Ron Stout, anıt çevresindeki barakalarda minik rozet, yelek gibi savaş anıları satan Vietnam gazilerinden biri. Savaşları sevmiyor ama "Vietnam'ı bitiremedik, kazanamadık. 11 Eylül karşılıksız bırakılamazdı, işte Afganistan'dayız" diyor.
Kore ve Vietnam savaş anıtlarının bulunduğu Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) başkenti Washington'da 14 kattan daha yüksek bina yapılması yasak; böylece 170 metre yüksekliğindeki Washington anıtı her yerden görünüyor.
Her yerde Amerikan bayrakları
Paris, Roma ve Moskova karışımı, kat sınırı sayısını aşan sayıda ülke ve kültürden insanı barındıran 14 katlı şehrin, dükkan vitrinlerinden kahve kapılarına, taksi ve belediye otobüslerine kadar pek çok yerinde Amerikan bayrakları dalgalanıyor. Washington ve New York dışında bayrakların çok daha yaygın olduğu söyleniyor.
Çöpçülük, taksi şoförlüğü, garsonluk gibi işler giderek daha çok Asyalı ve Afrikalı mesleği olmuş. Eritreli bir taksi şoförü, "kimi müşteriler biner binmez bayrak soruyor" diyor. "Asyalı, Afrikalı olmak zor, Arap olmak ise daha da beter. Bombardıman kötü ama konuşmamak en iyisi."
Afrikan Amerikalı şoförün ise bayrağı "yüreğinde". "Burası benim ülkem, kimse bana bayrak soramaz" diyor. Ona göre, bombardıman gerekli de, asıl operasyonun Müslümanlara karşıymış gibi algılanmasına öfkeleniyor: "Amerika'nın Bosna, Somali ve Kuveyt'te Müslümanları kurtardığı ne çabuk unutuldu."
Neredeyse, tüm konuşmalar, "11 Eylül sonrasında" ya da "öncesinde" ayıraçlarıyla bezeli. Kimi Amerikalılara göreyse, yaşanana başka bir ad bulunamayıp, sadece tarihiyle anmak çok hazin.
Yanıtı bulunamayan uygulamalar için kurtarıcı sözcük "Güvenlik". Her yerde çantalar didik didik aranıyor, kimlik kartlarına bakılıyor. Şarbon ise bir nevi "şaka" sözcüğü olmuş.
Alışveriş merkezleri bomboş
Ekim ayında 500 bin kişinin işini kaybettiği ABD'de; yüzde 70'lere varan indirime rağmen alışveriş merkezleri boş. Kitapçı dükkanları ise dolu. Amerikalı İslam'la ilgili kitaplar, hatta Kuran okuyor. Günlük 100 dolarlık araba kirasını toplayamamaktan yakınan Pakistanlı şoförün İstanbullu meslektaşından ne farkı var?
İş kaybetme korkusu, operasyonun, şarbonun önüne geçmiş gibi. Uluslar arası ilişkiler mezunu genç kadın para bile almadan çalıştığı işi Şubat ayında bitecek diye çok kaygılı: "Bombardıman bir haber, ama şimdi Amerikalı için esas konu ekonomik kriz."
Gündelik hayat çoğunlukla savaşın dışında akarken, "yeni savaş" özellikle televizyonların "savaş odası", "savaş alarmı" gibi başlıklarla sunulan haber ve programlarıyla her an gündemde.
Uzman ve taraflar ne diyor?
Temsilciler Meclisi komisyonlarında ise Operasyon bağlamında "uzman" ve "taraflar" dinleniyor, sorular soruluyor, tartışılıyor. Uluslar arası İlişkiler Alt Komisyonu'ndaki "Afganistan'da İnsan Hakları" görüşmesinde Kuzey İttifakı sözcüsü Haron Amir de Afganistan Devrimci Kadınlar Derneği RAWA temsilcisi
Tahmeena Saryal de görüşlerini açıkladı. Operasyona karşı çıkan Saryal, Kuzey İttifakı'nın kadınlara tecavüz, taciz ve insan hakları ihlalleri ve uyuşturucu trafiği ve haşhaş ekiminden sorumlu olduğuna dikkat çekerek, "Kadınların durumu ne olacak? İhlallerden sorumlu kişi ve gruplar için soruşturmalar açılacak mı," diye soruyor.
Amir, yanıt yerine, "Ramazan süresince bombardımanı durdurmayın, daha çok misket bombası atın" diyor. Georgia temsilcisi Demokrat Cynthia McKinney Saryal'ın sorularını tekrarlıyor. Yanıt yine yok.
"Aslında," diyor bir Amerikalı öğretmen, "Temsilciler Meclisi'nde her türlü konu tartışılabiliyor. Belli televizyon kanallarında yayınlanan bu görüşmeleri pek seyrettiğimiz söylenemez, sıkıcı. Karar mekanizmaları bu tartışmalardan ne kadar etkileniyor, onu da bilemiyorum".
Ladin'i değil Bush'u suçluyor
Ulusal Basın Kulübü'nde konuşan Yeni Kara Panter Partisi'nin Ulusal başkanı Malik Shabazz'ın sorusu şu: " Sudan, Irak, Somali'yi kim bombaladı?"
Shabazz, çoğunluğu Amerikalı Müslümanların katıldığı toplantıda, "terörizm" tartışmalarına yanıt veriyor: " Biz Bin Ladin'i değil Bush'u suçluyoruz. Terörizm mi konuşmak istiyorlar, pekala konuşalım. Biz, emperyalizmin ve ırkçılığın kurbanlarını değil, bütün ABD başkanlarını suçluyoruz. Bu ülkede özgürlük, özgür değil. Bizim anne ve babalarımız yaptı bu ülkeyi. Bizi Amerika 400 yıl önce terörize etti... Amerikan yerlilerini konuşalım, çocuk köleleri konuşalım."
Gözaltındakiler ve savaş karşıtları
Amerikalılar yeni Terörle Mücadele yasasını, 11 Eylül saldırısıyla ilgili olarak gözaltına alınanların sayısını, gözaltındakilerin ne kadar zamandır yargı önüne çıkarılmadığını pek konuşmuyor.
Savaş karşıtı gruplar, özellikle de kadınlar "bir şeyler yapmalı" inancı ve inadıyla koşuşturuyorlar. Üniversitelerde gençler, tartışma gruplarında, "yeni savaş"ı konuşuyor, bombardımana karşı çıkıyorlar. Ne var ki, ifade kanalları bulamamak gibi bir sorunları var.
Quakers Ulusal Yasama Dostluk Komitesi Sekreteri Joe Volk Amerika'daki yaygın kanaatin aksine, Soğuk Savaş sonrasının değil, halen Vietnam savaşı sonrası dönemin yaşandığı görüşünde.
"Biz, Amerikalılar yaptıklarımızdan utandığımız için Vietnam'la hesaplaşmaya devam ediyoruz. Ordusundan gurur duymak isteyen Amerikalı için 11 Eylül kan temizledi, şimdi biz de mağduruz."
Volk'a göre, Amerikalı kendi dışındaki dünyayı bilmiyor, 'biz iyi insanlarız, kimseyi incitmedik, bize bunu niye yaptılar' derken problemin tarifini yapamıyor.
"Bombardıman en ilkel yanıt. 11 Eylül Amerikalılar için bir rahatlama, bir kurtuluş gibi de oldu aynı zamanda. Askeri harcamalar 340 milyardan 410 milyar dolara çıktı. 2005'de 500 milyar dolar olması bekleniyor. Hep birlikte Pearl Harbour'u konuşuyoruz ama onun bir de Hiroşiması vardı." (SON)(NU)