12 Haziran 2011 seçimleri Adalet ve Kalkınma Partili (AKP) beşinci seçim olarak geçecek siyaset bilim kayıtlarına. Bunların ikisi yerel yönetim, üçü de genel milletvekili seçimi. Bu seçimler için yapılan kamuoyu yoklamaları, -televizyon ekranlarından ve gazete sayfalarından izleyebildiğimiz kadarıyla- Ocak ayından bu yana değişmeyen bir eğilim olarak, AKP'nin yüzde 45-50, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 25-30, Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) ise10-15 aralığında oy alacağına ilişkin bulgular sergiliyor.
Bu sonuçlar basına yansıyan araştırmalar yapan, bizim de televizyon ve gazetelerden izleyip öğrendiğimiz -neredeyse- tüm araştırma kuruluşlarının ortak bulgusu.
Türkiye'de siyasal kamuoyu araştırmaları bağlamında "en doğrusunu ben bildim" geleneğine dayalı araştırmacılık anlayışı bir kez daha başarılı olurken, AKP (% 49,9) araştırmaların gösterdiği oy aralığının üst, CHP (% 25,9) alt ve MHP (% 13,0) ise orta noktasındaki oy oranlarıyla barajı aşıp meclise giren üç parti oldular.
2002 - 2011 Seçimlerinin Sonuçları
Son dokuz yıl içinde AKP'nin birinci parti olarak seçimleri açık ara kazandığı beş seçim yaşandı. Bu seçimlerin sonuçları, kayıtlı seçmen bazıyla, aşağıda sergileniyor.
2002 | 2004 | 2007 | 2009 | 2011 G | |
Sosyal demokrat | 15,66 | 15,07 | 17,10 | 21,58 | 22,33 |
Seçmeyenler | 23,95 | 25,91 | 18,20 | 16,78 | 14,65 |
Bağımsızlar | 0,76 | 0,54 | 4,31 | 0,37 | 5,67 |
Diğer Partiler | 14,14 | 7,66 | 4,31 | 7,87 | 1,26 |
Muhafazakarlar | 45,48 | 50,82 | 56,08 | 53,40 | 56,09 |
100,00 | 100,00 | 100,00 | 100,00 | 100,00 |
Tablodaki sosyal demokratlar CHP ve Demokratik Sol Parti (DSP) seçmenlerinden oluşuyor. Seçmeyenler, geçersiz oy kullanmış olanlarla oy kullanmamışların toplamını gösteriyor. Muhafazakarlar, inanç ve değerleri değiştirmeden koruyarak, değişmeyi savunan siyasi partilere oy verenleri temsil ediyor. Bu gruba dahil edilen partiler Anavatan Partisi (ANAP), Doğru Yol Partisi (DYP), Demokrat Parti (DP), MHP, Saadet Partisi [(SP) +HAS] ve AKP'den oluşuyor.
Tabloda diğer partiler ile bağımsızları ayırmamızın nedeni, yüzde 10'luk seçim barajı yansımalarının etkilerini daha iyi görebilmek.
Tablo sosyal demokratların oylarının 2002, 2004'deki durağanlığından sonra 2007'den itibaren artışa geçtiğini, muhafazakar partilerin 2007'ye değin sürdürdükleri yükselişin ise bu noktada tersine dönüp 2011'de tekrar aynı yere tırmandığını gösteriyor.
Oysa gerçek bundan biraz farklı ve bunun kaynağı da seçmen kütükleri. Türkiye'de son 15-20 yıldır düşen doğum ve ölüm oranları toplam nüfus içindeki seçmen oranını hızla arttırırken, 2007 seçimlerinin kayıtlı seçmen sayısının 2004'ün gerisinde kalması mümkün değil.
Nüfus, nüfus artışı ve nüfus içindeki seçmen oranlarından hareketle yapılan hesaplamalar 2007 seçimlerinde kayıtlı seçmenlerin -farklı hesaplama tekniklerine göre- 3 milyon 250 bin ile 3 milyon 650 bin arasında değişen bir kesiminin kayıt dışı kaldığını gösteriyor.
Yani üç milyonu aşkın bir kesim 2007 genel milletvekili seçimlerinde seçmen kütüklerinde yer almamış. Bu durumda yukarıdaki tabloyu düzeltilmiş 2007 kayıtlı seçmen sayılarına göre yeniden düzenleyince ortaya farklı bir örüntü çıkıyor.
2002 | 2004 | 2007 D | 2009 | 2011 G | |
Sosyal demokrat | 15,66 | 15,07 | 15,87 | 21,58 | 22,33 |
Seçmeyenler | 23,95 | 25,91 | 24,08 | 16,78 | 14,65 |
Bağımsızlar | 0,76 | 0,54 | 4,00 | 0,37 | 5,67 |
Diğer Partiler | 14,14 | 7,66 | 4,00 | 7,87 | 1,26 |
Muhafazakarlar | 45,48 | 50,82 | 52,05 | 53,40 | 56,09 |
100,00 | 100,00 | 100,00 | 100,00 | 100,00 |
Yeni tablo (tablodaki 2007 D, 2007 seçimlerinin düzeltilmiş oy dağılımını, 2011 G ise geçici rakamlara dayalı oy oranlarını göstermektedir), sosyal demokratların toplam kayıtlı seçmen içinde 2002-2007 döneminde durağan bir oy oranını, 2009'da bir sıçramayı ve 2011'de de yükselme eğiliminin -az da olsa- sürdürdüğünü gösteriyor.
Seçmeyenlerin oranında önce sosyal demokratlara yönelişi pekiştiren bir görünüm, sonra da sosyal demokratlar için sandık başına gidenlerin bu desteklerini sandıktan uzaklaşmayarak devam ettirdiklerine ilişkin ip uçları veriyor.
Muhafazakarların oy oranları ise 2004'teki sıçramadan sonra 2007'den 2009'a 1,35 puan, 2009'dan 2011'e ise 2,69 puan artarak devam ediyor.
İki büyük grup ve seçmeyenlerin dışında kalan, "diğer partililer" ve "bağımsızlar", 2002'den 2004'e hızlı bir düşüş yaşadıktan sonra 2007 ve 2009'da da 2004'teki düzeyini koruyup, 2011'de yeniden 1,31 puanlık bir düşüş gösteriyor.
Ancak bu son düşüşten sosyal demokratlar çok küçük, muhafazakarlar ise daha büyük oranda yararlanıyor. Burada genel bir eğilim sergileniyor, oysa burada önemli olan bu değişimden seçime katılan parti ve bağımsız adayların nasıl yararlandığı.
2002 | 2004 | 2007 D | 2009 | 2011 G* | |
AKP | 26,07 | 30,86 | 35,32 | 31,95 | 42,60 |
MHP | 6,35 | 7,74 | 10,83 | 13,29 | 11,10 |
CHP | 14,74 | 13,50 | 15,87 | 19,21 | 22,12 |
Üç Parti Toplamı | 47,16 | 52,10 | 62,02 | 64,45 | 75,82 |
Diğer Sos. demokrat | 0,92 | 1,57 | 0,00 | 2,37 | 0,21 |
Seçmeyenler | 23,95 | 25,91 | 24,08 | 16,78 | 14,65 |
Bağımsızlar | 0,76 | 0,54 | 4,00 | 0,37 | 5,67 |
Diğer Partiler | 14,14 | 7,66 | 4,00 | 7,87 | 1,26 |
Diğer Muhafazakarlar | 13,06 | 12,22 | 5,90 | 8,16 | 2,39 |
100,00 | 100,00 | 100,00 | 100,00 | 100,00 |
AKP oylarını önce (2002'den 2007'ye) yüzde 35, sonra da (2007'den 2011'e) yüzde 21 oranında arttırıyor. Bu yükselişin ana kaynağı muhafazakar seçmenler. AKP dışındaki muhafazakar kanat 2002'de 100 olan oy düzeyini 2007'de 45'e, 2011'de de 18'e düşürürken, kayan bu seçmen kitlesinin yöneldiği ana parti AKP oluyor.
MHP'nin oyları 2002'deki 6,35 düzeyinden 13,29 düzeyine 2009'da geliyor. Sonra da 2,19 puanlık kayıpla 2002'den(4,1) 2009'a (2,4) kadar düşüş gösteren AKP / MHP oy oranının, yeniden başlangıç (3,8) noktasına doğru dönüşüne kaynaklık ediyor.
CHP oyları 2002'de 100 olan düzeyinden 2004'te 91,6'ya düşmesinin ardından 2007'de 107,7'ye 2009'da 130,3'e ve 2011'de de 150,1'e kadar yükseliyor. Diğer sosyal demokrat parti ise 2002'de 0,92 ile başlayan oy oranını yerel seçimlerde bir parça yükseltip, genel milletvekili seçimlerinde sıfır noktasına iyice yaklaştırıyor.
Böylece meclise milletvekili yollama şansı bulan 2002'de iki, 2007 ve 2011 seçimlerinde üç partinin oy toplamı kayıtlı seçmenlerin yüzde 47,16'sından (2002), yüzde 75,82'sine (2011) yükselişi, yüzde 10'luk seçim barajını aşma olasılıkları olmayan ya da sınırlı olan partileri, bağımsız adaylıklar yoluyla meclise girme zorunluluğuyla karşı karşıya bırakıyor. Bu da bağımsızlara yönelişi 2002'deki yüzde 0,76'lık düzeyinden 2007'de yüzde 4,00'a ve 2011'de de yüzde 5,67'ye taşıyor.
Bu sürecin doğal sonucu olarak da, 2002'deki yüzde 14,14'lük diğer partiler oy oranının 2011'de yüzde 1,26'ya düştüğünü görüyoruz. Böylece ikili bir seçim sisteminin ürediğini görüyoruz; iktidar ve ana muhalefet için partilere ve diğer her türlü siyasal görüş ve yaklaşımın meclise girebilmesi için bireylere yol verir gibi görünen bir seçim sistemi.
Seçmen Eğilimlerinin 12 Haziran Seçimlerine Yansıması
Tabloda sergilenen eğilimler aşağıdaki sonuçların doğmasına kaynaklık ediyor. Bu sonuçlar;
* Seçimlere katılım düzeyinin yükselmesi, partilerin kayıtlı seçmene göre oluşan oy oranlarıyla geçerli oy oranlarının birbirine yaklaşması,
* Muhafazakar kesimin kayıtlı seçmenden aldığı oy oranının küçük artışına karşılık AKP oylarındaki büyük yükseliş, muhafazakar seçmenlerin baraj altında kalacak kendi partileri yerine AKP'ye yönelmeleri,
* CHP'nin, kayıtlı seçmenlerin yüzde yirmisinin biraz üzerinde destek bulabilmesine karşın sandık başına giden muhafazakar seçmenlerin oranının düşmeyip tersine artması nedeniyle CHP'nin oy oranın yüzde 26'da kalması,
* MHP'nin, barajı aşabilen partiler arasında yer alması nedeniyle diğer muhafazakar partiler arasından sıyrılarak mecliste temsil edilme olanağına kavuşması,
* Diğer partilere ve bağımsızlara oy veren seçmenlerin yarısından fazlasının bağımsız adaylara yönelerek meclise bu yolla girme zorunda bırakılması ve ilk kez 36 adayın bu çabasında örgütlü çalışmayla başarılı olması,
şeklinde özetlenebilir.
Bu sonuçlar; "yüzde 10'luk seçim barajının", "seçim sürecinde partiler arasında bilinçli olarak tırmandırılan siyasi kutuplaşmanın", "mecliste temsil açısından her türlü eşitsiz yarışmanın" önemine vurgu yaparken, karşımıza esnekliği azalmış bir yapıda da olsa iki seçenek çıkıyor.
İlk seçenek; uzlaşma kültürünün zorunlu olarak geliştirilmesi, diğeri ise; dayatmacı kültürün egemenliğinde uyuşmasızlıklar kültürüne yelken açış.
2011 seçimlerinde AKP ve CHP'nin -yani iktidarla ana muhalefetin- oy oranlarının oluşumuna son beş seçimin ortaya koyduğu eğilimler açısından bakılacak olursa, şöyle bir yapı çıkıyor karşımıza.
AKP 12 Haziran seçimlerinde kamuoyu araştırmacılarının bulgularına uygun olarak geçerli oyların yüzde 49,9'unun ve dolayısıyla kayıtlı seçmenlerin yüzde 42,6'sının oyunu aldı.
AKP'nin bu oy düzeyine ulaşabilmesinin koşulu olan, her dört muhafazakar seçmenden üçünün oyunu alabilmeyi yüzde 76'lık bir oranla gerçekleştirdi.
Bu gerçekleşirken AKP diğer muhafazakar partileri seçmen gözünde neredeyse tamamen sildi, ama MHP'yi meclis dışında bırakamamış oldu.
MHP'nin yüzde 10'luk seçim barajını aşması, AKP'nin geçerli oyların yüzde 49,9'unu alırken, oylarını -kayıtlı seçmen bazında- 2007'nin de üzerinde bir noktaya taşıma zorunluluğunun da üstesinden geldi.
CHP'nin seçim başarısı iki şeye bağlıydı; birincisi sosyal demokratlara oy verme olasılığı olan tüm kesimlerin sandık başına gitmesine, ikincisi ise; önceki seçimlerde muhafazakarlara oy verenlerin, daha düşük oranda sandığa gitmelerine.
Geçmiş trendler CHP'nin kayıtlı seçmenlerden 7-8 puan daha alabileceğini gösteriyor, bu da seçime katılım oranının yüzde doksanların üzerine çıkması anlamına geliyor ki, -bu seçimde- CHP geçerli oylar bağlamında yüzde 30 - 33 aralığına taşınabilsin. CHP'nin oylarının yükselebilmesinin bir diğer koşulu ise, muhafazakar partilere oy verecek seçmenlerin seçime katılım düzeyinin düşüklüğüdür.
Ancak bu da siyasi kutuplaşma yoluyla engellenince CHP yüzde 25-30 aralığı alt sınırına takılı olarak kalmış oldu.
12 Haziran 2011 seçimlerinin önceki seçimlere göre ayırt edici özelliği 2007 seçimlerinde kazanılan deneyimle, bir seçim çevresinden birden çok bağımsız milletvekili çıkarılarak güçlüklerin örgütlülükle aşılabileceğine ilişkin yeni bir deneyimin üretilmiş oluşudur.
12 Haziran 2011 genel milletvekili seçimi ile ilgili kamuoyu araştırmaları, Ocak - Mayıs döneminde pek değişmeyen aralıklı oy dağılımlarıyla seçim sonucuna ilişkin başarılı fotoğraflar yayınladılar.
Ama bu başarılı fotoğraflar -bilgiyi kendilerine saklamadılarsa eğer- beş aylık seçmen yönelişleri değişmezliğine açıklık getirme şansını yakalamış olmasına karşın, kaçırmış oldu.
Seçim gecesi neredeyse tüm televizyonlar hızla gelen seçim sonuçlarını duyururken araştırmalarının sunumlarında da yapıldığı gibi hep oranlardan söz ettiler.
Ve de bu oranlar il ya da Türkiye genelinde geçerli oyların partilere dağılımı şeklinde verildi. Seçime katılım düzeyi üzerinde pek durulmadı, belki de hiç durulmadı demek daha doğru olacak.
Ve böylece seçime katılım bilgileri göz ardı edilerek analizler yapılırken, yakalanabilecek önemli gelişme olanaklarının önüne de araştırmacılar -ne yazık ki- kendi kendilerine set çekmiş oldular. (ST/BA)
* Bu yazıda kesinleşmemiş seçim sonuçları kullanıldığı için, kesin sonuçların ilanından sonra yapılacak hesaplamalarda bazı oranlar değişebilir. Ne var ki bu değişmeler, ortaya çıkan genel eğilimleri ters-yüz edecek düzeyde farklılaşmalara neden olmayacaktır. Ancak yine de ayrıntılı değerlendirmeler için kesin sonuçların kullanılması büyük önem taşımaktadır. Bu yönüyle bu yazıyı bir ilk değerlendirme, bir yön arayışı olarak ele almakta yarar gördüğümü de bilgilerinize sunmak isterim.