Takvimde birbirine yakın bu tarihler farklı yıllarda cereyan eden olaylara işaret ediyorsa da hepsinin ortak noktası binlerce insanın hayatını alt üst etmiş olmaları. Her üç olayda da özgürlüklerin, sadece az sayıda şiddet yanlısı insan bahane gösterilerek sınırlandırılmasıyla yetinilmedi, farklı ülkelerde yeni ve sert yasalarla demokrasi yıllar boyu ağır yara aldı.
Her üç olayda da başta yaşam hakkı olmak üzere insan hakları yoğun olarak ihlal edildi ve birçok insan öldürüldü. Bu sadece Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) saldırı için geçerli değil, Şili’deki darbe için ve 1980'de üçüncü kez askeri darbeye tanık olan Türkiye için de geçerli.
12 Eylül'ün "eski ve eksik" bilançosu
Ardından 27 yıl geçmiş olmasına rağmen 12 Eylül’ün etkileri hala devam ediyor ve insanlar sokağa çıkıp darbecilerin yargılanmasını talep ediyorlar. İstanbul’da 11 Eylül’de denize açılamayan bir gemide temsili bir yargılama yapıldı. "Duruşma"da 12 Eylül’den sonra 650 bin kişinin gözaltına alındığı, 230 bin kişinin yargılandığını, yüzbinlerce kişinin işkenceden geçirildiği, 171 kişinin işkence sonucu yaşamını yitirdiği ve 517 kişiye ölüm cezası verildiğine değinildi.
Bu rakamlar maalesef "eski" ve eksik. Darbeden sonraki 10 yılda 650 bin kişi siyasi nedenlerle gözaltına alınmışsa bunun büyük çoğunluğuna işkence yapılmış demektir. Gözaltındayken ya da cezaevinde işkenceye maruz kalan 171 kişi 1987 yılına kadar yaşamlarını yitirmiş olabilir -1986 yılında kurulan İnsan Hakları Derneği (İHD) bu rakamı tespit etmişti.
Fakat ondan iki yıl sonra Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) işkence sonucu öldüğü iddia edilen 200‘e yakın isim içeren bir liste yayınladı. 1990 yılında kurulan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) da 12 Eylül 1994 ve 12 Eylül 1995 tarihlerinde yayınladığı "İşkence Dosyası"nda, 5 yılda 400‘den fazla insan gözaltında veya cezaevinde öldüğünü duyurdu.
Gerçek idam sayısı
12 Eylül‘den sonra 50 kişi idam edildi, doğru. Türkiye‘de idam cezası artık yok. O da doğru ve olumlu bir tespit.
Ancak geçmişi araştırırken sadece 1980 ile 1983 arasında fiilen askeri yönetimle sınırlı kalmamak gerekir. Askeri mahkemelerde talep edilen ve verilen idam cezalarını Almanya‘da bulunan "Alternatif Türkiye Yardımı" (ATH) adlı kuruluş saymış ve iki haftada bir çıkan "Türkiye Bilgi Servisi"nin (türkei-infodienst) 23 Eylül 1985 tarihli nüshasında sıkıyönetim ilanından sonra 549 kez idam cezası verildiğini ve 6 bin 270 kişi için idam cezası istendiğini duyurdu.
Benzer bir çalışmayı da Belçika‘da Doğan Özgüden yönetiminde "info-turk" yürüttü. İngilizce ve Fransızca olarak çıkartılan aylık bültenleri artık İnternet‘e koymuş durumda. Araştırma yapmak isteyenler oradaki verilere buradan ulaşabilir.
Gözaltı ve işkencede ölenler
Ben de bir ara UAÖ'nün araştırma bölümünde Türkiye'den sorumlu olarak ve sonra TİHV‘de çalıştım. 90‘lı yıllarda küçük çapta tuttuğum bir gazete arşivinin önemli birkaç haberini sayısallaştırarak İnternet’e yerleştirdim. Oradaki haberlere bakarak İHD ve TİHV tarafından yayınlanan bazı listeleri de gözden geçirdim. Belirttiğim kıstaslara göre ayrıştırdığım olaylara unutulmuş ya da gözden kaçmış birkaç "yeni" olay eklendi.
Sadece üç kategoride yapılan bu çalışmanın (geçici) sonucuna göre, 12 Eylül 1980‘den sonraki 20 yıl içinde 419 insanın gözaltında veya cezaevinde işkence sonucu ölmüş olma olasılığı yüksek. 80‘li yıllarda gözaltında ölümler arasında sayılan "kayıp"lar belki 15 Ağustos 1984 tarihinde başlayan çatışma ortamının bir sonucu olarak 90‘lı yıllarda büyük artış gösterdi.
Güneydoğu'da çatışma süreci
"Kayıp" konusunu yakından takip eden İHD’nin tuttuğu listeyi çalışmama baz alarak ölü veya sağ bulunan bazı insanların isimlerini çıkartmakla neredeyse aynı sayıda listeye girmemiş, farklı olaylara da rastladım. Şu an 20 yıllık süreci kapsayan listede 818 insan ismi bulunuyor.
Özellikle Olağanüstü Hal (OHAL) bölgesinde cereyan eden olaylarda bir tek "kayıp" olgusu öne çıkmıyor; silahlı örgütlerin sivillere yönelik saldırı sonucunda en çok sivil bu bölgede öldü. 1990‘dan önce fazla bilgi olmadığı için sadece 10 yıl için TİHV yıllık raporlarını baz alarak tutulan bu listede bine yakın isim bulunur (örgütler tarafından öldüren 100’den fazla öğretmen de eklendiğinde sayı bini aşıyor).
Kasım 1994 ile Kasım 1995 tarihlerinde TİHV'in gene çok yankı bulmayan iki raporunun başlığı "OHAL‘de Eğitim ve Öğrenim"di. Son raporda 1984 ile 1995 arasında öldürülen 142 öğretmenin 91‘inin PKK tarafından öldürüldüğü tespiti yer alıyor. Ben bu listeyi de 2000 yılına kadar uzatarak bulduğum diğer olaylarla, bölgede öldürülen toplam 176 öğretmenin 105'inin PKK tarafından öldürüldüğüne dair ciddi kaygıların bulunduğu sonucuna vardım. 12 Eylül koşullarında beş öğretmenin işkence sonucu hayatını kaybetmesi ise ayrı ama önemli bir gerçek.
Öldürülen gazeteciler
Hrant Dink‘in öldürülmesinden sonra birkaç yerde Cumhuriyet‘in kuruluşundan bu yana öldürülmüş gazetecileri gösteren listeler yayınlandı. Bu listeleri baz alarak konuyu irdelediğimde 12 Eylül’den sonraki 20 yılda 50 gazetecinin öldürüldüğünü buldum.
Bu ölümlerden en çok (12) devlet ya da derin devlet sorumlu olduğuna dair ciddi işaretler var. PKK, Hizbullah ve başka radikal İslam örgütler ise beşer cinayetten sorumlu görülüyor.(HO/EÜ)
* Söz konusu çalışmanın ayrıntıları bulabilmek için Türkçe açıklaması ve listeler, İngilizce açıklaması ve listeler bağlantıları kullanmak gerekir.