yine günlerden "1 aralık", yani "dünya aids günü"
pozitif yaşam derneği (pyd) her yıl olduğu gibi bu yıl yine toplumu hiv/aids konusunda bilgilendirmek ve duyarlılığını arttırmak üzere çeşitli etkinlikler gerçekleştirecek.
programa göre bu yılki etkinliklerin merkezi "kadıköy meydanı" olacaktı. ama etkinlikten bir gün önce istanbul büyükşehir belediyesi'nin izin vermediği açıklandı.
dernek etkinliğini önceki yıllarda olduğu gibi galatasaray meydanı'nda yapmak zorunda kaldı; üstelik de taksim meydanı'na yürümemek kaydıyla!
bu kararın bildirildiği yazıda herhangi bir gerekçe belirtilmiyor. asıl gerekçenin ne olduğunu ise büyükşehir belediyesinin yaptıklarını yaşayan istanbullular tahmin edebilirler sanırım.(!)
her şeye karşın 1 aralıkta etkinliğin olduğu yerde bulunanlar aids'le ilgili olarak yine bilgilenecekler; duyarlılıkları artacak, yapılan çalışmalardan dolayı pozitif yaşam derneği'nin üye ve aktivistlerine gıpta ve teşekkür edecekler, kutlayacaklar.
sonra etkinlik bitip herkes dağıldıktan sonra hiv/aids konusu eğer çok "medyatik" olaylar olmazsa gelecek yılın 1 aralık gününe kadar gündemde yerini bulamayacak.
hiv/aids'i biliyor muyuz?
toplumu herhangi bir konuda duyarlı kılmanın, bilinçlendirmenin yollarından bir tanesi de medya aracılığıyla topluma sunulanlar, gösterilenler, anlatılanlardır.
muhtemelen pyd geçen bir yılın değerlendirmesi ve bugün gelinen noktaya dair değerlendirmesini yaparken medyanın hiv/aids konusunda bilgiler de verecektir hepimize; nelerin yapılıp yapılmadığı da ortaya çıkacak o zaman; göreceğiz!
ancak durumun "çok parlak ve iyi" olmadığını tahmin etmek zor değil!
bu önemli ve giderek de büyüyen toplumsal sağlık sorununa dair algı, duygu ve düşüncelerin çoğu ya yanlış ya da eksik, dolayısıyla yapılanlar da yetersiz!
başta toplum önderleri, yöneticiler, hatta sağlıkçıların önemli bir bölümü olmak üzere toplumumuz ne yazı ki bu hastalığı sadece eşcinsellerle, damariçi madde kullananların yaşadığını düşünüyor hâlâ!
çünkü ülkede yeğlenen sağlık hizmet modeli hastalıkların tanısı ve tedavisine yönelik olarak düzenlendiği, sağlığı koruma ve geliştirmeye yönelik topluma doğrudan hizmet sunan yapıların giderek ortadan kaldırıldığı için gereksindiği ve öğrenmesi gereken bilgiye ulaşamıyor.
ortaya çıkan bu eksiklik genel araçlarla ve sıklıkla da medya üzerinden yapılan bilgilendirmeyle giderilmeye çalışılıyor. ne yazık ki bunun da herkesin gördüğü üzere yetersiz olduğu ortada.
hak temelli yaklaşım
söylediğim gibi hiv/aids'e yönelik algı ve bilgisizliğin nedenlerinin başında "medya"nın yansıttıkları ve yansıt(a)madıkları da var kuşkusuz. (örneğin büyükşehir belediyesi'nin yukarıda söz ettiğim tutumunun medyada ne oranda yer aldığını hepimiz göreceğiz.)
birçok ülkede, medyada toplumsal hizmetleri tanıtıcı programların "prime time" dahil ücretsiz yayınlaması söz konusudur ancak hiv/aids'le ilgili bilgilendirici ve eğitici programlar açısından bu konuda bir yaygınlıktan söz edilememektedir.
pyd'nin internet sitesinde bulunan ve herkesçe erişilebilen "hiv/aids insan hakları ve yasalar" adlı, 2008'de yayınlanan rehber kitabın "5.6.1. medya, eğitim ve bilgilenme hakları" başlıklı bölümünde medyanın hiv/aids'le ilgili bilgilendirme bakımından önemine ve neler yapabileceğine değiniliyor, açıkça da tartışılıyor.
aslında hak temelli bakış açısıyla yaklaşıldığında da medyanın bu işlev ve görevleri çok açık biçimde sıralanabilir.
hiv/aids konusundaki hem bu durumda olanların ve yakınlarının, hem onlara hizmet verenlerin, hem de bu konuda bilgilenmek isteyenlerin tanımlanmış tüm haklarına dokunulmaması öncelikli ve temel bir görevdir.
ancak bu yetmez ve bu haklara dokunanları önlemek ve toplum nezdinde sergilemek ve göstermek de medyanın görevleri arasındadır.
ayrıca söz ettiğimiz tüm kesimlerin bu hakları kullanmaları ve yararlanmaları konusunda da kendi koşul ve olanaklarıyla bu hakların gereğini yapma ve geliştirmeye yönelik çabalarda bulunulması da gereklidir.
doğru bilgilendirme ve özen
doğru bilgilendirme özellikle hiv/aids'in önlenmesi bakımından çok önemlidir. ancak yalnızca temel bilgilerin doğru biçimde sunulması da yeterli değildir. tüm olarak hiv/aids olgusuna yaklaşım, ondan söz edip etmeme, olay ve durumların sunum ve ifade biçimleri, hatta medya mensuplarının konudan söz ederkenki tutum ve davranışları bile çok önemli ve öğreticidir.
bunları düzenleyen mevzuat yanında yayıncılıkla ilgili standartlar ve benimsenen ilkeler de aynı şekilde toplumun ilgisi, yaklaşımı ile, tutum ve davranışları belirleme bakımından belirleyicidir kuşkusuz; ancak buradaki sınırlamaların hem hakları, hem de haklardan yararlanmamayı engellememesi esas olmalıdır.
bunun yanında tüm topluma yönelik "tek bir ifade biçimi, yaklaşım ve yöntem" de söz konusu olmamalı, risk altındakilere, sorun yaşama olasılığı yüksek kesimlere özellikle ve özel olarak yaklaşılmalı, durumlarına özen gösterilmeli, onlara dair başka konularda yapılacak yayınlarda yapılacak "olumsuz" yaklaşımların doğru bilgilenmeyi engelleyeceği göz ardı edilmemeli, dolayısıyla "hak haberciliği"nin ilkeleri temel alınmalı ve benimsenmelidir.
bu bağlamda ele alınacak konular ağırlıklı olarak cinsellikle ilgili olacağı için "genel ahlakın korunması ile ilgili yasakların" yapılacak yayın ve programları sınırlaması söz konusu olabilir.
genel ahlak sınırlamaları
rehberde de açıkça belirtildiği gibi öncelikle "sınırlayıcı/engelleyici yaklaşım" yerinde "yasakların gerekçesini oluşturan ahlaki ve dini değerler dikkate alınmalı ve bu değerlerin korunması ile toplumu hiv'den koruma arasında bir denge oluşturulmalıdır."
benzer biçimde gerekli bilgiler topluma aktarılırken, kullanılan ifadelerin "müstehcenlik" sınırı içinde kabulü ile bunları ifade etmekten çekinilmesinin varacağı olumsuz sonuçlar her zaman göz önünde tutulmalıdır.
bu bağlamda tüm topluma yönelik programlar yapılırken "çocukların korunması" gibi kaygılarla, doğru bilgilerin yaygınlaşmasını engelleyecek tutumlardan kaçınılmalıdır.
hak temelli yaklaşım herhangi bir hakkın kullanılmasında en az olanağa sahip, en fazla riske maruz ve gerekli bilgiye en zor erişebilenleri öncelikli olarak göz önüne alınmasını gerekli kılar. bu yaklaşım medya aracılığıyla toplum bilgilendirilirken de benimsenmelidir.
kuşkusuz en doğru bilgi, işi sağlığı korumak ve toplumu sağlıkla ilgili konularda aydınlatmak olan sağlık görevlileri ve sağlık eğitimcileri tarafından sunulacaktır. toplumdaki her bireyin, düzenli ve sürekli olarak bu konudaki bilgilerini güncelleyecek, tutum ve davranışlarını geliştirecek bir yaklaşım sağlıkçılar tarafından da benimsenmeli, yalnızca 1 aralık günü beklenmemelidir. (MS/YY)