Tarihi günler ulusların geleceğinde kilometre taşıdır. Salvador Allende 1970 yılında seçimle işbaşına gelmiş Şili'nin ilk Marksist başkanıydı. 11 Eylül 1973'de Moneda Başkanlık Sarayı'nı Kara Kuvvetleri Komutanı Pinochet bombaladı. Allende Başkanlık Sarayı'na saldıran askerlerle çatışırken öldürüldüğü sırada Augosto Pinochet'i henüz kimse tanımıyordu.
Allende öldürüldü, faşist Pinochet işbaşına geldi. Hava, Donanma ve Ulusal Polis birlikleri komutanlarından cunta kurdu. Anayasayı yürürlükten kaldırdı. Siyasi partiler ve kitle örgütleri kapatıldı. Meclis feshedildi.
Sonra ne oldu? Demokratik güçler ve sosyalistlerin ezilmesi için ülkede sürek avı başlatıldı. Üç yılda 130 bin kişi tutuklandı. Bir yıl içinde 30 bin kişi Öldürüldü. Cuntanın başı faşist diktatör Pinochet 1978 yılındaki seçimlerde demokrasiye döndüğünü ilan ederken zorla kendini Başkan seçtirdi. "Anayasa" yaptı. Halkoyuna sundu. Zorla kabul ettirdi.
Şili halkı 11 Eylül 1973 tarihini unutmadı. Geçmiş acıların ve faili meçhul cinayetlerin hesabını sormak için mücadele etti. Analar çocukları için meydanlarda toplandı. Örgütlendi. Hesap sordu. Şili'de hiç kimse acıyı ve geçmişi unutmadan faşist diktatörün yargı önüne çıkması için umudunu yitirmedi. Diktatör tutuklandı. Serbest bırakıldı. Ama "yargı" yüzü gördü. Şili halkı geleceğini geçmiş tarihi ile hesaplaşarak oluşturmaya çalıştı. Faşist dönemin yaratıcılarından hesap sormayı sürdürüyor. Demokrasi ve hukuk devleti mücadelesinde yaşadığı faşizm yıllarının acılarını unutmuyor.
12 Eylül 1980 tarihinde "Türkiye Cumhuriyetinin varlığına, bağımsızlığına ve rejimine yönelik fikri ve fiziki hain saldırıların olanca genişliği ve şiddetiyle süre geldiği bir ortamda milletimiz için başkaca bir çıkış yolu kalmadığı" gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri emir ve komuta zinciri içinde yönetime el koymuştu, 12 Eylül harekatını zorunlu kılan nedenler ve amaçları Milli Güvenlik Konseyi'nin 1 Numaralı bildirisi ve Konsey Başkanı'nın aynı gün radyo ve televizyonda yayınlanan konuşması ile kamuoyuna açıklanmıştı. Darbe Türkiye'ye duyurulduktan sonra Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, üyeler Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun işbaşı yaptı. Bugün bir çoğunun adını kimse anımsamıyor. Meclis ve kitle örgütleri ile sendikalar kapatıldı. Partiler yasaklandı. 16 siyasetçi Zincirbozan'da zorunlu ikamete götürüldü.
Sonra ne oldu? 650 bin kişi gözaltına alındı. 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 98 binden fazla İnsan "örgüt üyesi" olmaktan suçlandı. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelere geçti, idam cezası verilen 50 kişi asıldı. 18 sol ve 8 sağ görüşlü 23 adli suçlu birisi Asala militanı olan kişi hakkındaki ölüm cezaları bu dönemde uygulandı. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. Gazeteler 300 gün süreyle yayın yapamadı, yayınlar yasaklandı. 30 ton gazete ve dergi imha edildi. 14 kişi açlık grevinde öldü. 3 bin 854 öğretmen, 120 üniversite öğretim görevlisi ve 47 yargıcın işine son verildi. Bugün kimse o günleri anımsamıyor ve kimse kimseye bu acılardan söz etmiyor. 12 Eylül hafızalardan siliniyor. Silinmek isleniyor.
Danışma Meclisi kuruldu. 7 Kasım 1982 kabul tarihli 2709 sayılı Anayasa halk oylaması ile kabul edilerek yürürlüğe girdi. Anayasanın kabulü ile de Kenan Evren Cumhurbaşkanı oldu ve 1989 yılına kadar görev yaptı.
Anayasanın geçici 15. maddesinin birinci fıkrasına göre 12 Eylül 1980 tarihinden ilk genel seçimler sonucu toplanacak TBMM Başkanlık Divanı oluşturuluncaya kadar geçen süre içinde yasama ve yürütme yetkisini kullanarak yasa yapan MGK ve Danışma Meclisi'nin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali ve hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez. Yargı mercilerine başvuru yapılamaz. Hatta 3.10.2001 tarihine kadar Anayasada yapılan değişiklikle kaldırılan son fıkraya göre bu dönem içinde çıkarılan yasaların Anayasaya aykırılığı dahi iddia edilemezdi. İşte bu dönemde çıkarılan yasalardan birkaç örnek:
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasası, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası veya 1475 sayılı yasada değişiklik yapan Yasa, Grev ve Lokavt Yasası, Sendikalar Yasası... 650 yasa ve kanun hükmünde kararname bu dönemde çıkarıldı. Bu yasalar yürürlükte. Yani 12 Eylül döneminde yürürlüğe girmiş olan yasalar hala yürürlükte. Şikayet edilen yasalar 12 Eylül döneminde yapılmış ve yürürlüklerini hala sürdürüyor. Örneğin Seçim Yasası veya Siyasi Partiler Yasası değiştirilmemiş. Bir başka deyişle 12 Eylül döneminde kabul edilmiş olan "hukukî düzeni" değiştirmek istememişler. Şimdi şikayet ediyorlar. Neden?
Geçmişi ile hesaplaşmamış ve geçmiş tarihinin acılarını dindirmek için acılara neden olan sorumluları yargı önüne çıkaramamış bir ülkede geleceğin demokratik hukuk devletini kurmak çok zor. 12 Eylül 1980 tarihini unutmamak gerekir. (NK/BB)