Yıldırım Bölge'de (Ankara Dışkapı) 1972 yazından başlayarak birkaç ay Sevgi Soysal ile aynı koğuşta kaldık.
36 yaşındaydı, ben de 21. Çok kıvrak ve zeki bir rahatlığı vardı, ben ise çok genç ve biraz da "ciddi"ydim; Sevgi bana bazen fazla esnek ve kuralsız görünürdü.
İşte o birkaç ay içerisinde Mümtaz Soysal'ın yolladığı çiçekler - binbaşı tarafından yasaklanmış olmasına rağmen- içeri girmiş ve alaturka tuvaletin deliğine özenle yerleştirilmişti. "Tuvaleti de açmaz değil mi," diyenler oldu. "Yok artık" diyenler daha da çoktu.
Binbaşı sayıma geldi, sıraya dizildik, herkes sırayla, kimliğinden birkaç saniye sıyrılarak adını beddua gibi okudu.
Sonra binbaşı arka tarafa doğru yürüdü, beş metre kadar uzunluğundaki, önü perdeyle örtülü, duvara dayalı elbise dolabının üzerindeki tahta rafa baktı, birden sağa döndü ve tuvalete doğru yöneldi.
Vallahi tuvaletin kapısını açtı ve çiçekler sayımda yakalandı ve tabii ki cezalandırıldı.
Bununla da kalmadı binbaşı, dolabın tepesindeki rafa uzun uzun baktı ve orada herkesin elbisesinin tam üzerinde duran bavulların kaldırılması gerektiğini söyledi.
"Bavulları boy sırasına göre dizin," dedi. Gülmekten patlıyacaktık. Koğuş özgürleşince Sevgi benden de daha "ciddi" olanları uzun süre güldürdü.
Tante Rosa'yı okudum... Sevgi'nin yaramaz, afacan, esprili halini hatırladım. Çok tezcanlıydı Sevgi, Tante Rosa'yı da aynı şekilde yazmış ama bu hızlı anlatım [ .....olaylar Tante Rosa'dan kevgirden süzülen su gibi akıp gitti ve Tante Rosa kevgirin deliklerinden dünyaya bakmaya başladı. (s 32)] içinde kadınlığın, cinsler arası eşitsizliğin yarattığı terslikler ve sıkıntılarla örülüyor.
Örülen hızla gelişen bir bilinç. Hızlı çekim Sevgi'yi yeni bir yolculuğa taşıyor. ...
"Kadın Rosa, aptal Rosa". Her çerçeveyi çarpıtan, büken Rosa, çerçeve istemeyen Rosa.
Her yeni olayı, "bütün yanılgılarının devamı" olarak yaşayan Rosa.
Sevgi için bütün yanılgıların hızla yüzleştireni gibi olmuş Rosa!
Sevgi Soysal bir kaç ay sonra tahliye oldu, ben zaten karşı koğuşa geçmiştim; onu uzaktan yolculadım.
Kasım 1976'da öldü Sevgi!
Vatan Gazetesinde çalışıyordum yarı zamanlı, üniversiteye de devam ediyordum.
Gazetede Emil Galip Sandalcı'yı, Sabetay Varol'u, Cengiz Çandar'ı, Arslan Başer Kafaoğlu'nu ve arada bir uğrayan Canan Barlas'ı hatırlıyorum.
Ben cenazeye katılamadım, o gün gazetede kalmam gerekti. Ne tuhaf o gazetede olmam. Kaldım. O kasım günü orada çok üzüldüm.(BE/BA)