İlk katılacağım 1 Mayıs öncesinde o kadar heyecanlıydım ki iki gece uyumakta zorluk çekmiştim. Daha 14 yaşındaydım ve az biraz da endişeliydim. Lakin nedenini anlamadığım bir cesaretle alana gitmiş, sloganlar atmış, kalabalığı gördükçe de başka biri oluvermiştim.
İlk kez gözaltına 1 Mayıs'ta alındım
Elimle ya da gözümle sayamadığım kadar çok insan hep bir ağızdan sloganlar atıyor, halaylar çekiyor, etrafta bildiriler dağıtılıyordu…
Örgütlü biri değildim ve hangi kortejin sloganını seviyorsam o korteje giriyor, iki slogan atıyor, sonra da diğer kortejlerin gönlü kalmasın diyerek aralarına giriyordum.
1996 1 Mayıs’ı ise hayatımın en unutulmaz deneyimlerinden biriydi. Kadıköy’de olaylar çıkmış, 3 kişi öldürülmüş, sayısız insan gözaltına alınmıştı.
Ben de…
Bu benim ilk gözaltı tecrübem olmuştu. Ardından da sevimsiz bir süreç başlamış, neyse ki sonu çok karanlık bitmemişti.
Bu sancılı sürece rağmen ertesi yıl, ailemin her türlü engelleme girişimine/harekatına rağmen alana gitmiştim.
Herkese "nanik" yaptım
Hem evdekilere koca bir "nanik" yapmıştım, hem de korkmamı isteyenlere. Bu söylediğim kulağa "dağa küsen tavşan hikayesi" gelse de ben kendimi iyi hissetmiştim.
Ardından 1 mayıs 2001’de Ankara’daki mitingde “marjinal, çılgın, renkli” bir kortejin haberlerini okudum.
Bir avuç insan ellerinde Kaos GL yazan bir pankart ve gökkuşağı bayraklarıyla bir devri bitirip, yeni bir devri başlatıyorlardı. Yıllardır kültür merkezlerinde, kafelerde, evlerde toplanan lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transseksüel (LGBTT) bireyler/oluşumlar artık kabuklarını kırmaya ve sokaklara çıkmaya başlıyorlardı.
O gün eyleme katılan arkadaşlarım durumun bu denli farkındalar mıydı emin değilim ama sonraki yıllarda onlar da ne denli mühim bir adım attıklarını ziyadesiyle idrak ettiler.
Gazete ve televizyonlarda eşcinsellerin de 1 Mayıs alanında olduğunu okuduğumda/izlediğimde hop oturup hop kalktım yerimde.
Ben birilerine eşcinsel olduğumu söylediğimde ızdırap çekiyorken, birileri meydanlarda cesurca bunu haykırıyorlardı. O gün kafama kocaman bir tuğlanın düştüğü andı. O an hayatımı bambaşka bir istikamete yöneltti.
LGBTT emekçilerin görünmeyen emekleri için verdikleri mücadele
Türkiyeli LGBTT özgürleşme hareketi 2001 yılından sonra her sene 1 Mayıs alanında göründü. Kaos GL ve Lambdaistanbul örgütleri sonraki süreçte sadece 1 Mayıs'larda değil, çeşitli eylemlerde de boy gösterdiler ve giderek muhalif kesimlerde kendilerinden söz ettirir oldular.
1 Mayıs sömürülen emeğin olduğu kadar görünmeyen emeğin de bayramı. Fabrikalarda, iş yerlerinde, maden ocaklarında, tekstil atölyelerinde, kafelerde, barlarda, evlerde, sokaklarda, okullarda, devlet dairelerinde çalışan sayısız lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüelin de bayramı. Ve belki de sesi en duyulmayan, kendileri görülmeyen LGBTT emekçiler için daha da anlamlı.
Yıllardır süren işçi mücadelesinde adı dahi anılmayan bizler için 1 Mayıs alanında olmak, sloganlara eşlik etmek, kendi sloganlarını haykırmak, hazırladıkları bildirileri dağıtmak pek tabii ki tarifi çok da mümkün olmayan bir cesaret ve mutluluğa işaret ediyor.
Kendilerini yok sayan patrona da, sendikaya da, işçi kardeşlerine de bir anlamda “Ben buradayım! Beni yok sayamazsınız” diyorlar. "Diyorlar da ne oluyor?" diye sormayın. Bu ancak pratik edilerek varılabilir bir sonuç. Kendi deneyimimden biliyorum ki alanda olmak küçük de olsa bir şeyler kazandırıyor. Hem bizlere, hem de hareketimize…
Kazancı Yokuşuna DİSK, anarşistler ve Lambda ulaşmıştı
Geçen yılın olaylı 1 Mayıs’ında meydana varabilen nadir topluluklardan biri de Lambdaistanbul’du. DİSK, anarşistler ve Lambdalılar belki de çok ilginç bir fotoğraf karesinde buluşmuştu.
Kazancı Yokuşu’na karanfiller konulurken alkış tutan ellerin bazıları LGBTT bireylere aitti. Yılalrdır pek de ciddiye alınmayan LGBTT hareketinin mensupları polis şiddetine, biber gazlarına, coplara rağmen kendilerinden “beklenmeyen” bir inatla Taksim Meydanı’na çıkmış ve 1 Mayıs 1977’de katledilenler için karanfilleri ilk ateşin edildiği yere bırakmışlardı.
Evet, o an herkes için önemli bir andı. Ve hatta LGBTT adına belki biraz daha fazla...
Ve şimdi Türkiyeli LGBTT bireyleri/örgütleri 1 Mayıs 2008 için hazırlanıyorlar.
Yine… Yeni… Yeniden…
Ve eskisinden daha güçlü bir şekilde alanda görünür olmak ve görünmeyen emeklerinin sesini duyurmak için bayraklarla, sloganlarla, şarkılarla izin verilmeyen meydanlara doğru yürümeye hazırlanıyorlar.
Ne diyordu 1 Mayıs Marşı?
Her gün emeklerinin yok sayıldığı, üstüne üstlük sömürüldüğü “ekmek kapıları”nda yaşadıklarını, verdikleri mücadeleyi, yaşadıklarının LGBTT olmayan yoldaşlarınınkinden bir farkı olmadığını, hatta bu yok sayılmanın tüm yaşadıklarının üstüne mum diktiğini anlatmak için el ele tutuşup yürümeye hazırlanıyorlar.
Ne diyordu meşhur marşta: “1 Mayıs, 1 Mayıs, işçinin, emekçinin bayramı!” işte bu dizeye “dahil” anlamında bir “De” ekleyerek “eşcinselin de” bayramı demek artık dillendirilmesi gereken bir hakikat.
İşte bu yüzden, sırf bu yüzden işte, bu yıl da 1 Mayıs alanında görüşmek üzere. (BÇ/EZÖ)
* Bawer Çakır, [email protected]