Judith Butler

Otoriterler giderek artan bir şekilde “toplumsal cinsiyetçiliği” “komünizme” ve “totaliterliğe” denk tutuyorlar.

Bu korkunç döngünün dış hatlarına aşinayız; katlanılamaz matemi durdurmak için yıkıp yok etmek, katlanılamazı sonlandırmak, ama böylece de yıkım yoluyla o kaybı ikiye katlamak.

"Evet, bu doğru; şiddet içeren direniş biçimlerini de devlet şiddetini de onaylamıyorum, onaylayamam, onaylamadım da. Bu beni belki de tehlikeli biri olmaktan çok naif biri yapar, ama sonuçta bu benim görüşüm."

Bir organizasyon hangi noktada demokrasi, özgürlük ve eşitliğe olan ilkesel bağlılığını feda eder, bir azınlığı keyfi devlet şiddetine karşı ne zaman savunmaz? Sanırım en çok korkmamız gereken sansür bizim kendi sessizliğimizden ortaya çıkandır. Bu Türkiye'de de Honduras'ta da, Amerika'nın birçok bölgesinde de aynı derecede geçerlidir.

Feminist düşünür Butlerin ölümünün birinci yıldönümünde, 2004 Derridayla yapılan son söyleşiden yola çıkarak Derridanın hayata ve ölüme bakışını değerlendirdiği Radical Philosophy dergisi Şubat 2005 sayısında çıkan yazısını Expressden aldık.