19 Ocak sevgili Hrant Dink'in katledilmesinin 1. yıl dönümüydü. Birçok etkinlik planlanmıştı. Sanırım en önemlisi de Agos Gazetesi'nin önündeki basın açıklamasıydı.
İstanbul'da olmadığım için orada değildim. Ama tüm iletişim yollarım açık ve İstanbul'daki açıklamaya katılanların ne kadar olduğunu, nasıl bir etkinlik gerçekleştiğini öğrenmeye çalışıyordum.
Birden aklıma geldi ve "acaba basın bu işe ne kadar verdi" diye düşündüm. Kendi sitemde de bulunan bağlantıyı açarak gazetelerin birinci sayfalarını "fotoğraf" formatında izleyiciye sunan siteden tüm gazetelerin birinci sayfalarına baktım.
Gazetelerin birinci sayfaları onların vitrinidir. O vitrin bir yandan gazetenin o günkü nüshasının içini gösterir ama aslında o gazetenin içini, yüreğini, aklını, dünyaya yaşama nasıl baktığını gösterir. Gazeteler olayları duyurur ama yorumlarını da sürekli olarak ortaya koyar. Çünkü gazetecilikte "haber görev, yorum hak"tır. Yorumu ise hem "yazarak" hem de "yazmayarak" yapar gazeteler, gazeteciler.
İşte göz attığım "boyalı", "ana akım", "çok satan", "politik" medyanın 22 gazetesinin yalnız ve yalnız 9'unda Hrant Dink'ten, onun katlinden ve 19 Ocak'ta yapılan etkinliklerden söz ediliyordu.
İsterseniz birlikte bir göz atalım ve içeriklerini dikkate almadan, hangi gazetelerde bu olaya ne kadar yer verilmişti birlikte görelim.
Radikal gazetesi kadar bu olaya geniş ve çarpıcı bir şekilde yer veren yayın organı yoktu.
Radikal'in hemen ardından gelen gazete Star'dı. Onun da gazetenin adının hemen altında ve gazetenin ortasını kaplayacak şekilde ve üstelik de bazı sorularının altını çizerek olayı haberleştirdiği görülüyordu.
Hrant Dink'in öldürülmesine tepki gösteren gazetelerden birisi de yayın yaşamına yeni atılan Taraf gazetesi oldu. Bu gazetede de başlığın hemen altından sekiz sütuna atılmış bir manşetle olay gündeme getiriliyordu.
Bu üç gazetenin konuya yer veren diğer gazetelerden daha fazla, daha derin ve daha yoğun bir şekilde yer vermesi yalnız "politik" tavırlarından mı, yoksa gazetecilik niteliklerinden mi kaynaklanıyor, bunu konuyu ele alacağını düşündüğüm "işi medya olan" değerli bilim insanları ve gazetecilere bırakıyorum.
Ama bir okur olarak ben birisi açıktan, diğer başkalarınca öyle kabul edilen iki "ikinci cumhuriyetçi" gazeteyle, bir "rant" gazetesinin bu noktada olmasını bir çok bakımdan anlamlı nitelendiriyor ve "Hrant Dink'in Katline" toplumun önde gelenlerinin yaklaşımını göstermesi bakımından da önemli bir işaret sayıyorum.
Küçük olsa da yer verenler
Bu grupta da yedi gazete görüyoruz. Aralarında Cumhuriyet, Milliyet, Referans, Sabah, Vatan, Yeni Asya ve Yeni Şafak gazeteleri bulunuyor. Aşağı yukarı toplumu yansıtmak bakımından "homojen" bir dağılım olduğunu söyleyebiliriz.
Cumhuriyet gazetesi birinci sayfasının tam orta kısmında bir ölçüde "çağrı" niteliğini de taşıyan bir haber vermiş. Benzer biçimde yaklaşık onun kadar bir yeri sayfasının orta yan kısmında ayıran bir gazete de Milliyet gazetesi. Doğan grubunun ekonomi gazetesi Referans'ta da ön sayfanın sağ altında bir küçük fotoğraflı haber ve onun altında da Cengiz Çandar'ın köşe yazısının başlangıç bölümü vardı.
Artık TMSF'nin mülkiyetinden çıkarak Çalık grubunun olan Sabah gazetesi başlığının hemen altında fotoğraflı bir haber ve onun altındaki Erdal Şafak'ın köşe yazısının başlangıcıyla konuya yer veren gazeteler arasındaydı.
Birinci sayfasında altlarda küçük bir yer ayıran gazeteler arasında Vatan gazetesi de vardı. Köşe yazısını bu konuda yazıp yazmadığı belli olmasa da gazetenin yazarlarından Zülfü Livaneli'nin köşesinin logosu ve resmi de hemen haberin altında yer alıyordu. Yeni Asya gazetesi de birinci sayfanın üst sağ yanında habere yer veren bir başka gazeteydi. Sayfanın altlarında ve küçük de olsa konuya yer veren gazeteler arasında Yeni Şafak da bulunuyordu.
Hiç yer vermeyenler
İncelediğim gazeteler arasında "spor" gazetelerini saymazsak, 10'u yukarıda anlattığım gibi konuyu bir şekilde ele alıp birinci sayfasından vermişlerdi. Adlarını aşağıda sıralayacağım 12 gazete ise iç sayfalarında söz ettiklerini düşünsem de, ne yazık ki Hrant Dink'in katlini birinci sayfalarından yer verecek kadar önemli bulmamışlardı anlaşılan.
Bu gazeteleri adlarına göre alfabetik olarak sıralayarak söyleyelim ve sayfalarının resimlerini de ardından sergileyelim: Akşam, Bugün, Dünya, Güneş, Hürriyet, Milli Gazete, Posta, Takvim, Tercüman, Türkiye, Vakit, Zaman.
Tavrını çok önemsediğim iki gazeteden birisi Hürriyet'le artık eskisinden farklı olduğunu iddia eden, her düşünceden okuyucuyu kucaklayacağını duyuran, gerçekten de bazı demokrat, hatta solcu insanların da okudukları, dahası Sevgili Hrant'ın çok yakın arkadaşlarının, örneğin Etyen Mahçupyan'ın da uzun süre düzenli yazdığı Zaman oldu. Her ikisinin de bu tutumlarına bu olayın üzerine yeterince gidemediği çok açık olan "hükümet"in yol açtığı düşüncesini taşıyorum.
Son söz olarak şunları söylemek istiyorum. Burada yaptığım değerlendirme çok biçimsel olabilir. Ama Sevgili Hrant'ın katlinde hepimizin sorumluluğu olduğunu söyleyip, dolayısıyla "suçluluğumuzu" ortaya koyarken tam da bunu söylemek istiyordum.
Bizler bence "yapabileceğimiz halde yapmadıklarımız" yüzünden birçok olumsuzluğu yaşıyoruz. Dahası bundan ders almıyoruz. Bir yıl, on yıl 30-40 yıl sonra bu güne bakacak olanların görüp söyleyeceği şeyler bunlar olacak. Bunları görüp bir şey yapamamaktan dolayı üzüntü duyuyor ve "yazık" diyorum. Bize, bugünümüze ve geleceğimize yazık!...
Tabii anlayanlar için. (MS/TK)