Son birkaç yıldır 5 Nisan Avukatlar Günü'nde bazı barolar, kutlama programlarına kurgusal duruşma etkinliğini de dahil ettiler.
Bu seyirlik kurgusal duruşmalarda ideal yargılama gerçekleştirilir. Hukuk fakültelerinde okutulduğu şekilde yargılama yapılır. İddia makamı ve savunma makamı mahkeme heyeti önünde eşit haklara sahip bir şekilde tez ve anti tezlerini ileri sürerler. Mahkeme heyeti ideal bir senteze vararak adil bir karar verir. Bu kısacık zaman kesitinde izleyicilerde adaletin mahkemelerce sağlanabileceğine dair "keşke"li bir his oluşur.
Kurgusal duruşma tutmuş olmalı ki bu yılki kutlamalar bir gün öncesinden yurt çapında ve yavru vatanda başladı. Medya tellalları tarafından tüm ülkeye 4 Nisanda 12 Eylül askeri darbesinin lideri ve hayatta kalan tek konsey üyesinin sanık sandalyesine, mağdurlarının da müdahil sandalyesine oturacağı bir kurgusal duruşma yapılacağı günler öncesinde duyuruldu. Ama bunun kurgusallığı, yargılamanın inandırıcılığına halel gelmesin, müdahil tarafın inancını kırmasın diye kamuoyundan gizlendi.
Beklenen gün geldi. Duruşma başladı. İdeal yargılama, yargılama başlar başlamaz sekteye uğradı. Ancak, herkes hem fikir olduğu tek husus sanıklar için "ideal" bir yargılama yapıldığıydı. Zira çok ağır bir ceza ile cezalandırılmaları talep edilen sanıklar hakkında tutuklama kararı bile verilmemişti.
Tutuklu bir kanser hastasının tedavi edilmeden cezaevinde öldüğü günün ertesinde kurgusal duruşmanın sanıklara ayrılan sandalyesinde oturması gereken paşanın kolunun kırık olması geçerli bir mazeret olarak görüldüğünden duruşmada hazır bulunmasına gerek görülmedi.
Paşa savunmasını yaparken "Sevgili mağdur hemşerilerim" diye savunmasına başlayacağı sırada, kolunu ileri savurarak yapacağı jestten mahrum olma ihtimali savunma hakkının ihlali sayıldı belli ki.
Ve iddianame kabul edildi. Milyonlarca "mağdur"un bir kısmı müdahale talebinde bulundu. Diğerleri ise bulunmaya devam edecek. Müdahale talepleri için mahkeme karar verecek, duruşma yıllarca uzayacak.
Bu süreçte de GATA sanıkların sırasıyla tüm organlarında hastalık tespit edip rapor hazırlayacak. Anlaşılan davanın yıllarca sürmesi, sanıkların eceli ile öldüğü gün davanın düşmesi öngörülmüş ta başından.
Aksi halde sanıkların yargılanıp beraat etmesi "12 Eylül ile hesaplaşmaya" ideal demokrasi açısından gölge düşürebilir, kuyruğun ilk sırasında müdahale talebinde bulunan iktidar partisini zora sokabilir, darbecilerin kürsüdaşlarının hamasetini sekteye uğratabilir.
Duruşma salonuna giremeyen mağdurlar ise adliyenin havuzlu bahçesinin etrafına asılı kaybettikleri arkadaşlarının hüzünle bakan posterlerinin yanında, mağrur bir öngörüyle yargılamanın kurgusallığından başlayıp, Ankara 12 Ağır Ceza Mahkemesinin Nürnberg Mahkemesi'nin muadili olmadığının farkında olduklarını haykırmaktaydılar.
Avukatlar gününde yargının avukatlara sürprizi ise şimdiye değin dünyanın hiçbir yerinde avukatlara layık görülmeyen, kurdeleli klasörlere sarılmış bir hediyeydi.
Ülkemiz yine bir ilke imza atmıştı. İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının 35 tutuklu avukat hakkında hazırladığı iddianame bu anlamlı güne yetiştirilmişti. KCK yöneticiliği ve üyeliği ile suçlanan, aylardır tutuklu avukatlar için bu iddianamenin büyük olasılıkla cahil ABD'li yazar Paul Auster'in ve Türkiye'den arkadaşı Orhan Pamuk'un muhteşem kurgularına rahmet okutacağını tahmin etsek bile avukatların tutukluluğu ne yazık ki gerçek.
5 Nisan Avukatlar günü kutlu olsun!
* Bedia Boranbulut, Avukat