Her seçimi çoook önemseyen olduğu gibi hiiiç önemsemeyenler de olur. Seçim seçimdir! Bir önemi olduğu açık ama işte o kadar. Çok bilmişlik olsun diye değil ama 1 Nisan (ve sonrası) önemli diyenlerdenim ve seçim sonrasına romantik yaklaşmayı tercih ediyorum.
Nasıl yani derseniz … anlatayım.
Yüksek Seçim Kurulu’nca yürütülen bu seçim sürecinin sonuçları birkaç gün sonra kesinleşiyor ve kazananlara mazbataları veriliyor; diğerleri “kaybedenler”. Bu kazanamayanlar içerisinde yer alanların bir kısmı yelpazenin solunda yer alan barış içerisinde, eşit, özgür, laik, demokratik… bir ülke isteyen ve yerelde katılım için uğraşan, ekoloji mücadelesini vb. verenlerden oluşuyor. Soru şu: 1 Nisan’dan sonra bu cenahta yer alan kazanamayanlar ne yapacak? Çok açık ki mücadelelerine devam edecekler. İşte 2023 Mayıs seçimleri sonrasında Bayazıt İlhan tarafından dile getirilen "Bir meclis, örgütlenme ve mücadele çağrısı" ama karşılık bulmayan “romantik” öneriyi, yerel seçimler için güncelleyerek yinelemek istiyorum.
“Son milletvekili seçimlerinde Türkiye’nin dört bir yanından değişik sol, sosyal demokrat, sosyalist partilerden binlerce yurttaşımız aday oldular. İçlerinde öğrenciler, kadınlar, işçiler, beyaz ve mavi yakalı emekçiler, akademisyenler, her çevreden yurttaşımız var. Pek çoğu antidemokratik seçim sistemi nedeniyle seçilemeyeceğini bildiği halde bu baskıcı, kötü düzene itirazını açıkça göstermek için oy pusulalarına adlarını yazdırdı, sorumluluk aldı. İçlerinde isimlerini tek tek sayamayacağım o kadar değerli kişiler var ki! Siyasal partiler de bunu sağlayabilmek için çaba harcadılar.
Kimilerinin bir metreyi bulan oy pusulası nedeniyle “gereksiz bir kalabalık” olarak gördüğü bu yurttaşlarımız aslında çok değerlidirler. Hele bu dönemde heba edilmemesi gereken bir birikimi temsil etmektedirler.”
Heba edilmemesi gereken bu birikimi kendi yaşadığım ilçe için somutlayayım. Ankara Çankaya’da çok akıl dışı bir gelişme olmazsa CHP’nin adayının kazanması bekleniyor. Oysa Çankaya’da birden çok sol-sosyalist-komünist partinin başkan ve belediye meclisi adayı var. Toplam sayının 200’ü bulabileceğini tahmin edebiliriz. Bu adayların her birine “31 Mart seçimi sonucunda kazandığınızı bildiriyorum” (ben kimsem?) bu bildirimle de yetinmeyip kendilerini “göreve davet ediyorum”.
Bu adaylar, eğer olsaydı, seçilip Çankaya Belediye Başkanı ve Çankaya Belediye Meclisi üyesi olacaklardı. Belki başkan olmalarına rağmen mecliste çoğunluğu sağlayamayıp AKP, MHP, CHP ve diğerlerinden oluşan bir bileşimle çalışmak durumunda kalacaklardı. Ya da başkan değil de Belediye Meclisi üyesi olarak seçildiklerini düşündüğümüzde de benzer bir bileşim içerisinde yer alıp mücadele edeceklerdi. Önerilen kurgusal tasarımda ise kendine sol-sosyalist diyenlerden oluşan bir mecliste yer alacaklar.
Yani davet ettiğim görev ne? Ankara Çankaya Belediye Meclisi’ni oluşturmak ve Başkanlığa aday olanların yer aldığı bir başkanlık heyetinin çekip çeviriciliğiyle toplanmak. Sonra? Sonrası seçim öncesi iddiaları neyse ona uygun bir mücadele için bu zemini değerlendirmek.
Hatalı bir yorum olmasın, bu öneri sol-sosyalistleri birleştirmek gibi hiç de gerekmeyen haddini aşan bir “gizli” amaca sahip değil. Çok açık, öneri bir seçime aday oldunuz ve varsayın ki kazandınız, diyor. Öneri, YSK kazandığınızı bildirdiğinde ne yapacaksanız “gelin yapın” çağrısıdır. İlla YSK’dan mı gelmesi lazım bu çağrının? Adayların seçim bildirgesi, açıklama ve kimi röportajlarından anladığımız o ki solda yer alanların hemen tamamı yerelde/mahallelerde meclisler oluşturmaktan bahsediyor, doğrudan katılım olanaklarının ve eyleme geçme iradesinin bulunduğu yapıların önemine işaret ediyor. Bu ya da daha farklı öneriler, her neyse bunlar, Ankara Çankaya’nın ilgili duyarlı kamuoyunun da katılımıyla bu süreci ete kemiğe büründürelim çağrısıdır.
Olmadı mı? Siyasetin doğasına aykırı çok romantik bir öneri olarak mı geldi kulağınıza? Peki ne diyelim, gerçekçi bulmadıysanız siz kazanmamış olun, biz de hep birlikte oluşturulacak ortak bir zemin yerine kendi küçük dünyalarımızda kaybetmeye devam edelim.
(EB/RT)