eğitim programları oluşturulması
- Genç çalışanların kaza ve işe bağlı hastalıklarının kayıt altına alınması, önlenmesi konusunda araştırmalar yapılması
Yukarıda bahsedilen tüm hususlar maalesef ülkemiz içi de misli ile geçerlidir. Tüm çalışanlarımızda iş kazalarında oldukça içler acısı olan durumumuzun meslek hastalıkları boyutunu maalesef bilememekteyiz. İş kazalarının ve bunlara bağlı ölümlerin azaltılmasının en önemli yönü çalışma ortamındaki sağlık zararlıları ve etkilenmelerini gösterecek iyi bir iş ve meslek hastalıkları tanı, bildirim ve kayıt sistemimizin sağlıktan sorumlu otoritemiz tarafından bir an önce devreye sokulmasıdır.
1 Mayıs sadece bir işçi bayramı değildir; pratikte de kutlayanlar işçi, taşeron, güvencesiz marabalar değildir zaten... 1 Mayıs, 28 Nisan’ların unutulmaması, unutturulmaması gereken daha organize müstesna günlerdir.
Son 2 dekattır dünyadaki yüzde 1’in, dünya halklarının yüzde 99’u üzerinde yürüttüğü çirkin oyunların dinsel, etnik, mezhepsel, bölgesel çatışmaların körüklenmesinin farkına varılması; dünya emekçilerinin vahşi kapitalizmin kar maksimizasyon hırslarının yarattığı değişik oyunlarının, tezgahlarının görülmesinin sağlanması gereken, emekçilerin birlik ve dayanışma günleridir.
Peki, gerçekten öyle mi? Hep merak etmişimdir 28 Nisan mı, 1 Mayıs mı Kapitalizmin vahşet saçan gerçek yüzüdür? (İA/HK)