Bu yazıda, daha sonra ayrıntılı olarak değerlendirme niyetimi saklı tutarak, yerel seçim sonuçlarıyla ilgili ilk izlenimlerimden oluşan notlarımı paylaşıyorum:
İstanbul'da CHP’nin aldığı belediyeler açısından pek bir fark yok. CHP, bu seçimde, Çatalca'yı alamayıp Beylikdüzü'nü almış; bir de Şişli, DSP'den CHP'ye geçmiş. Ancak, CHP'nin kalesi olan yerlerde oyu tavan yapmış. % 70'ler düzeyinde. Beyoğlu’nu alamamış.
AKP de CHP de Türkiye genelinde toplam oyunu % 5-6 düzeyinde arttırmış. Bu, kutuplaşmaya ve tek bir partide karar kılmaya işaret olarak görülebilir. Merkez sağ seçmenin de sol seçmenin de, kendi açılarındaki tek bir partide karar kıldığı görülüyor. MHP'nin oyları aşağı-yukarı aynı. Daha önce aldığı belediyelerin neredeyse çoğunu aldı. Kaybettikleri yerine ise yenilerini aldı (örneğin Mersin).
Seçimin sürprizi, Kürt illerinde patlama yapacağı söylenen BDP oldu (Urfa alınamadı; 2009'da alınan illere bir ek gelmedi). BDP, bir patlama yapmadı; HDP ise, tahminlerin altında kaldı.
"Halk, barış sürecini oyladı" diye yorum yapanlar, nasıl bir dar bakış içinde ki, Suriye'yle savaş olasılığını ve daha nice gelişmeyi yok sayıyor.
Seçimin kesin mağlubu, Gülen Cemaati oldu. Kendilerine yönelik büyük operasyonlar bekleniyor.
Geziciler açısından ise, enseyi karartacak bir şey yok. Hiç bir parti Gezi'yi temsil etmiyordu. Gezi, partilerden bağımsız olarak ortaya çıktı. Seçim sonuçları ne olursa olsun, yoluna devam eder. Gezi'nin etkisini muhtarlık seçimlerinde ve sandıkları koruma çabalarında gördük. Bunların sonuçlarını daha sonra değerlendirmek gerekecek. AKP’nin seçim sahtekarlıklarını belgeleyen binden fazla tutanağa dikkat çekelim. Gezi olmasaydı; bu tutanaklar tutulamayacaktı.
Birçoğumuzu şaşırtan, şu: Bu kadar kayıt, skandal, sosyal medya yasağı ve Gezi Direnişi üstüne, AKP'nin oylarını geriletmesini bekliyorduk; ancak kutuplaştırma siyasetinin başarısı öngörülemedi. Belki de, bundan sonra, muhalefet, AKP gibi ötekileştirici bir dili denemeli. Halk bundan anlıyor.
Bu seçimde, savaşı oyladık; tıpkı Hitler'in halkoylaması gibi. Savaş yakın; büyük itaatsizlik eylemleri görmek şaşırtıcı olmayacak. Daha baskıcı bir rejim geliyor. İçeride ve dışarıda daha fazla kan dökülmeyen bir dünya umuyoruz; keşke, hayat istediğimiz gibi ilerlese.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için yeniden Erdoğan'ın öne çıkması sözkonusu. Başkanlık sistemi yeniden gündeme gelebilir.
Ayrıca, bir bölümü ilk kez oy kullanmış olan 90'lı kuşağa vurgu yapılıyor; ama 2000'li kuşak çok daha güçlü geliyor. Birçok lisede Gezici olmayanı dışlıyorlar.
Daha çok yol var önümüzde yürünecek. Bu yollar, "sarp, engebeli ve dolambaçlı" evet, ama birbirimize daha fazla kenetlendiğimiz; acımızı, tatlımızı daha fazla birlikte yaşadığımız; birbirlerini tanımayanların dayanışmasını daha fazla hissettiğimiz bir dönemdeyiz. Kaldığımız yerden devam etmeliyiz yola. Bu ülke, bizim ülkemiz. Yenen, yenilen her kesimiyle, bizim ülkemiz. (UBG/HK)