Fotoğraf: Pixabay
6 Şubat'ta Maraş'ta meydana gelen ve en az 11 kenti etkileyen iki büyük depremlerinden sonra gündeme gelen konulardan biri de engelli bireyler için erişilebilirlik oldu. “Sesimi duyan var mı?” sorularının arasında, sağır ve işitme engelli bireylerin gündeme getirilmesi önem arz ediyor.
Bu sebeple işaret dillerini tartışmayı ve farkındalığımızı artırmayı öneriyorum.
1) Dünyada tek bir işaret dili yoktur, işaret dilleri de tıpkı konuşulan diller gibi ailelere ayrılır. Türkiye’de Türk İşaret Dili (TİD) kullanılırken Amerika’da American Sign Language (ASL) kullanılır ve bu dil İngiltere’ninkinden farklıdır.
2) Anadili işaret dili olan bireyler vardır. Sağır veya işitme engelli, işaret dili bilen ebeveynlerin dili çocuklarına aktarması durumunda işaret dili anadil olarak kabul edilir. Çocuklar Sağır veya işitme engelli olabilir, Sağır veya işitme engelli bireylerin duyan çocuklarınınsa özel bir adı vardır – filmden hatırlayabileceğiniz üzere CODA (children of Deaf adults).
3) Sanılanın aksine işaret dillerinde konuşulan dil işaret diline olduğu gibi çevrilmez. İşaret dilleri, kendine has kurallara sahip doğal dillerdir. Yani eğer bu cümleleri Türk İşaret Diline (TİD) çevirmek istersek cümle yapısını değiştirmemiz gerekir. Aksi takdirde kuracağımız cümle TİD’de anlamsız ve düşük bir cümle olacaktır.
4) İşaret dilleri, görsel dillerdir. Konuşulan dillerin aksine, dil ediniminde ve kullanımında duyma yerine görme ön plana çıkar. Bu yüzden işaret diliyle iletişime geçildiğinde insanların sizi ve işaretlerinizi sorunsuz bir şekilde görebilmesi son derece önemlidir.
5) Şarkılar işaret dillerine çevrilebilir, işaret dillerinde şiir yazılabilir. Sadece şiir değil, pek çok anlatı performansı sergilenebilir. Önemli olan noktaysa bunların pandomimden farklı olmasıdır, pandomimde beden diliyle taklit söz konusudur. İşaret dillerinde sergilenen performanslarsa kendi içerisinde anlamlı bütünlerden oluşur.
5) Konuşulan dillerinde kullandığımız beden dili, örneğin onaylamak anlamında yaptığımız el işareti, işaret dili unsuru değildir. Bu el şekillerinin çoğu zaman işaret dillerinde farklı karşılıkları vardır. İşaret dillerinde sesler olarak düşünebileceğimiz yapıtaşları el hareketleridir ve anlamlı el hareketleri dilin kendi kurallarınca belirlenmiştir.
6) İşaret dillerinde dil üretiminde sadece eller kullanılmaz: beden açısından yüz ifadesine anlam bütünlüğü oluşturan pek çok öge bulunur. Bunları konuşulan dillerdeki vurgu ve ezgi gibi düşünebiliriz, eğer eksik olursa anlamda bozulmalara sebep olacaktır. İşaret dillerini sonradan öğrenen insanlar genellikle anadili işaret dili olanlar kadar etkili kullanamaz.
7) İşaret dilinde aksan görülebilir. Önceki maddeye örnek vermek gerekirse, sonradan işaret dili öğrenen biri, anadili TİD olan biri tarafından fark edilir. Bunu mesela yabancı bir dili anadil aksanımızla konuşmak olarak düşünebiliriz. Yine aynı şekilde yöresel aksanlar vardır, İstanbul’da konuşulan işaret dili başka bir ile göre değişiklik gösterebilir. İşaret dilleri aynı konuşulan diller gibi konuşuldukları kültürlerden etkilenerek gelişir.
8) Sağır ve işitme engelli bireyler çok iyi okuma yazma öğrenebilir, ama okuma yazma sistemimiz konuşulan diller üzerine kuruludur. Araştırmalara göre ortalama lise mezunu sağır bir birey sadece 4. sınıf seviyesinde okuyup yazabiliyor. Bu, bir gazeteyi tam anlamıyla okuyup anlamasına yetmiyor. Bu, Sağır ve işitme engelli bireylerin kendilerine uygun bir eğitim alamamasından kaynaklanır.
9) Eğitimde işaret dillerinin kullanımı dünya çapında benzer süreçlerden geçti. Türkiye özelindeyse 1953 yılında TİD’in eğitimde kullanılması yasaklandı. Bunun sebebi, Sağır ve işitme engelli çocukların eğitiminde sözel bir yaklaşım kullanımının daha doğru olduğunun düşünülmesiydi. Bugün bu konuda hala tartışmalar mevcut, ancak üniversitelerde yabancı dil olarak öğreniminin daha popüler bir hale geldiğini görüyoruz.
10) İşaret dilini öğrenmeye hemen şimdi başlayabilirsiniz! Dem Derneği adresinde internet üzerinden TİD eğitimi sunuyor.
(NK/EMK)