Mavrou: Siyasi eşitlik çok önemli
"Arkamızda Kıbrıs sorununu çözme çabalarının tarihi var, geçmişimizi dikkate almamız gerekir" diyen Mavrou, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterinin sunduğu plan bu gerçeği yansıtıyor dedi.
Şu anda Avrupa Parlamentosu'nda gözlemci olarak bulunan 6 Rum parlamenterden biri olan Mavrou, kapıların açılmasından Avrupa Parlamentosu'nda Türkler için boş bırakılmayan sandalyelere; Annan Planı'ndan Kıbrıslı Türklerin barış ve Avrupa Birliği (AB) mitinglerine görüşlerini anlattı:
Son gelişmeleri değerlendirerek başlayalım isterseniz. Kapıların açılmasını, kuzeyden güneye güneyden kuzeye kontrollü geçişleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu Kıbrıs sorununun çözümüne yardımcı olur mu?
Bunun hem Kıbrıslı Türklerin hem de Kıbrıslı Rumların hayatında büyük bir değişiklik olduğunu düşünüyorum. Bu uygulama, insanların gelecekle ilgili umudunu güçlendirdi. Tabii ki, bazı kişiler bunun çok bir şey ifade etmediğini, serbest dolaşım olmadığını, bazı kısıtlamalar olduğunu söyleyebilir ama bu ileriye doğru atılmış bir adımdır.Bunun bir çözüm bulunmasına yardımcı olacak atmosferi yaratacağını düşünüyorum. İki toplum birbirine ve dış dünyaya bir arada savaşmadan da yaşayabileceklerini ispatladı.
"Annan Planı hala masadadır"
Cumhurbaşkanı Denktaş ve bazı kesimler Annan Planı'nın öldüğünü, artık masada olmadığını, arada BM'nin olmasının gerekli olmadığını defalarca söyledi. Papadopulos ise BM olmadan görüşmeyeceğini açıkladı. Bunları siz nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce Annan Planı hala masada mıdır?
Çözümü ararken vakum içinde olamayız. 1974'den beri yaklaşık 30 yıl geçti, ve iki toplum arasında ilk sorunların başladığı 60'lardan bugüne uzun bir zaman geçti. BM Genel Sekreteri tarafından sunulan planda belki bazı değişikliklere ihtiyaç vardır. Ben hala planın masada olduğuna inanıyorum, çözümü amaçlayan bir diyalog için iyi bir temel sağlamaktadır.
Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin dış güçlere ihtiyacı olamadan çözümü bulabileceğini söylemek kulağa hoş gelebilir, ancak sorunun pratik yönünün dikkate alınmadığını düşünüyorum. Kıbrıs sorununda Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin yanında başka taraflar da vardır.
Bir kesim Annan Planı'na "hayır" diyerek Kıbrıslı Türklerin çok şey kaybettiğine inanıyor. Siz şu anda Avrupa Parlamentosu'nda "gözlemci" olarak bulunan 6 parlamenterden birisiniz. Bu altı sandalyeden ikisinin Kıbrıslı Türklerin temsiliyeti için olduğu ve bunların çözüm bulunana kadar boş bırakılması gerektiği yönünde bazı itirazlar da oldu. Sizce bunların boş bırakılması gerekmez miydi?
Bence Annan Planı'na hayır denmesiyle sadece Kıbrıslı Türkler değil, tüm Kıbrıslılar kaybetti. Plan'ın yıllar süren bölünmeden sonra tüm Kıbrıslılara yeni ufuklar açacak imkanlar içerdiğini düşünüyorum. Tabii ki Kıbrıslı Türkler üzerindeki etkisi daha belirgindir, Kıbrıslı Türkler özellikle Avrupa Birliği (AB) üyeliğiyle ortaya çıkan imkanlardan sonra bunun etkisini direkt olarak hissedebiliyorlar
Eğer şansı yakalamak istiyorsak önümüzde uzun bir zaman vardır. AB'nin değişik organlarında bizim bulunmamıza gelince, Avrupa Parlamentosu'ndaki 6 gözlemci arasında Kıbrıslı Türkler de olsaydı çok mutlu olurdum. Bu maalesef şu anda bölünme devam ederken yapılamıyor. Bu yıl içinde bir çözüm bulunması durumunda yapılabilir. İki sandalyeyi boş bırakarak bir sembolik jest yapılabilirdi. Ancak bizim şu anda sadece gözlemci olduğumuzu dikkate alırsak, Avrupa Birliği'nde deneyim kazanmak çok değerli bir tecrübedir. Tüm sandalyeleri doldurmaya karar vermiş olmamızın sorun olmadığını düşünüyorum. Hala zaman olduğunu yeniden vurgulamak istiyorum. Ne zaman bölünmenin üstesinden gelebilirsek, Kıbrıslı Türklerin katılımı sağlanır.
"Kimliğe saygı açısından dil önemli"
Bir de dil krizi var. Türkçe "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin resmi dillerindendir. Ancak Türkçe AB üyeliğiyle AB dilleri arasına giremedi. AB'nin bazı ekonomik sebepleri öne sürdüğünü biliyoruz ancak bu bence geçerli bir mazeret değildir. Türkçe'nin AB dilleri arasında yer almasına engel olunması sizce bir hata mıdır?
Kesinlikle evet. Avrupa Birliği'nde dil konusunda uzun ve hararetli bir tartışma var. Ekonomik açıdan bakıldığında, Avrupa Birliği'nin tüm bu dillerle ilgili resmi görüşü negatiftir. Kültür açısından bakıldığında, her üye ülkenin kimliğine saygı bakımından dil çok önemlidir. Mayıs 2004'deki resmi üyeliğe kadar diğer diller de AB organlarında kullanılmayacak. Türkçe'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki gerçek kullanımının neredeyse yok gibi olduğunu düşünerek, Avrupa Birliği'nde Türkçe'yi resmi diller arasına almayı erteleyebileceklerine karar verdiler. Ama bana göre, ki Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin de resmi görüşüdür, Kıbrıs Sorunu'nun çözümüyle iki dil de AB resmi dilleri arasında yerini alır.
Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Türkçe'yi resmi dil olarak bildirmediğini biliyoruz...
Bu Kıbrıs Cumhuriyeti ve AB arasında bir uzlaşmaydı. Ekonomik ve pratik açıdan bakılması yeterli değil, kültürel açıdan da bakılmalıydı. Evet bu bir hatadır.
Türkçe'nin AB dilleri arasında yer almaması nedeniyle Kıbrıslı Türk gençler AB kurumlarında görev alma şanslarını da yitirdiler. Kısacası bireysel bazda da Kıbrıslı Türkler bundan zarar gördü.
Avantajı kaybettiler. Başvuru yapabilirler ancak iki AB dili bilmeleri gerektiği için avantajı yitirdiler. Temele dönmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu olumsuz sonuçlarından biridir. Eğer daha önceden çözüm bulsaydık veya şimdi bulursak, iki resmi dil kullanımda olunca AB bunu ihmal edemez.
Kapıların açılmasından sonra Güney'e geçen pek çok Kıbrıslı Türk'ün tabelalarda Türkçe olmadığı dikkatini çekti. Eğer "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin tüm Kıbrıslıları temsil ettiğini savunuyorsanız ve Türkçe bu Cumhuriyetin resmi dillerinden biriyse neden en basiti sokak tabelalarında Türkçe yok?
Türkçe tüm resmi dokümanlarda ve yayınlarda kullanılmaktadır. Bölünme insanların günlük hayatlarının derinliklerine gidiyor. Pek çok Kıbrıslı Rum'un Kıbrıslılardan bahsederken kendilerinden bahsettiklerini duyabilirsiniz. Çünkü çoğu hayatları boyunca Kıbrıslı Türklerle birlikte yaşamadılar. Bu onlar için bir bilinmez ve onların günlük hayatlarından ayrı bir şeydir. Belki de bu yüzleşilecek en zor şeydir.
Her zaman pratik bazı bahaneler vardır. Bunlarla ilgili yetkili kişiler pek çok mazaret bulabilir, mesela "İngilizce herkes tarafından okunabilir" gibi. Doğru olan bence pek çok zaman bunu düşünmedikleridir. Günlük hayatlarında Türkçe hiçbir zaman orada olmadı. Türkler onlara vatandaşları olarak bunu hatırlatmak için yoktu. Bunun şimdi değişeceğine eminim.
Tekrar Annan Planı'na dönersek, plan üzerinde yeniden görüşmeye başlasak da gelinen aşamada bazı noktalar artık geçerliliğini yitirdi. Örneğin bazı kesimler "Kıbrıs Cumhuriyeti" adıyla AB'ye üyelik imzasının atıldığını ve çözüm bulunsa bile bunun artık değişemeyeceğini düşünmektedir ve isim konusunda hassasiyetleri vardır...
"16 Nisan'da temel bir değişiklik olmadı"
Bu çözüme yeterince erken ulaşılamamasının etkilerinden biridir. Bence temelde anlaştığımız taktirde bu esas konulardan değil. Eğer çözüm bulunduktan sonra iki tarafın siyasi açıdan, yönetimde, hükümette eşit temsil edildiği bir devlete sahip olacağımız konusunda hem fikir olursak, isim öncelikli önemi olan bir konu değil. Önemli olan insanların güvenliklerine ve ihtiyaçlarına cevap veren bir çözüme ulaşmak.
Güvenlik, mal-mülk, Türkiye'den gelip Kıbrıs'ta yaşayan Türkler konusu, Kıbrıslı Rumların geri dönme hakkı gibi cevaplanması gereken esas, temel konular vardır. Bence pozisyonumuz budur. Annan Planı bu açıdan iyi bir temel oluşturmaktadır. 16 Nisan durumda temel bir değişiklik yapmamıştır. Hala çözüm bulma yolunda iyi niyet göstermemiz lazımdır. Son günlerde hayatımızı değiştiren uygulama tabii ki olumludur ancak çözümü oluşturmaz.
"Kıbrıs Cumhuriyeti"nin Kıbrıslı Türklerle ilgili açıkladığı önlemler arasında "azınlık hakkı" olarak nitelenebilecek bir madde vardı ki bu seçimlerde aynı listede girme konusuydu.
Rum basınında önemler açıklanmadan önlemlerin ne olduğuyla ilgili bir haber çıktı. Bu metin gerçek önlemleri içermemekteydi. Bu yazıda bununla ilgili bir madde olduğu doğrudur.
Bu konuda kesin konuşmak istiyorum. Bu haberdeki bazı fikirler bürokratların hazırladığı önlemlerin tasarısında yer alıyordu ama söz konusu madde asla Bakanlar Kurulu'nun ve Ulusal Konsey'in kararlaştırdığı metinde yer almadı. Çünkü sizin de altını çizdiğiniz gibi siyasi olarak kabul edilemez ve herşeyden önemlisi 1960 anayasasına aykırıdır. Kısacası bu konuda hiçbir tartışma yapılmadı. Önlemlerde Kıbrıslı Türklerin AB parlamentosunda ve yerel seçimlerde görev alabilmesi için gerekli herşey yapılacağıydı.
Röportajımızın sonunda Kıbrıslı Türklere ne söylemek istersiniz?
İnsanların iletişim kurması iyi birşey, ancak şunu unutmamalıyız ki bu yeterli değildir ve daha fazlasını hak ediyoruz. Güvenli bir gelecek, özgürlük ve eşit imkanları hak ediyoruz. Bu sadece kati çözümle mümkün olabilir. Kıbrıslı bir Rum olarak şunu söyleyebilirim ki, Kıbrıslı Türkler geçen sene geleceğimizle ilgili yapabileceğimiz çok şey olduğunu fark etmemizi sağladı. Düzenledikleri büyük mitinglerle hakları olarak gördükleri şeyleri elde etmek için cesaretlerini ortaya koydular. Bu hepimize bir ders oldu, bunu unutmamalıyız unutamayız. Fırsatları mümkün olduğunca değerlendirmeli, sadece kendimiz için değil, gelecek nesiller için de daha fazlasını istemeliyiz.(NK/BB)