Eski Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Dernekli (TÖB-DER) olan babamın anlattığı bir hikayedir...
TÖB-DER illerde, tabanın sendikalaşmaya hazır olup olmadığını öğrenmek için, toplantılar düzenliyor. Babam katıldığı toplantıda, zamanın TÖB-DER genel başkanını, bu taban yoklaması düşüncesi nedeni ile eleştiriyor:
"Her gün ölümle yüz yüze olan öğretmenleri, sendikaya hazırlar mı, diye yoklamak öğretmenlere hakarettir."
İstanbul'da Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK), değil Taksim'e çıkmak, çelenk koymaktan bile vazgeçtiği haberini duyduğumda, yukarıdakiler aklıma geldi.
1 Mayıs 1977'de, "can güvenliği"nden sorumlu devlet, Taksim'de katliam yapmadı mı? Bu katliamla ilgili binlerce şahit varken, yakalanan bir tek kişi dahi çıktı mı? Kendi katliamını, utanmadan, provokasyon gerekçesi olarak gösteren devlet, yıllarca 1 Mayıs'ı yasaklayıp, gösteri yapmak isteyenlerin üstüne kurşun yağdırmadı mı?
Türkiye'de devlet ne zaman, hangi gösteride göstericilerin "can güvenliği"ni sağlamayı "öncelikli" olarak ele aldı da, 1 Mayıs gibi bir gün için "can güvenliği", "Taksim'e çıkacağız" dedikten sonra, vazgeçmeyi perdelemek için bir siper, bir gerekçe, bir sığınma limanı olabildi.
Kitleler Taksim ve civarında değil, bizzat DİSK'in kapısının önünde canları pahasına sokakta kalmaya çabalarken, kitlelere Taksim'i hedef gösterip, sonra "can güvenliği" yok diyerek geri çekilmek, kitleleri yüz üstü bırakmak değil de nedir?
Açık konuşalım. Burada söz konusu olan "can güvenliği" İstanbul sokaklarında Taksim'i zorlayan kitlelerin canı mıdır, DİSK yöneticileri başta olmak üzere sabah saat 10'a kadar Taksim'i hedef gösterip, bundan vazgeçenlerin canı mıdır?
Görünen odur ki, burada "güvenliği olmayan canlar", devletin Taksim'e yürüyenleri karanfil ile karşılamayacağını bildiği halde, kitlelerin 1 Mayıs ruhu ile oynamaktan çekinmeyenlerin canları olduğu açık ve seçik biçimde ortada.
Tüm bunlardan sonra ekranlara çıkıp canları pahasına en başta DİSK'in önünde sokakta kalmak isteyenlere; Taksim'i zorlayanlara uygulanan "devlet terörü"ne dayanarak, "bedel ödedik, bedel ödeteceğiz" söylemi, inandırıcılıktan oldukça uzakta gözüküyor.
Taksim hariç her yer Taksim
Devlet açısından bakıldığında Taksim'e çıkan sayısı geçen yıla göre çok çok az olmasına rağmen, devletin Taksim'i terörize etmesi sonucu, Taksim dışında her yer Taksim'e dönüştü. Bunun ötesinde devletin 1 Mayıs'a karşı kininin 31 yıl öncesinden hiç de farklı olmadığı yeniden görülmüş oldu.
Devlet eğer 1 Mayıs'ta Taksim'e kimseyi sokmamayı bir övünç kaynağı olarak düşünüyorsa, bunu tekrar gözden geçirmeli. Çünkü geçen yıl 1977 katliamının 30. yılı ile uzun yılların ölü toprağını atan emekçiler, bu yılda geçen yılki kararlılık ve coşkudan bir zerre kaybetmeyerek sokaklara çıkma iradesini gösterdi. Ve devletin bu iradeye karşı uyguladığı şiddet kitleleri geri döndüremediği gibi, bumerang işlevi gördü.
Öyle ki, bu tür eylemlerde, neredeyse sorgusuz sualsiz devletin arkasında yer alan; 1 Mayıs'ta çıkan olayların arkasında illegal güçler, provokasyon arayan medya, bu yıl olaylarda göstericileri değil, bizzat "devlet terörü"nü göstermek zorunda kaldı.
Televizyonda bir teki bile görülmeyen, İstanbul Valisinin gün sonunda düzenlediği basın toplantısında, masaya dizdiği "ele geçirilmiş" sapanlar, bira şişlerinden yapılmış Molotoflar, devletin kendi yaptığı "terör"ü gizleme çabasında komedi sahnesi olarak akıllarda kaldı.
Taksim'in anlamı
Geçen yılın bıraktığı güçlü iz nedeni ile bu yıl 1 Mayıs öncesinde, Taksim'in anlamını sorgulayan demeçler, söylemler en başta başbakan ağzından duyulmaya başlanmıştı: Efendim neden illa Taksim; Taksim değer mi; alt tarafı bir meydan daha genişleri var, orada yapsınlar.
Öyle ki, isminden dolayı kendisini sendika zanneden Hak-İş başkanı Ankara'da topladığı birkaç bin "kişi" ve birkaç AKP'li vekil ile birlikte "Taksim ısrarına" 1 Mayıs günü bile konuşmasında saldırmaktan geri durmadı.
Neden mi Taksim? Simgeler insanların duygu ve düşüncelerini en kısa yoldan, en öz biçimde anlatan şeyler. Taksim, sadece bir alan değil. Taksim, bu ülkede özgürlük, demokrasi, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesinde emekçilerin, kitlelerin canları ile var oldukları, canları pahasına var olmak istedikleri sembol alan. Bu nedenle de, Taksim "velev ki siyasi sembol" değil, bizzat siyasi semboldür. Kısacası sizin sembol olarak türbanınız varsa, bizim de Taksim'imiz var. (DEZ/GG)