3 Mart’ta başlayan bu yazı dizisinde; 30 ilin ilçeler ayrımında
genel ve yerel seçim sonuçlarına yansıyan seçmen eğilimlerindeki
benzeşme ve farklılaşmalar incelenerek, 2014 yerel yönetim seçimlerinde
il ve -eski ya da yeni sınırlarıyla- ilçelerin nasıl bir oy
dağılımıyla seçime girecekleri, seçimde aday etkisinin önem ve
ağırlığı konularında ortaya çıkan bilgi ve bulgular paylaşıldı.
Dünkü yazıda 2014 yerel yönetim seçimleri seçmenlerinin kim
olduklarına ve bu seçmenlerin mekana dağılım oranlarına değindik.
Bugün de il grupları ve yerel seçimde aday etkisi ele alınıp 2009 ve
2011 seçimlerinden gelen bulgular -ufuk açıcı olması için- geçmiş ve
gelecekleriyle sergileniyor ki, yarına ve yarınlara ilişkin çıkarımlarda bulunabilelim
30 Büyükşehir’in 4 il grubu ve diğer 51 il
30 il, 30 Mart 2014 seçmen kayıtlarına göre Türkiye’deki her 100 seçmenden yaklaşık 77’sinin yaşadığı Büyükşehirler demek. Bu Büyükşehirlerin seçmenleri farklı siyasi yönelişler sergiliyor. Sonuçta da, kimi iller yani Büyükşehirler Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP’ye) diğerlerinden çok daha fazla oy verirken kimi illerde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bir başka grup ilde de Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) en çok oyu alan parti olabiliyor. Bu durum ortaya dört ayrı il ya da Büyükşehir grubu çıkarıyor. Bir de 30 Büyükşehir’in dışında kalan 51 ili düşünürsek beş ayrı il grubu oluşuyor.
30 Büyükşehir (ve 51 il) İçin İl Grupları Oy Dağılım Tablosu | 2011 Genel Milletvekili Seçimleri | |||||||
AKP | CHP | MHP | Bağımsız | Diğer Partiler | Seçme- yenler | Toplam | Grup Ağırlığı | |
AKP Ağırlıklı12 İl | 52,6 | 15,6 | 11,2 | 1,5 | 4,9 | 14,1 | 100,0 | 26,8 / 20,6 |
CHP Ağırlıklı 4 İl | 31,1 | 37,3 | 11,4 | 3,3 | 3,3 | 13,6 | 100,0 | 12,5 / 9,6 |
BDP Ağırlıklı 4 İl | 34,6 | 2,5 | 1,6 | 37,8 | 2,4 | 21,0 | 100,0 | 6,9 / 5,3 |
Genele Yaklaşan 10 İl | 39,5 | 27,2 | 11,7 | 3,5 | 3,6 | 14,5 | 100,0 | 53,8 / 41,3 |
30 Büyükşehir | 41,7 | 23,7 | 10,8 | 5,3 | 3,8 | 14,7 | 100,0 | 100 / 76,8 |
51 il Toplamı | 45,1 | 17,1 | 12,0 | 6,6 | 4,2 | 15,0 | 100,0 | 23,2 |
Türkiye Toplamı | 42,5 | 22,1 | 11,1 | 5,6 | 3,9 | 14,8 | 100,0 | 100,0 |
Öncelikle belirtmekte yarar var; 30 Büyükşehir seçmeninin yüzde 53,8’inin yaşadığı 10 il diğer 20 Büyükşehir’den önemli oranda farklılaşıyor, ayrılıyor. Bu iller neredeyse tüm partiler açısından genel ortalamalara yakın oy dağılımları sergileyen Büyükşehirlerden oluşuyor. Bu grupta Adana / Ankara / Antalya / Balıkesir / Denizli / Eskişehir / Hatay / İstanbul / Manisa ve Mersin yer alıyor. Bu on ilin toplamında AKP kayıtlı seçmenlerin yüzde 39,5’inin oyunu alırken, CHP yüzde 27,2’sinin, MHP yüzde 11,7’sinin, Bağımsızlar yüzde 3,5’inin ve diğer partiler de yüzde 3,6’sının oyunu toplayabiliyor. Grup içinde (oy kullanmayan ve oyu geçersiz olan seçmenlerin) seçmeyenlerin ağırlığı ise kayıtlı seçmenlerin yüzde 14,7’si kadar.
Hatay, Adana, Ankara çizgisinin batısında kalan illerden oluşan ve genele yaklaşan oy dağılımlı Büyükşehirlerde kendilerini -yüzde 10’luk seçim barajı nedeniyle- bağımsızlar olarak ifade edebilen BDP’liler dışındaki tüm siyasi parti seçmenleri (artı/eksi yüzde 15’lik oynamalar içinde), Büyükşehirler genelinde ulaştıkları oy oranlarına bu illerde de ulaşıyorlar.
AKP ağırlıklı il olarak tanımlanabilecek 12 Büyükşehir, Bursa / Erzurum / Gaziantep / K:Maraş / Kayseri / Kocaeli / Konya / Malatya / Ordu / Sakarya / Samsun / Trabzon’dan oluşuyor. Söz konusu illerde AKP, kayıtlı seçmenlerin ortalama yüzde 52,6’sının oyunu alırken, bu grup en büyük oy kaybına bağımsızlar ile CHP’lilerin uğradığı Büyükşehirler olarak öne çıkıyor. Bu iller arasına Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Büyükşehirleri girmezken Karadeniz, İç Anadolu ve Güney Marmara’nın 6360 sayılı yasa kapsamındaki tüm illeri neredeyse, bu grup içinde toplu olarak yer alıyor.
CHP ağırlıklı 4 il; üç Ege, bir de Trakya Büyükşehir’inden oluşuyor. Bu Büyükşehirler, denize kıyısı olan Aydın / İzmir / Muğla ve Tekirdağ illeri. Grubun özelliği CHP’nin yüzde 37,3’lük oy oranıyla birinci parti olması ve AKP’nin yüzde 31,1’lik bir oy düzeyiyle CHP’nin arkasından gelişi. CHP illeri grubu içinde bağımsızlar ve diğer küçük partiler yüzde 3,3 oranında eşit oy alırken, seçmeyenlerin yüzde 13,6’lık oranla en alt düzeye inmiş olması dikkat çekici.
Son grup; BDP ağırlıklı yapısıyla Diyarbakır / Mardin / Ş.Urfa ve Van’dan oluşan; kayıtlı seçmenlerin yüzde 37,8’inin bağımsızlara oy vermesiyle Kürt siyasi hareketini öne çıkaran, ikinci parti olarak AKP’ye yüzde 34,6 oranında destek veren, seçmeyenleri yüzde 21’lik düzeyi ile önemli bir seçmen kitlesi olarak içinde barındıran Büyükşehirler grubu oluyor.
BDP ağırlıklı Büyükşehirlerde CHP, MHP ve diğer partiler (yüzde 1,6 - 2,5 arasında oy düzeyiyle) en düşük oy oranlarıyla yer alıyorlar. BDP ağırlıklı Büyükşehirler grubu, 30 il içinde yüzde 6,9 oranında seçmen ağırlığıyla en küçük alt il grubunu oluştururken, CHP ağırlıklı grup da yüzde 12,5’lik payıyla ikinci sırada yer alıyor.
Büyükşehirler dışında kalan ve kayıtlı Türkiye seçmenlerinin yüzde 23,2’sinin yaşadığı 51 ilin oluşturduğu son alt il grubu AKP ağırlıklı Büyükşehirlere yakın oy dağılımları sergiliyor. Bu il grubunun oy dağılımında ortaya çıkardığı tek farlılık, bağımsızların oy oranının kayıtlı seçmenlerin yüzde 6,6’sına ulaşmış olması.
Belediye başkanlığı seçiminde aday ve parti etkisi
2009 yerel yönetim seçimlerinde 30 ilin 508 ilçesinde belediye başkanlığı seçimleri yapıldı. Bu belediye başkanlığı seçimlerinden 250’sini AKP adayları kazandı. CHP 119, MHP 69, Demokratik Toplum Partisi (DTP) 28 ve diğer partiler ise 31 belediye başkanlığı kazanırken, aday etkisi bu seçimlerde çok önemli rol oynadı.
AKP’nin 2009 seçimlerinde kazandığı 250 ilçe belediye başkanlığından sadece 32’si (yüzde 12,8’i), aday etkisine bağlı olarak AKP lehine sonuçlanırken; aday etkisiyle belediye başkanlığı kazanma oranları ilk dört parti dışında kalan partilerde yüzde 100, MHP’de yüzde 91,3, CHP’de yüzde 39,5 ve DTP’de ise yüzde 32,1 olarak gerçekleşti. Hem de bunların önemli kısmı, AKP’ye rağmen aday etkisiyle kazanılan belediye başkanlıkları oldu.
Aday etkisi olmadan parti oylarının ağırlığıyla kazanılan belediye başkanlıklarından söz edildiğinde doğal olarak AKP ilk sırayı alıyor. 2009 yerel yönetim seçimlerinde AKP kazandığı ilçe belediye başkanlıklarının yüzde 87,2’sini (218 ilçe belediye başkanlığını), partinin ilçedeki oy ağırlığı sayesinde almıştı. CHP’de parti oy ağırlığı sayesinde kazanılan ilçe belediye başkanlığı sayısı 72, DTP’de 19, MHP’de de 6 olarak gerçekleşti.
2014 yerel yönetim seçimlerinde belediye başkanlığı seçimi yapılacak Büyükşehir ilçelerinin sayısı 508’den 519’a yükselecek. Belediye başkanlığı seçimi yapılacak ilçe sayısının artış nedeni 6360 sayılı Büyükşehirler yasasının yürürlüğe girişi. Yasayla yeni Büyükşehir olan illerde yeni ilçeler kurulurken, eski Büyükşehirlerde de kimi sınır düzenlemeleri yapıldı. Bu düzenleme ve yeni ilçe oluşturma sürecinden 34 ilçe etkilenerek, sınırlarıyla yenilenen 45 ilçe oluşturuldu.
2011genel milletvekili seçim sonuçlarına göre sınırlarında 6360 sayılı yasayla değişiklik yapılan 34 ilçenin 22’sinde AKP, 9’unda CHP ve 3’ünde de Barış ve Demokrasi Partisi (BDP / bağımsızlara oy verenler) birinci partiyken, değişiklik sonrası 45 ilçenin 34’ünde AKP, 9’unda CHP ve 2’sinde de BDP birinci parti haline gelmiş oldu (bir gerrymandering -sınır değişikliği yoluyla seçim sonucunu değiştirme hilesi /11 ilçe kurup birinci olduğu ilçe sayısına 12 yeni ilçe ekleme- uygulaması olarak kayıtlara geçecek bir başarı örneği). Bir başka deyişle Merkez ilçeler bölünerek yeni ilçeler yaratılırken, küçük sınır değişiklikleriyle de eski bazı ilçeler yenileştirilmiş oldu. Böylece AKP’nin 2014 seçimlerine birinci parti olarak katılacağı ilçe sayısında da 12 artış gerçekleşti. Bu değişiklikle AKP 2014 yerel yönetim belediye başkanlığı seçimlerine 406 ilçede birinci parti olarak katılırken, CHP 80, BDP 32 ve MHP’de 1 ilçede seçime önde giren parti olacaklar.
2014 seçimlerinde AKP 406 ilçenin 260’ında CHP ile, 116’sında MHP, 28’inde BDP ve 2’sinde de diğer partilerden biriyle yarışacak. Buna karşın CHP’nin 80, BDP’nin 32 ve MHP’nin de 1 ilçede yarışacağı rakibi ise -hep ve daima- AKP olacak. Bir başka ifadeyle AKP 2014 yerel yönetim seçimlerine 406 ilçede birinci parti 113 ilçede de ikinci parti olarak katılacak.
Üçüncü saptama -yazının ilk kısmında kalan ilk iki saptamadan devamla-; 2011 seçim sonuçlarına göre 2014 seçimlerine açık ara önde giren parti olarak AKP; AKP’nin ağırlıklı olduğu 12 ilde rakiplerinin aday etkisine karşı, diğer partilerin (CHP, BDP) ağırlıklı olduğu 8 ve genel dağılımı yansıtan 10 ilde hem rakip partilerle hem de rakip parti adaylarının etkisiyle yarışmak zorunda kalacak. AKP seçim yarışında aday etkisinden kurtulmak için seçimi genel seçim havasına sokmayı, parti yarışında başarılı olmak ve eski seçmen desteğini sürdürmek için de siyasi kutuplaşmayı tercih eder konumda görünüyor. Ancak tercih edilen bu konum, başarı ya da başarısızlığı azaltma yerine; AKP’nin 2014 seçimlerinde yaşayabileceği hüsranı büyütecek etmenlerden biri de olabilir.
AKP’nin oyları nereden gelmişti, nereye gidebilir?
AKP ilk katıldığı 2002 seçimlerinden bu yana genel milletvekili seçimlerinde kazandığı oyları kaybetmeyen bir parti görünümünde. Buna karşın AKP’nin, genel milletvekili seçimleriyle yerel yönetim seçimlerinde aynı oy düzeyine sahip olmadığı da göz ardı edilmemeli.
2007 milletvekili seçimlerinde kayıtlı seçmenlerin yüzde 38,1’inin oyunu alan AKP, 2009 yerel yönetim il genel meclisi seçimlerinde oy oranını yüzde 31,9’a düşürüyor. Hem de yaklaşık 5 milyon 480 bin dolayında kayıtlı seçmen artışına karşılık 850 bin düzeyinde bir oy kaybı yaşayarak geriliyor. AKP, 2009 seçimlerinden sonra 2011’de yapılan milletvekili seçimlerinde yeniden oy oranını arttırıp, kayıtlı seçmenlerin yüzde 42,5’i düzeyine yükseltti.
2002’den 2011’e kadar AKP’nin oyları hep arttı. Tek istisna 2009 seçimleri. Ne oldu 2009 seçimlerinde de, AKP’nin sürekli artan kayıtlı seçmen bazlı oy oranı düştü? 2009 yerel yönetim seçimlerinde AKP, 2004 seçimlerinde aldığının çok az üzerine oy aldı. 2004 – 2009 seçimlerinin iki ortak yanı var, barajsız ve de yerel yönetim seçimleri olmaları. Bir de 2004 ve 2009 seçimlerinin ekonomik krizle ilişkileri var. 2004 seçiminin bir ekonomik krizden çıkış sürecinde, 2009 seçiminin ise ABD ve AB’yi vuran bizi de teğet geçen(!) bir ekonomik krizin göbeğinde yapılmış olması. Akla bu noktada iki soru geliyor. Birincisi; 2004 ve 2009 seçimlerinde AKP’nin oy oranlarının aynı düzeyi yansıtması bir rastlantı mı? İkincisi; eğer AKP’nin 2009 seçimlerindeki oy kaybı bir rastlantı değilse, yerel seçimlerdeki oy kaybının sebebi ne olabilir? Sorulara yanıt aramayı 30 Mart seçim sonrasına bırakıp, AKP oylarının kökenine bakmak 2014 yerel yönetim seçimlerini daha doğru ve iyi değerlendirebilmek için bize kapı da aralayabilir.
AKP 2002’de kayıtlı seçmenlerin yüzde 26,1’inin oyunu alarak tek başına iktidar oldu. (Bak; 27 Haziran 2012 tarihli Sezgin Tüzün - AKP Oyları Nereden Geliyor? başlıklı Bianet yazısı) AKP İktidar olurken oylarının; kapanan Fazilet Partisi (FP) ve yerine kurulan Saadet Partisi’nden (SP) yüzde 30,3’ünü, yıkılan iktidarın koalisyon ortağı MHP’den yüzde 23,8’ini, iktidarın diğer koalisyon ortağı Anavatan Partisi’nden (ANAP) yüzde 18,2’sini, koalisyon lideri Demokratik Sol Parti’den (DSP) yüzde 9,3’ünü ve 1999-2002 dönemi muhalefet partisi Doğru Yol Partisi’nden (DYP) yüzde 8,1’ini, almıştı. 2011 seçimlerine gelindiğinde AKP toplam oylarının kaynağını, yüzde 22,6 oranında ANAP-DYP, yüzde 16,7 oranında FP/SP, yüzde 13,1 oranında MHP, yüzde 6,3 oranında küçük sağ partiler, yüzde 4,9 oranında DSP ve yüzde 2 oranında da Kürt partilerinin seçmenleri oluşturuyor. AKP oylarının üçte biri (yüzde 34,4’ü) ise 2002, 2007 ve 2011 seçimlerinde seçmen kütüklerine yeni kayıt olan genç seçmenlerden geliyor. Dolayısıyla 2014 seçimlerine giderken en son 2011 seçimlerinde AKP’ye oy vermiş seçmenlerin her üçünden ikisi, daha önce AKP dışında bir başka partiye oy vermiş seçmenlerden oluşuyor. Bunlar, büyük olasılıkla umut arayan seçmenler. Bu seçmenler;
1- AKP’den umudu kesip bir başka partiye yönelenler,
2- AKP’den umudunu kesmesine karşın kendisine güven veren yeni bir parti bulamadığı için oy kullanmamayı yeğleyenler,
3- AKP’ye her durumda sıkı şekilde sarılıp partilerine oy vermeye devan edenler,
şeklinde üç ayrı grup oluşturabilirler. İlk grup içinde eski MHP’lilerin, ikinci grup içinde eski merkez sağ parti destekçilerinin ya da tersi –ilk grup merkez sağ parti destekçilerinin, ikinci grup da eski MHP’lilerin bulunduğu- ve üçüncü grup içinde de milli görüşçülerin yer alması bir sürpriz oluşturmaz. Ayrıca genç AKP seçmenlerinin davranışı da, bir başka sürpriz konusu ortaya çıkarabilir. Geçmişte/2011 seçimlerinde, AKP’ye oy vermiş seçmenin nasıl bir seçmen davranışı sergileyeceği 30 Mart seçimlerinde ortaya çıkacak. Ortaya çıkan değişimin analizi ise, ancak seçim sonrası ortaya çıkacak verilerden hareketle yapılabilecek.
Dördüncü saptama; seçimlere ilişkin yaptığım sergilemelerin ulaştığı nokta 30 Mart 2014 yerel yönetim seçimlerinde AKP’nin oy kaybedeceği çizgisi üzerinde yürüdü. Bu kayıp hem yerel seçimlerin genel seçim gibi sunulmasından, hem de genel seçimlerin kutuplaşma aracı olarak görülmesinden kaynaklanıyor. Bu da demokrasi, insan hakları ve özgürlük açılarından AKP’nin başarısızlığının başarı, başarısının ise başarısızlık olduğu bir durumu tarif ediyor.
Sonuç yerine
Muzaffer Şerif sosyal psikolojinin kurucularından, dünyanın ve Türkiye’nin en önemli bilim insanlarından birisi olmasına karşın yaşamının son kırk-kırk beş yılını Türkiye’den dışlanmış birisi olarak pasaportunu almadığı Amerika’da yaşadı ve orada (1906-1988) öldü. Muzaffer Şerif’in ölümünden 19 sene sonra Muzaffer Şerif’e Armağan (der. Sertan Batur, Ersin Aslıtürk, İletişim Yayınları 2007/İstanbul) adıyla çıkan kitapta yer alan röportajda kızı Sue Sherif babasını anlatırken bir yerde “hatırladığıma göre senatör Joseph McCarty’den küçümseyerek söz ederdi. Bazen Hitler Almanya’sından konuşurdu. Hitler’in zorlu bir konuşmacı olduğunu, fakat bütün gücünü, Alman halkının bazı kesimlerinin duymak istediği şeyleri dile getirmesinden aldığını söylerdi”* diye söz ediyor.
Diyeceksiniz ki 30 Mart 2014 seçimlerinden söz ederken, 2007 – 2011 seçim sonuçlarından hareketle çıkarsamalarda bulunurken Muzaffer Şerif aklına nereden geldi? Oluyor işte bazen böyle şeyler. İlgiliymiş gibi söylenen şeyler ilgisiz, ilgisizmiş gibi konuşulan şeyler de o kadar çok şeyle ilgili olabiliyor ki. Şaşırıyor insan.
Galiba Türkiye’de siyaset bilimcilerinin veya genel olarak sosyal bilimci, sosyal psikolog, hatta ekonomistlerin seçilmiş otoriterlik üzerine çalışmalarına ihtiyacımız var. Çalışmaya bir an önce başlasa şu bilim insanları başka ülkelere gitmeden ya da gitmek zorunda kalmadan, fena mı olur? Hem belki de siyasetçilerimiz bilim insanlarına bu konularda katkı da sunabilir, uygulamalı örnekler de. Neden olmasın? (ST/HK)
* Sertan Batur, Ersin Aslıtürk, Muzaffer Şerif’e Armağan, İletişim yayınları, 2007 İstanbul, sayfa 91 ve Alev Çoşkun, Yasemin Çoşkun Sosyal-Psikoloji dalının Kurucusu Dünya Ölçeğinde Bir Bilim İnsanı Ödemişli Müzaffer Şerif, Ödemiş Belediyesi Y.K.A.M Yayını No.7, Ödemiş. Sayfa 25.