yeni yıl için yapılacak dilekler arasında "barış" arzusunun dışında den belki de en önemli talep "sağlık" olmalıdır. zor olduğunu bilerek bir kez daha yineleyelim; "2013 tüm yurttaşların 'sağlıklı olduğu' tanı ve tedavi kurumlarına ihtiyaç duymadıkları bir yıl olsun!".
çünkü her yıl söylediklerimizi yineleme anlamına gelse de mevcut sistem insanların sağlığını korumalarını, sağlıklılık hallerini sürdürmelerini ve sağlıklarını geliştirme olanaklarını onlara sunmuyor, sunamıyor.
2012'nin son günlerinde rutin aşı uygulamasına konulan "hepatit hastalığına yönelik bedelsiz aşılama" olanağı, bu konuda bile korunmayı sağlayan bir durum değil. çünkü aşılama dahil bireye ve topluma yönelik sağlığı koruma amaçlı çalışmaların hepsi vatandaşın doğrudan bir kuruma başvurup hizmet talep etmesiyle mümkün hale geldi. artık onun ayağına giden hemen hiçbir sağlık hizmeti yok.
bu nedenle aslında kimseye sağlık götürülmüyor dersek yanlışa düşmeyiz, çünkü bu ülkede "ağlamayana meme vermezler" sözünü doğrularcasına sağlığının peşine düşmeyene de "sağlık" yok!
görünmez kılınamadığı için herkesçe bilinen ve kabul edilen "toplum temelli salgın hastalıklar", "çalışanların meslek hastalıkları" ve "sağlıksız iş yerleri ve iş kazaları" toplum olarak giderek daha sağlıksız olduğumuzu da ortaya koyan, her an karşılaştığımız temel göstergeler.
daha çok paraya daha az sağlık!..
2012'de sağlık alanında neler yapıldı, ya da neler yapılmadı sorusunun yanıtı ise şöyle:
cebimizden sağlığımız için daha çok para çıkıyor; eskiden "yeşil kartı" olanlar da dahil, hem vatandaşlar olarak, hem de ülke olarak sağlıkla ilgili aldığımız hizmetlere daha çok para ödüyoruz.
bu durum, hepsi de aslında "başarısızlık" anlamına gelen şu üç nedenden kaynaklanıyor:
ilki sağlıkla ilgili hizmetlerin daha pahalı hale gelmesidir.
ikincisi daha çok hasta olunmasıdır.
üçüncüsü ise sağlık kurumları gerektiği gibi çalışmaması, yani başvuranı iyileştirememesi, onun yerine sağlık kurumlarının para kazanan yapılara dönüşmesidir.
bunların hepsi de pek çok "uzman"ın dile getirdiği doğrular ve gerçeklerdir.
tüm bu bedel, şöyle ya da böyle vatandaşın cebinden çıkmaktadır.
bu bedelin karşılığı "sağlıksızlık" olduğu için sağlıkta dönüşüm halkın yararına ve sağlığı için değildir.
yanlış tepki, yanlış sonuç
halk bunu fark ederek, sağlığının önemi ve o anki sıkıntısından kaynaklanan duygusallığının da etkisiyle, bu olumsuzluğun hesabını, o sırada sorumlu olarak gördüğü sağlıkçılardan çıkarma yoluna gitmektedir.
dolayısıyla "sağlıkçıya yönelik şiddet" bu alanındaki en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. 2012'de sayıca artış yanında, "can kayıpları" noktasına varan bir ölçüye ulaşmıştır.
açıktır ki bu durum sağlık alanında çalışanların yaptıkları işleri severek, kaygısız bir şekilde yapmaktan alıkoymaktadır.
çalışma mekanlarındaki bu güvensiz ortamı daha da büyüten bir başka unsur, yılın son iki ayında gündeme getirilen "tanı-tedavi kurumlarının" yani hastanelerinin sağlıklılığı amaçlamak yerine "kârı hedefleyen ticari birlikler" haline getirilmiş olmasıdır.
bu bağlamda uygulamaya konulmak istenen "şehir hastane kompleksleri" de aslında tanı-tedavi hizmetlerinde bile neyin hedeflendiğini somut olarak ortaya koyan çok önemli bir başka göstergedir.
sağlık hizmet organizasyonu konusundaki bilimsel yaklaşımın söylediği; hastanın en yakınında, yaygın bir şekilde oluşturulmuş, sayısı çok, en temel hizmetleri sürekli sağlayan, küçük kurumlar yerine, tek ve genellikle yaşam alanlarına çok uzakta, tek bir merkezde, büyük, kompleks, yüksek maliyetli tanı-tedavi girişimlerini, dolayısıyla kazancı hedefleyen, muhtemelen oranın insanına değil, uzaktan gelenlere hizmet sağlayacak kurumlar yeğlenmektedir.
bu durum sağlık alanındaki hizmeti "sağlıktan kazanca dönüştüren" bir yaklaşımı göstermektedir.
dolayısıyla, sağlıkçılar hem hizmet verdikleri kesimlerden, hem de emirleri altında çalıştıkları idarecilerinden "usanır", "korkar", "çekinir", "kaçar" hale gelmişlerdir.
çaresizliğin yarattığı sonuçlar
sağlık alanında 2012'de yaşanan bir diğer gerçek "idarenin kararsız tutumları"dır. aynı idari konularda "bir ileri, bir geri" giden yönetim anlayışı, bu güvensizlik ortamını ve hizmete olan inancı ortadan kaldıran temel bir noktadır.
muayenehanelerle ilgili tutum, hasta mahremiyeti konusunda yapılanlar, hasta hakları ve müşteri memnuniyeti arasındaki kararsızlıklar, şovla hizmet arasındaki tercih farklılıkları yıla bu anlamda damgasını vuran olaylar arasındadır.
bu durumun yarattığı bir diğer olumsuz sonuç da işlemlerin "görünmez" kılınması, bir anlamda "gizlenmesi"dir. temel hak ihlâlleri ve mahrumiyetlere yol açacak uygulamalar artık "gizlice" gerçekleştirilmektedir.
dolayısıyla her anlamda "kamu denetimi" ortadan kalkmıştır.
bu noktada denetimi olmasa bile farkındalığı sağlayan meslek örgütlerine yönelik doğrudan saldırılar, onları işlevsiz hale getirecek düzenlemeler iktidar ve bakanlık tarafından yeğlenmektedir.
2012'nin özeti, 2013'e dair umutları da ortadan kaldırmaktadır.
dolayısıyla "herkese sağlık" dilemekten başka çare yoktur. (ms/hk)