Bir senenin verimli geçip geçmediğini ve arkasında nasıl izler bıraktığını belgelemenin en kestirme yolu, yıl sonu listeleri. 2017’de ülkemizde vizyona girmiş yapımları göz önünde bulundurarak hem yerli hem de yabancı filmler için ‘En İyi 10’ listesi hazırladık. Hangi filmlerin neden önplana çıktığını ve geleceğe bırakabileceği mirası da kısaca özetledik.
En İyi 10 Yerli Film
1- Kaygı
Sivas Katliamı’ndan yola çıkarak tek tipleşen Türkiye’ye dair net eleştiriler getirdiği ve sinemamızda iyi örneklerine nadiren rastladığımız psikolojik gerilim türüne sağlam katkısı için. İlk film olarak olgun dili dikkat çekiyor.
2- Taş
Tarkovski’nin inanç çemberine Kafka’nın devlet/sistem eleştirisini kattığı ve enfes görüntü yönetimi için. Siyah-beyaz görüntüler ve kamera hareketleri çok çok iyi tasarlanmış.
3- Zer
Zaman ve yaşam tarzı değişse de geçmişteki acıların nesiller boyu sürdüğü gerçeğiyle yüzleşmek ve filmin sansüre uğramasını protesto etmek için. Lokal acıları global yapmayı, sonra yeniden anne karnına geri dönmeyi başarıyor.
4- Ağustos Böcekleri ve Karıncalar
Kapalı alanda, güçlü karakterler ve sağlam oyunculuklarla etkili bir aile draması ve gerilimi yaratabildiği için. Teatral olduğu yönünde eleştirilen film, karakterlerinin ve senaryosunun gücünü aslında bu yönünden alıyor.
5- Koca Dünya
Yakın dönemde düşüşe geçen Reha Erdem sinemasının yeniden toparlanışını görmek; masal-trajedi bileşeniyle umut ve acıyı birarada hissedebilmek için. Hayat Var'ın ruh ikizi gibi ve modern bir Hansel-Gratel hikayesi...
6- Buğday
Galasını sarayda yapması, objektif değerlendirme imkanını tarumar etse de sinemamız için bilimkurguda en üst seviye sayılabilecek ilk yarısı için. Siyah-beyaz çekilen ve estetiği, işçiliği göz kamaştıran filmin, bilim yerine inancı oturtma gayreti, senaryoda da handikap yaratıyor.
7- İşe Yarar Bir Şey
Şiirin sinemaya uyarlanmasındaki sükuneti ve zarafeti, 3 farklı film çıkarabilecek güçlü hikayeleri ve Başak Köklükaya’nın ödüllü performansı için (Öykü Karayel’in de hakkını yemeyelim). Bölümler arasındaki geçişler kesintili olsa da sinemamız için gayet temiz bir iş.
8- Kedi
İstanbul'un kadim sahiplerini, özgürlüğün dört ayaklı simgelerini, çoğu insandan daha karakterli güzel varlıkları, candan bir dille anlattığı için. Olağanüstü bir yaratıcılık yok belki ama İstanbul ile kedilerin ruhunu başarıyla birleştiriyor.
9- Ayla
Senarist Yiğit Güralp’in yok sayılması ve yapımcı üzerinden dile getirilen haksızlıklar filme gölge düşürse de tarihte tozlu kalmış bir kahramanlık öyküsünü ajite etmeden ve iyi bir sinematografiyle anlattığı için. Babam ve Oğlum’un yıllar sonraki halefi oldu adeta.
10- Aile Arasında
Recep İvedikler, Çalgı Çengiler ile kapana kısılmış komedi filmlerine seviye ve yüksek enerji getirdiği, şen şakrak Engin Günaydın-Demet Evgar ikilisini sinemaya kazandırdığı için. Seyirci ve eleştirmenleri buluşturma noktasında bu yılın galibi.
En İyi 10 Yabancı Film
1- Manchester by the Sea
Kabuk bağlamayan yaralar ve dönüşemeyen karakter üzerine mükemmel bir senaryo nasıl yazılır, sorusunun cevabı ve Casey Affleck’in insanüstü performansı için. Albinoni'nin G Minor Adagio'su sinemada hiç bu kadar yıkıcı bir etki yaratmamıştı.
2- Summer 1993
Annesiz kalan küçük bir kızın sığıntı olmamak için verdiği, kıskançlıkla karışık mücadele ve o unutulmaz final sahnesi için. Seyirciyi, küçük kahramanını sevdirmeye değil çözümlemeye yönlendirmesi, gerçekçi bakış açısı alkışı hak ediyor.
3- Personal Shopper
Metafiziği zarif hamlelerle inandırıcı kılabildiği ve ‘neye inanıyorsan gerçek o’ diyen ilginç finali için. Ve Kristen Stewart’ın giderek olgunlaşan, evrilen oyunculuğu da filmin etkisini daha yukarılara taşıyor.
4- Loving Vincent
Yağlıboya resim sanatına adanmış harikulade işçiliği ve Vincent van Gogh'un muhteşem tablolarını hikayelendirerek zekice birbirine bağladığı için. ‘El işi göz nuru’ tabirinin hâlâ geçerli olduğunu görmek, hız çağından muzdaripleri mutlu ediyor.
5- Blade Runner 2049
Sony’nin ‘canım, siz zaten muhafazakarsınız’ deyip ‘yerel kültüre saygısından dolayı’ yaptığı sansürünü unutmamak hem de aslına saygıda kusur etmeyen filmin kendi atmosferini nasıl başarıyla kurduğunu görmek için. Başyapıt sayılan öncülünün ağırlığı altında ezilmemesi takdire şayan.
6- The Killing of a Sacred Deer
Yorgos Lanthimos’un şaşırtıcı, nedenlere değil sürece ve sonuca odaklı dünyasına ortak olmak ve Barry Keoghan’ın içinde yanardağ barındıran performansı için. Lanthimos, Haneke’ye yaklaşıp kendinden uzaklaşırken bile özgünlüğünü koruyabiliyor.
7- Mother!
Sanatçıları sevgiyi, emeği yutan bir tür vampir/şeytana benzettiği ve delilik ile dahilik sınırında hız sınırını geçtiği için. Darren Aronofsky’nin mesleğiyle ve kendiyle yüzleşmesini izlemek, tuhaf ama saygıyı hak eden bir deneyim.
8- Moonlight
Oscar kazanması ve törende uğradığı talihsizlik bir yana, azınlıkların ve ötekileştirilenlerin sessiz çığlığı olabildiği için. Karakterlerinin, hapsoldukları kısırdöngüde çırpınışlarına, çıkmazlarına, mecburi teslimiyetlerine tanık olmak açısından ‘yara açıcı’ bir film.
9- Ma vie de Courgette
Pek çok sinemacının 100’lerce dakikaya sığdırılamadıklarını, yaşamın sillesini ve umudu 60 dakikada gerçekçi ve sade bir dille anlatabildiği için. Çocukların dünyasına, onlarla konuşur gibi eğilen animasyon, travma tedavi hizmeti sunuyor sanki.
10- Wonder
Ülkecek ve dünyacak şahit olduğumuz tüm rezaletlere karşın nezaketin, iyiliğin, umudun hâlâ nefes aldığını hissedebilmek için. Başkahramanın sorununa odaklanma tuzağına düşmeyip diğer karakterlerin yaralarına basma detaycılığına şapka çıkarmalı. (MI/HK)