Ahmet Hilmi Feyzioğlu, 1980 yılının başında Bursa Barosu'na kaydoldu. Disk Bölge Müdürlüğü'nün ve Maden-İş Sendikası'nın avukatı idi. Zaman zaman Ali Arabacı-Yahya Şimşek-Ertuğrul Yalçınbayır Ortak Avukat Bürosu'na gelir ve kendisiyle ülke sorunları üzerine konuşurduk. Feyzioğlu, sosyalist düşünceye sahip bir arkadaştı ve soyadından anlaşılacağı gibi Feyzioğlu sülâlesindendi.
İnsanlarla ilişkisi, sevecenliği, entelektüel birikimi gibi özellikleri nedeniyle kısa süre içinde kendini sevdirdi ve geniş bir çevre edindi. Yazıhanemize geldiğinde küçük oğlum Selçuk'la diyaloglarını ve ona hikâye anlattığını hatırlıyorum.
12 Eylül 1980 ihtilalinin ertesi günü Ahmet Bursa İl Müdürlüğü'nce gözaltına alındı, sorguya çekildi. Eski Türk Ceza Kanunu'nun 141. ve 142.nci maddeleri kapsamında onun örgütsel ilişkileri araştırılıyordu.
Ahmet'in babası istihbarat Albayı, eniştesi ise Hava Kuvvetlerinde General idi. Ancak kendisi bunlardan hiç bahsetmezdi.
Ahmet'i sorguda iken Bursa Barosu Yönetim Kurulu üyeleri olarak, kendisini ve diğer gözaltına alınan avukatları Bursa Emniyet Müdürlüğü'nde ziyaret ettik, yürüttükleri davalarla ilgili olarak Bursa Barosu'nca avukat görevlendirip görevlendirilemeyeceğini sorduk.
Ayrılırken Ahmet'in, "Beni sık sık arayın. Yarın da uğrayın" diye elimizi sıkı sıkıya tuttuğunu unutmak mümkün değil. Ahmet ertesi gün 2 Ekim 1980 de ölmüştü. Emniyetin 5'nci katından kendini attığı ve intihar ettiği söylendi. Rapor intihardı. 12 Eylül süresi işkencenin ve hür türlü kötü muamelenin yapıldığı bir süreçti. 12 Eylül ile işkence kurumsallaşmıştı. Ahmet'i tanıyanlar onun intiharına inanmadı.
2 Ekim 1980 günü, Ahmet'in ölüm gününü ailesine bildirme görevi Baro Yönetim Kurulu toplantısında bana verildi. Telefona çıkan öğretmen annesine o haberi nasıl verebilirdim? Bir anneye 32 yaşında oğlunun ölümünü haber vermek, ne acı bir olay! Ahmet ölümünü takiben doğduğu yer Eskişehir'de toprağa verildi. Allah Rahmet eylesin.
Ahmet'in suçlandığı TCK 141,142; 1991 yılında suç olmaktan çıkarıldı. Ahmet ve binlerce kişinin suçlandığı TCK 140, 141, 142,163 artık suç değildi. Suç olmaktan çıkarılan fiiller nedeniyle ne canlar verildi, ne mahkûmiyetler yaşandı. O kişilerin suçları o dönemde yaşamak mıydı?
Türkiye Komünist Partisi (TKP) yöneticileri Nihat Sargın ve Haydar Kutlu'nun ( Nabi Yağcı-Şimdi Taraf Gazetesi yazarı) avukatlarından biri olarak vekâlet aldım, davalarına girdim. O sıralarda bana "Ertuğrul niye?" diye soruyorlardı.
Cebir, şiddet ve baskıya başvurulmaksızın her türlü düşünce açıklamasından yana olmak, o düşünceye sahip olmasanız dahi onun açıklanmasına saygı duymak, insan onurunun gereğidir.
TCK 141, 142, 163 ün yürürlükte olduğu süreçte bir partinin Genel Başkanı'na Ahmet Tetdal'a sordum: 141,142 için ne diyorsunuz? Cevap beni hayli şaşırttı. Bizi ilgilendiren 163 bizi 141,142 ilgilendirmiyor demişti.
Aynı düşünce meşhur 312 için, "O madde bizi değil, solcuları ilgilendiriyor" deyip 312 değişikliğine karşı çıkmıştı. Ancak 312 dönüp Recep Tayyip Erdoğan için işletilmişti. Daha sonra 312 değişikliği için uğraşmışlardı.
12 Eylül 1980'nin 31'inci yılını idrak ediyoruz. 12 Eylül hukukunun tasfiyesi için epey gayret sarf edildi. Evet, ama yetmez! 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliğinden sonra 12 Eylül'ün tasfiyesi, yeni Anayasa ve yeni anlayış değişikliği sürecindeyiz.
12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası uygulamalar ile hayatlarını kaybedenlerden hayatlarının en güzel günlerini cezaevlerinde, yurt dışında geçirenlerden özür borcumuz var. Bu borç yeni bir düzen yaratmaktan ve uygulamaktan ve hesap sormak ve hesap vermekten vazgeçiyor.
İşkence bir insanlık suçu. Bu tür suçlarda dava ve ceza zamanaşımı işlemez. Ne kadar zaman geçse bunlar unutulmaz. (EY/HK)
* Ertuğrul Yalçınbayır, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) kurucuları arasında yer aldı. 3 Kasım 2002 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nden Bursa milletvekili seçildikten sonra Abdullah Gül başkanlığında kurulan 58. hükümette başbakan yardımcılığı görevinde bulundu.
** Bu yazı Yeni Dönem Gazetesi'nden alınmıştır.