Fotoğraf: AA
İktidar, iktidarını sürdürebilmek için seçim yasalarında yaptığı değişiklikleri meclisten geçirip 6 Nisan’da 31801 sayılı Resmi Gazete’de yayımladı. Seçim yasalarında yapılan değişiklikler 6 Nisan 2023’ten sonra yapılacak seçimlerde uygulamaya girecek.
Ramazan’da seçim yapılmaz deniyorsa, 2023 Nisan ayının ilk 19 günü ramazan, 20-21 ve 22’inci günlere de ramazan bayramı denk geliyor. 23 Nisan 2023 Pazar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 103. kuruluş yıldönümü ve şimdilik (!) kutlamaya devam ettiğimiz ulusal bir bayram.
Dolayısıyla seçim yasası değişikliklerinin uygulamaya konabileceği en uygun ilk seçim tarihi 30 Nisan 2023, Pazar günü olabilir.
Ayrıca tam da bu sırada Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Nurettin Nebati’nin yaptığı, aralık ayından itibaren bu ülkede her ay enflasyonun düştüğünü hep birlikte göreceğiz" açıklaması seçim yapılabilir bir ortamın işareti sayılabilir.
Çünkü Bakan Nebati böyle söyleyerek bakın aslında ne söylemiş oluyor:
* 2022 Nisan-Kasım ayları arasında ‘bu ülkede enflasyon’ en az -aylık ortalama yüzde 2 gibi gerçekleşerek- yüzde 16 olacak ve dolayısıyla 2022 Kasım ayı bitimine değin enflasyon yüzde 61,14’ün altına inmeyecek ama, yüzde 75li-80li oranlara yükselmeyeceğini de kimse garanti etmiyor.
* Aralık ayı enflasyonu yüzde 13,58’den daha düşük gelebileceği için, Ocak ayının başında 2022 enflasyonunun sekiz-on puan ve hatta üstünde bir oranda birden düştüğüne tanık olunabilir.
* Ocak ayı enflasyonunun yüzde 11,10’un altında gerçekleşmesi ve enflasyon yıllık oranının beş – sekiz puan düşmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
* Şubat ayı enflasyonu 4,81’den düşük olunca da yıllık enflasyon düşmeye devam edecek.
* Mart ayı enflasyonu 5,46’dan az gerçekleşince düşüş Nisan ayının başında açıklanan enflasyon oranlarında da devam ediyor olacak.
Daha önce söylediklerinden farklı olarak bu kez Bakan Nebati görünür gerçeğin anlatımı yoluyla Nisan ayının seçime uygunluğunu iktidara-muhalefete ve de dosta-düşmana açıklamış oluyor.
Konuşulmayanları Konuşmak
Yazının başlığı önümüzdeki seçim üzerine ‘Konuşulmayanları Konuşmak’. Ama bunun anlamı bilinmeyenlerin ifşası ya da yepyeni bilgilerle seçime farklı boyutlar kazandırma çabası değil.
Tam tersine; bilinip de konuşulmayan, sorun yokmuş gibi davranılan kimi konuları gündeme getirerek seçmenlerin bilgilenmesini sağlayacak tartışma, konuşma, anlaşma ortamına biraz olsun katkı sunmak.
30 Nisan 2023 Pazar günü seçim yapılabilmesi için ocak ya da şubat ayında seçim kararının alınması ve seçim sürecinin resmen başlatılması gerekecek. Erken seçim kararının alınması için mecliste nitelikli çoğunluğa ihtiyaç var.
Dolayısıyla en az 360 milletvekili, seçimin erkene alınması yönünde oy kullanacak ve "Haziran ayında zaten seçim yapılacakken, süreyi kırk-elli gün öne çekmenin ne anlamı var" diye de sormayacaklar.
Ayrıca iktidar ve ittifak yaptığı partilerin 360 milletvekili bulunmadığına göre, bu seçim kararı ancak iktidar ve muhalefet milletvekillerinin ortak fikir ve eylem birliğiyle ya da iktidarın/iktidar ittifakının meclisteki bir kısım milletvekilleriyle anlaşarak ortak davranmaları yoluyla alınabilir.
Diyelim ki muhalefet; bu erken seçim kararının 2023 yılı için değil de, 2022 sonbaharı için alınmasını önerir ve de bu kararında diretirse, sonuç ne olabilir?
İki şey olabilir.
ilki; iktidar bu öneriyi kabul eder, böylece seçim yasası değişikliklerinin uygulanmasından vazgeçmiş ve fakat Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olmasının da önü açmış olur.
İkincisi; iktidar erken seçimin 2022’de yapılmasını kabul etmez ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını tartışmalı hale getirirken, seçim yasası değişikliklerinin ilk seçimde uygulanmasını mümkün hale getirmiş olur.
Eğer iktidar ile muhalefet parti ya da partileri erken seçim konusunda anlaşamazlarsa ne ve neler olabilir?
Önce iktidar cephesinin olası davranış kalıplarına bakmakta yarar var.
- Erdoğan’ın yeni dönem için Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi tartışmalı hale gelir, o nedenle;
- 2023 seçimlerinde AKP genel başkanı olarak Cumhurbaşkanı adayı olmaz ve kendini bir sonraki dönemin adaylığı için (Putin-Medvedev-Putin değişimi gibi) rotasyona hazırlar,
- Erdoğan fiili durum yaratarak Cumhurbaşkanı adayı olur ve YSK’dan, ilk Cumhurbaşkanlığı döneminin parlamenter sistem döneminde yaşandığı için, mevcut adaylığının yeni sistem açısından değerlendirilmesi gereğini savunarak, adaylığının kabulünü ve onaylanmasını ister,
- YSK bu isteği kabul ederse, alınan kararın itiraz edilemez olması nedeniyle Erdoğan Cumhur ittifakının cumhurbaşkanı adayı olur,
- YSK bu isteği onaylamazsa, Erdoğan mağdur edildiğini savunarak rotasyon formülüne döner.
- Erdoğan erken seçim kararını kendisi alır, Cumhurbaşkanı adayı olur ya da zamanında yapılacak seçim için Cumhurbaşkanlığı için adaylığını ilan eder.Bu durumda;
- Erdoğan kendisinin Partili Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sisteminin ikinci Cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilan ederek, YSK’ya başvuru yapar ve adaylığının onaylanmasını ister,
- YSK bu isteği kabul ederse, kararın itiraz mercii olmadığı için Erdoğan Cumhur ittifakının Cumhurbaşkanı adayı olur,
- YSK’nın bu isteği onaylamama koşulunda -ki Anayasal çerçevede olması gereken bu ise de- Erdoğan’ın mağdur bir Cumhurbaşkanı adayı konumuyla rotasyon formülüne yönelişi ve adayını kitlelerle sunarak onun için propaganda çalışmalarına katılışı gözlenir.
- Erdoğan kendisinin Partili Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sisteminin ikinci Cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilan ederek, YSK’ya başvuru yapar ve adaylığının onaylanmasını ister,
Muhalefet partilerinin toplu ve parçalı davranışları iktidardan gelen seçim ataklarına karşı farklı durumlar ortaya çıkaracaktır. Çünkü muhalefetin ortak bir kararla 2022 için erken seçim kararı alabilecek çoğunluğu olmamasına karşın, bazı muhalefet parti ya da milletvekilleri iktidarla anlaşarak meclisten 2023 için erken seçim kararı çıkarılabilir.
Dolayısıyla 2023 için meclisten erken seçim kararının çıkması iktidar açısından ideal seçim ortamının yaratılmış olması anlamına gelir. Çünkü;
- Erdoğan sorunsuzca Cumhurbaşkanı adayı olabilecektir,
- Seçim yasası değişiklikleri uygulanabilir olacaktır,
- Enflasyonun, en azından ocak / şubat / mart / nisan ayları başlarında küçük ya da büyük oranlarla ve arka arkaya düşüşünün yaşanma olasılığı yüksektir,
- Yılbaşında yapılacak maaş-ücret zamları ve enflasyon düşüş süreci çakışması, ‘dış güçlerin saldırıları savuşturuldu, yeniden güzel günlere gidiyoruz’ sloganı ‘yerli ve milli politika’ söylemi çerçevesinde geliştirilecek yeni dini-milli politika ortamı yaratılmış olacaktır,
- Erdoğan’ın karizmatik liderliğinin de ortamı yeniden üretilecektir.
Muhalefet partileri - ittifakı Erdoğan’ın mağduriyet yaratma politikalarına teslim olmama yönünde geliştirecekleri alternatif politikalar seçimin koşulları, yönü ve biçimini büyük oranda etkiliyeceği gibi, muhalefetin;
- Söyleyecek sözünün,
- Tüm seçim sürecini örgütlü ve planlı bir yapıyla götürebilecek gücünün,
- Seçim süreci öncesi, ânı ve sonrasında yaşanabilecek haksız ve hukuksuz tüm girişim ve uygulamalara karşı direncinin olması seçim sürecinin de nihai belirleyicisi olabilir.
Çünkü muhalefet partileri birlikte ya da ayrı ayrı iktidar tarafından yaratılan fiili duruma uyum mekanizmaları geliştirmek yerine, yasal ve hukuki durumun savunucusu olmayı da seçebilirler.
Seçtikleri konuma göre de politika üretebilecek bilinç ve örgütlenmeye sahip olabilirler. İşte bu da, yeni bir mücadele biçiminin ortaya çıkmasının aracı olabilir.
Sonuç Yerine
AKP İktidarı yurtiçi kayıtlı seçmen bazıyla en yüksek oy oranına 12 Eylül 2010 referandumunda yüzde 43,8’lik destekle ulaşmıştı. Bu destek 2011 seçimlerinde yüzde 42,4’e, 2015 Haziran seçimlerinde yüzde 34,1’e gerileyip, Kasım 2015’de olağanüstü hâl koşullarında yapılan tekrar seçimle yeniden yüzde 42,4’e yükseldi.2018’de yine geriledi ve yüzde 36,5’e indi.
Türkiye’de son on yılın seçimlerinde geçersiz oylarla, seçime katılmayanların toplamı yüzde 15 dolayında. Dolayısıyla AKP’ye oy verenlerle oy kullanmayanların dışında kalan, -bir diğer büyük seçmen kitlesi- toplam kayıtlı seçmenlerin diğer yarısı var. Bu diğer seçmenler küçük, büyük çeşitli partiler arasında dağılıyorlar.
Ama bu kesimin azımsanmayacak bir oy potansiyeli var ve seçim barajı nedeniyle bu potansiyel işlevsizleşip, çöpe dönüşüyor. Ama, hem de AKP’nin getirdiği yeni seçim sistemi değişikliğiyle bunun önüne geçmek artık mümkün.
AKP ilk iktidara geldiği 2002 seçimlerinde kayıtlı seçmenlerin ancak yüzde 26,1’inin oyunu almıştı. Bugün AKP o oy düzeyini bile arar noktaya geldiğini kendisi de kabul ediyor. Bunun kanıtı da uygulamaya sokmaya çalıştığı seçim sistemi değişiklikleri. Dolayısıyla AKP kaybediyor ve oy kaybetme süreci hergün biraz daha da hızlanıyor.
Evet AKP kaybediyor, ‘ama bunun anlamı muhalefetin kazanması mı?’ sorusuna verilecek tek bir yanıt yok. Çünkü AKP’nin kaybına karşın muhalefetin kazandığı yargısına varmak o kadar kolay değil. İşte o zaman oluşacak sonuç seçimlere katılım oranının düşmesi şeklinde karşımıza çıkarsa, bu da bir sürpriz oluşturmayacaktır.
Unutulmasın ki geçici ilk sonuçlara göre Fransa’da seçime katılım yüzde altmış beş, Macaristan’da yüzde yetmiş dolaylarında gerçekleşti.
Türkiye’de de yüzde doksanlı, seksenli seçime katılım oranları giderek buharlaşırsa, bundan da en çok muhalif olmayı beceremeyen parti ve ittifaklar sorumlu olur. Çünkü Erdoğan 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de katılım düşüklüğünden yararlanmıştı, 2023’de bu neden yinelenmesin? (ST/APK/KU)