Kamu bütçesi ve insan haklarının korunması, geliştirilmesi arasında sıkı bir ilişki bulunur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) genel kurulunda devam eden 14 günlük bütçe görüşmeleri dün sona erdi. Toplamda 569 oyun kullanıldığı Bütçe Kanunu Teklifine 320 milletvekili evet 249 milletvekili ise hayır oyu verdi.
Ana muhalefet partisi CHP bütçe kanunu teklifine ilişkin şerhini 9 Aralık’ta yayınlamıştı. Bütçe hakkının geriye gittiğini belirten CHP şerhinde sayıştay denetiminin yetersiz olduğu ve garantili projelerin bütçeyi sarstığı vurgulanıyor.
DEM Parti ise 8 Aralık’ta yayınladığı şerhinde bütçenin önceki yıllardan farklı olmadığına dikkat çekerek 2026 bütçesi kanun teklifinin yine yoksulluk ve sefalet anlamına geleceğini, yüksek enflasyon sorununun ise çözülmeyeceği belirtiyor.
2026 bütçesinin yapımı insan hakları ilkelerinden uzak
Hükümetlerin bütçesini yapma biçimi, gelir ve gider kalemleri insan hakları ilkelerine riayet etmeleri bakımından ziyadesiyle önemlidir.
Bütçe yapma biçiminden kasıt bütçenin hazırlanmasına ilişkin tüm safhalarda yeterli düzeyde kapsayıcı, katılımcı, şeffaf ve hesap verebilir olunup olunmadığıdır. 2026 yılı bütçe hazırlarken 19 Aralık’ta Birleşik Kamu İş’in TBMM önünde yapmak istediği açıklamaya kolluk kuvvetleri izin vermedi.
Benzer şekilde, 20 Aralık’ta Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Emekçiler Bu Bütçeyi Kabul Etmiyor talebiyle TBMM önünde açıklama yapmak istedi ancak kolluk kuvvetleri yine izin vermedi.
Bu eylemlerin engellenmesi katılım hakkının önüne set çektiği gibi Anayasa’nın 34. Maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 11. Madde güvencesi altında olan toplantı ve gösteri özgürlüğünün de ihlali anlamına gelmektedir.
Bütçe yapım sürecinin genel kuruldaki 14 günlük uzun görüşmelerle sınırlı olmadığının herkes farkında. KESK bütçe ile ilgili taleplerini başta kamu emekçileri olmak üzere toplumun geneliyle paylaşmak amacıyla 22 Kasım’da Samsun ve Adana ve 29 Kasım’da ise Van ve İzmir’de mitingler düzenledi.
2026 bütçesinin genel kurulda görüşüldüğü sırada Meclis önüne gelerek açıklama yapmak isteyen sendikalara izin verilmemesi bütçe yapım sürecinin insan hakları politikaları gözetilmekten uzak olduğunun bir göstergesidir.
Maalesef, Meclis önündeki bütçe eylemlerinin engellenmesi bu yıla özgü de değil. Hatırlanacağı üzere KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’nin yapmak geçen yıl yapmak istediği açıklama da engellenmiş ve iki kişi gözaltına alınmıştı.
2026 Bütçesi insan haklarını geliştirmekten uzak
2026 bütçesinde vergi yapısı yine değişmedi. Vergilerin büyük çoğunluğu ücretli çalışanlardan toplanırken kurumlar vergisinin bütçedeki payı yine sınırlı kalıyor. Bu bütçenin bir sonucu olan yoksulluk ve sebep olduğu ağır insan hakları ihlalleri toplumun geniş kesimlerini etkiliyor.
Yeterli bütçe olmadığında nitelikli, anadilinde, kamusal ve laik olması gereken eğitim hizmeti gerektiği gibi sunulamıyor. Bundan dolayı da, bir dizi ağır hak ihlali yaşanıyor. Nitelik eğitim alan birey kendisini yeterince gerçekleştirmediği için çalışma yaşamında da ihlallerle karşılaşıyor.
Eğitim alsa bile işsizlik nedeniyle kendi niteliklerine uygun bir iş bulamadığında ucuz iş gücü olarak insan onuruna yakışır olmaktan uzak ücret ve koşullar altında çalışmayı kabul etmek durumunda kalabiliyor. Kimi zaman kayıt dışı olarak çalışıyor. Kayıt dışı veya kayıtlı çalışırken işçi sağlığı ve güvenliği standartlardan uzak çalışmanın tek veya zorunlu seçenek olarak gösterildiği durumlar yaşanıyor.
Çalışırken iş kazası geçirebiliyor, meslek hastalığına yakalanabiliyor veya iş cinayetinde yaşamını yitirebiliyor. Bu şekilde eğitim hakkı ihlal edilen binlerce, on binlerce kişinin yaşadığı sorunlar toplumsal düzeyde büyük bir nitelik kaybı anlamına geliyor. Dolayısıyla, sadece bireysel bir hak ihlal edilmiyor toplum bir bütün etkileniyor.
Bütçeden nitelikli eğitime yeterince bütçe ayrılmamasının eğitim emekçileri bakımından da benzer çeşitlilikte bir dizi ihlale yol açtığını belirtebiliriz.
Maalesef, eğitim, sağlık, barınma vb. temel konulara ilişkin hak temelli bir yaklaşımdan uzak olduğu görülüyor. Kamusal hizmetlerin niteliğini hem hizmet alanlar hem de hizmeti sunan kamu emekçileri bakımından geliştirmek için bütçenin insan hakları temelli hazırlanması gerekir.
2026 yılı bütçesinde kadınları temel olarak aile perspektifinden ele alıyor. Bu konuda Doç. Dr. Emel Memiş’in bianet’e yaptığı değerlendirme ziyadesiyle bilgilendirici. Benzer şekilde, Prof. Dr. Mustafa Durmuş da 21 Aralık’taki yazısında 2026 bütçesini insan hakları açısından değerlendiriyor.

2026 bütçesinde kadınlar yine “aile”ye sıkıştırıldı
Asgari ücret
2026 bütçe kanunun kabul edilmesi toplumun yoksul kesimlerinin yaşamımızı doğrudan ve derinden etkileyen politikaları izlemesinin sona erdiğine anlamına gelmiyor.
2026 yılı asgari ücret görüşmeleri hala devam ediyor. En büyük işçi konfederasyonu Türk İş etkili bir söz ve oy hakkının olmadığının altını çizerek görüşmelere katılmıyor. Konfederasyon 12 Aralık’ta yaptığı açıklamada Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısının adil ve demokratik olmaktan uzak olmasından kaynaklı katılmayacaklarını duyurdu.
TİS sürecinde hükümet ve sendikalar arasındaki anlaşmazlığı çözme görevi olan hakem heyetinin de benzeri gerekçelerle eleştirildiği dikkate alındığında işçilerin ve kamu emekçilerinin etkili bir mekanizmadan yoksun olduğu görülüyor.
Bir diğer işçi konfederasyonu DİSK de asgari ücrete ilişkin taleplerini kamuoyu ile paylaşmak için gelirde adalet talebiyle İstanbul’dan Ankara’ya yürüyor.
Kamu emekçileri de işçiler de bütçede maalesef hak ettiği yeri bulamıyor.
Barış süreci
1 Ekim 2024’te başlayan ve Kürt meselesinde diyalog yoluyla çözüm imkanı sunarak bizleri umutlandıran Barış süreci siyasi irade gerektiriyor.
Öte yandan, siyasi iradenin gerektirdiği politikaların uygulanmasında bütçe de önemli bir bileşen. Örneğin, anadilinde kamusal hizmetler için gerekli nitelikleri taşıyan yeterli kamu emekçisinin istihdamı, bu hizmetleri daha etkili bir biçimde sunmalarını sağlayacak eğitimleri almaları, altyapı hizmetleri vb. konular bütçe gerektiriyor.
Bütçenin genelinin oylandığı ve yaklaşık 11 saat 39. Birleşim’in tutanaklarında barış kavramı 44 defa geçiyor. Tahmin edileceği üzere bu sözü en fazla kullananlar DEM Parti mensupları.
Kalıcı ve kapsayıcı barışın inşası bütünlüklü bir politika gerektirir. Kamu bütçesi de buna dahildir.
Bütçeyi izlemeye devam etmeliyiz
Bu alandaki uzmanlar daha iyi bilir ancak 2026 yılı bütçesinin insan haklarını koruma ve geliştirmekten uzak olduğunu söylemek mümkün. Oysa ki, gerek bütçenin hazırlanma biçimi gerekse de gelir ve harcama kalemlerinin toplum yararına olması elzemdir.
İnsan hakları savunucuları olarak 2026 yılı bütçesinin kullanılmasını etkili bir biçimde izlememiz gerekiyor. Dahası 2027 yılı bütçesinin insan hakları, barış ve emekten yana yani halk bütçesi olması için çaba sarf etmeliyiz.
Esasen, bu konuda sadece insan hakları savunucuları değil toplumun tamamı sorumluluk üstlenmelidir. Zira bütçe bir insan hakları meselesidir ve herkesi ilgilendirir.
Not: Yazının fotoğrafı, "The Life of David Gale/ "Ölüm ve Yaşam Arasında" isimli filmden. Film, Kevin Spacey’nin canlandırdığı Teksaslı bir üniversite profesörünün idam cezasına karşı yürüttüğü entelektüel mücadeleyle başlıyor.
İdam karşıtı görüşleriyle tanınan bu akademisyen, önce tecavüz ardından da cinayet suçlamasıyla tutuklanarak ölüm cezasıyla karşı karşıya kalıyor. Mahkeme, yasalar doğrultusunda kararını veriyor ve profesörün idamını onaylıyor.
Kate Winslet’in hayat verdiği gazeteci karakteri, idamdan önceki son üç günde profesörle röportaj yapmak üzere görevlendiriliyor.
Bu görüşmeler sırasında anlatı, geçmişe dönüşlerle derinleşiyor ve başta belirsiz kalan olaylar adım adım netlik kazanıyor. Film, izleyiciyi yalnızca suçun kendisiyle değil, suçun anlatılması, algılanması ve yargılanmasıyla da yüzleştiriyor.
İdam cezasına eleştirel bir perspektiften yaklaşan yapım, yönetmen Alan Parker’ın son dönem filmografisi içinde en çarpıcı ve sarsıcı işlerinden biri olarak öne çıkıyor. Hem oyunculukları hem de ahlaki sorgulamalarıyla film, izleyiciyi rahatsız eden ama düşündüren bir etki bırakıyor.
(Oİ/EMK)







