Önümüzde 28 Mart yerel seçimleri var. Bu kez ezberi bozma çabası ilçelerden, tabandan geliyor. Genel merkezdeki büyük aktörlerden ziyade alt kadroların inisiyatifinde, 3 kasımda becerilemeyen ittifakı, yerel seçimlerde İstanbulda, aralarında Ümraniye, Maltepe, Eminönü de olan ilçelerde oluşturma çabası var. Biz de dikkatlerimizi bu adımın ilk atıldığı ilçeye, Ümraniyedeki ilçe bürolarına çeviriyoruz. Ümraniyenin seçmen profili, 1 milyona yaklaşan bir ilçe olması, sahayı ilginçleştiren etkenler arasında.
Bu yazı ilçe başkanları ile saatlerce süren görüşmelerin kısa bir özetini ve bu girişime katılanları, yoldan ayrılanları kısaca solun yeni bir ezber bozma girişimini tanıtma çabası taşıyor.
Yerel seçimler için ittifak platformunun Türkiyenin en kozmopolit ve büyük ilçelerinden bunun Ümraniyede oluşmasına tesadüf demek herhalde hata olur. SDP ilçe başkanına neden Ümraniye dediğimizde, siyasette tesadüfe yer olmadığını söyleyen başkan bir anlamda bu durumu özetliyor.
2 Temmuzda başladı
Platform, bir anlamda, 2 Temmuz Sivas katliamını anma toplantısı sırasında bir araya gelen 4 ilçe başkanının bir şeyler yapmalı arayışıyla oluşmaya başlıyor. Gerçi konuştuğumuz kimi başkanlar (SHP, SDP) oluşumu bir yıl öncesine dayandırıyor olsalar da, düzenli toplantılar 2 Temmuzla başlıyor. Platform yaklaşık 5 ayda, önceleri on beş günde bir daha sonra ise haftada bir gerçekleşen toplantılarla belli bir noktaya geliyor. Kendini sol olarak tanımlayan bütün partilere yapılan çağrılar sonucunda DEHAP, EMEP, SHP, ÖDP, İP, CHP ve SEH ilk adım olarak bir araya geliyor. SDPnin Ümraniye örgütü İP ile ilkesel düzeyde birlikte olmayı reddettiğinden dolayı İPnin ayrılışından sonra platforma dahil oluyor.
İttifak henüz bir isim, seçime girilecek parti çıkarmış durumda değil. Çalışmalar daha çok ilkeler düzeyinde yürüyor. Şu andaki durum itibariyle bir araya gelen bu beş parti ve partileşme sürecindeki SEH ilke düzeyinde belirledikleri temel ortaklıklarını ortaya koyan bir bildirge hazırlamış. Bildirgenin ana başlıkları aslında henüz oluşum aşamasındaki ittifakın temellerini ortaya koyuyor, ya da en azından ittifak bileşenlerinin şu aşamada buluştukları asgari düzlemin çerçevesini çiziyor. Bildirgede bir yandan Irak işgali, yerel yönetimlerdeki usulsüzlükler, özelleştirme, solda birlik, katılımcı yerel yönetim gibi konulara değiniliyor, aynı zamanda da 7 Aralıkta yapılacak olan kurultaya Ümraniye halkının aktif katılımını hedefleyen bir çağrı yapılıyor.
İttifak
Bugüne kadar yapılan toplantıların şu ana kadarki gündemini esas olarak nasıl bir yerel yönetim anlayışı çerçevesinde birleşilebileceği konusunun oluşturduğunu her ilçe yöneticisi özellikle de altını çizerek belirtme gereği duydu. Burada açığa çıkan şey şu:
* Asıl amaç olan katılımcı yerel yönetim modelini uzlaşarak ortaya çıkarmak;
* Tanım gereği pratikte bir seçim ittifakı olan oluşum için kilit önem taşıyabilecek olan aday seçimi veya hangi parti altında seçime gidileceği gibi meseleleri bu aşamada tartışmamak,
* İttifakın potansiyel bir siyasi güç savaşımına dönüşme olasılığından kaçınmak.
CHP sorunu
İttifakı oluşturanların bu kararlılıkları, CHPnin gözlemci olarak katıldığı toplantılarda aday ve partinin öncelikli olarak belirlenmesi konusundaki ısrarlarına gösterdikleri tepkiden ve bu önerinin reddedilmesinden de belli. Öte yandan CHP ilçe başkanı önceki yerel seçimlerdeki ittifak girişimlerinde de görüşmelerin her seferinde aday konusuna gelindiğinde tıkandığını ve böylece sonuçsuz kaldığını, bu nedenle de baştan aday belirlenmemesinin hata olduğunu ifade ediyor. CHPnin önerisi açıkça, ittifakın genel seçimlerde Ümraniyede ikinci parti olan CHP çatısı altında toplanması gerektiği.
Diğer partiler ise CHPnin önemini göz ardı etmeseler de, ittifakın öncelikli esasına dayanarak, partilerin oy potansiyelleri temelinde değerlendirilmesinin yanlış olacağını savunuyorlar. Hatta ÖDP ilçe başkanı, ittifak içinde yer alan ve daha önce seçimlere katılmamış parti ve hareketlerin böyle bir durumda saf dışı kalacaklarına dikkat çekti. Aday konusunda, özel konumu itibariyle, nispeten daha belirgin bir talebi olan DEHAP ise, bir yandan adayın ittifaktaki herhangi bir partiden veya hareketten gelmesinin önemli olmadığını, ancak kararlaştırılacak adayın Kürt sorununa demokratik çözümü esas alan, konuya duyarlı bir aday olması gerektiğini ifade etti. Ama aynı zamanda, DEHAPın Ümraniyede üçüncü parti konumunda olmasının aday belirlenme aşamasında bu gücünün dikkate alınması gerektiğini, diğer küçük partilerle aynı kefeye konmaması gerektiğini de belirtti. Beklenilebileceği gibi, oluşum içersindeki geçmiş seçimlerde CHP ve DEHAPa göre çok daha düşük oy alan partiler, ortak aday belirleme konusunun ikinci planda yer alması ilkesine daha güçlü sahip çıkıyor.
İdeolojik yakınlık
İttifak, her ne kadar başlangıçta kendini sol olarak tanımlayan bütün partileri içermeyi amaçladıysa da, şu aşamada farklılıklarına rağmen ideolojik olarak birbirine yakın partileri barındırıyor. Bunlardan SDP ve SEH kısa bir süre öncesine kadar ÖDP bünyesinde yer alan parti ve hareketlerdi. Her üç örgütün ilçe başkanı da bu durumdan ileri gelen herhangi bir sorun yaşamadıklarını dile getiriyorlar. Ayrılmalarına yol açan anlaşmazlıklarına rağmen ideolojik çizgileri birbirilerine yakın parti ve hareketler olmalarından ötürü temel ilkeler bazında ve yerel yönetim anlayışlarında aralarında uzlaşamaz ayrılıkların ortaya çıkmasının daha az olası olduğu da söylenebilir. EMEPin durumunu da, konumu ve kimliği itibariyle aynı yaklaşımda değerlendirebiliriz. DEHAP ise daha çok Kürt kimliği ile ön plana çıkmasına rağmen, demokrasi ve emekten yana tüm hareketleri desteklemeye hazır bir parti konumunda. Bu esas değerler, zaten ittifakın temelini oluşturuyor. İttifakta yer alan son parti SHP ise parti programı itibariyle sosyal demokrat çizgide konumlandırılabilecek bir parti. Parti programında ve ilçe başkanı tarafından da emekten yana ve demokrasiden yana olduğu açıkça belirtiliyor.
Özelleştirmeye karşı olmak
Bu önkoşullarının yanında, ittifakta yer alan parti veya hareketlerin olmazsa olmaz koşulu özelleştirme karşıtı olmak. Tüm ilçe başkanlarının vazgeçilmez ilke olarak benimsedikleri özelleştirme karşıtlığı ilkesi SHPnin programında diğer partiler kadar kesin ifadelerle yer almamasına rağmen, yerel SHP örgütü tartışmasız bir şekilde özelleştirme karşıtı olarak tavır belirtiyor. SEH Ümraniye temsilcisi/başkanı, başında bulunduğu hareketinin özelleştirmeye karşı tavrınının sebeplerini ise şöyle açıklıyor: Özelleştirmenin getirdiği tahribatları, yolsuzlukları Türkiyede bütün insanlar yaşıyor. Bu anlamda hareketimiz bunu tümden reddeder.
Model yaratmak
İttifakın yerel seçimler için asıl amacı ortak bir yerel yönetim modeli ortaya çıkarmak. Sol bir ittifakta bir araya gelmek bileşenlerin bu konuda benzer yaklaşımlara getiriyor. ÖDP ve SDPnin kendi partileri çerçevesinde önceden üzerinde çalıştıkları yerel yönetim modelleri var. Diğerlerinin ise parti programlarında yerel yönetim anlayışlarını ortaya koyan bir takım ifadeler var. Bu doğrultuda, Ümraniyedeki platformda ortaklaşa oluşturmaya çalışılan yerel yönetim modelinin yapısının her bir bileşenin kendi adına sunduğu önerilerin tartışılıp ortak bir karara varılmasıyla ortaya çıkması öngörülüyor. Uzlaşabilecekleri noktaları ön plana çıkararak, farklılıklar üzerinde de tartışarak görüşmeleri yürütüyorlar.
Henüz tüm ayrıntılarıyla belirlenmiş olmasa da, şu ana kadar gelinen aşamada düşünülen modelin alt yapısı ortaya çıkmış. Bunu bir anlamda doğrudan demokrasiyi sağlayabilecek katılımcı bir yerel yönetim modeli olarak nitelendirebiliriz. Burada alt düzeylerde mahalle meclislerinden daha üst kademelerde kent konseylerine yükselmeyi öngören bir yapı söz konusu. SDP ilçe başkanı bunu merkezden uzaklaştıkça demokrasiden uzaklaşmayı engellemek olarak ifade ediyor. SHP ilçe başkanı da mahalle meclislerini tanımını şöyle yapıyor: Belirli bir sol örgütten on kişinin oluşturduğu bir mahalle meclisi değil, toplumun her kesiminden, mahallede görev yapan polis, muhtar, imamın da olacağı bir meclis. Mahallenin sorunlarını onlar tespit edecek, yönetime onlar katılacak. Henüz sadece temel ilkelerinde uzlaşmaya varılan bu yerel yönetim modelinin ilk taslağı 7 Aralıkta yapılacak halk kurultayında Ümraniyelilerin de önerileri alındıktan sonra çıkarılacak.
Muhalefet
Solda ittifak dendiğinde akla ilk gelen geçmişte yaşanan başarısızlıkla sonuçlanmış deneyimler. Bir ÖDP süreci, 3 Kasım seçimlerinde yaşanan dedikodu boyutundaki tartışmalar umudu kırmaya yetiyor. Öte yandan kafalarda neden farklı partiler sorusu; partilerin içine girdiğinizde söylem ve ideoloji düzeyindeki zorlama ayrımlar, uzlaşmadan ziyade farklılıkların ortaya konması, ama her partinin solu birleştirme çabası için kurulduğunu ilan etmesi kafaları daha da karıştırıyor. Ümraniye yerel seçim platformu da bu tartışmalardan nasibini almış.
Platformda başlangıçta yer alan CHP ve İP yollarına ayrı devam ediyorlar. CHP uzunca bir süre gözlemci statüsünde bulunduğu bu oluşumdan, ittifakta yer alanlarca özelleştirmeye hayır diyememesi, kendi iddialarına göre platformun başka emeller taşıması nedeniyle ayrılmış durumda. CHPnin özelleştirme konusunda net tavır koyamaması, EMEP, SDP gibi partilerinse bu konuya olmazsa olmaz bir koşul olarak yaklaşması yolları ayırıyor. İP baş çelişme, Milli Güçler Birliği gibi tezleri ve 30 Ağustosta MHP ile yaptığı ortak miting sonrası süreç dışı bırakılıyor.
MHP ile yapılan ortak miting tetikleyici olsa da ayrışmanın asıl sebebinin İPnin antiemperyalizm tanımının göbeğine AKPyi oturtması, emperyalizmin Türkiye şubesi olarak gördüğü AKPye karşı basında Kızıl Elma koalisyonu olarak bilinen diğer her türlü güçle ittifak arayışında olması olduğu anlaşılıyor. Burada oklar DEHAP-İP çelişmesine çevriliyor zira DEHAP, İPyi MHPden de geri faşizan bir anlayış içinde olmakla suçlarken İP DEHAPa bölücü, emperyalizme çanak tutucu olarak yaklaşıyor.
Sonuç yerine
Bütün bu garip tartışmaları bir kenara bırakırsak platformu hem bir umut hem de iyi niyetli bir çaba olarak tanımlayabiliriz. Bu ittifakın tanım gereği esas ya da birinci amacının 28 Mart yerel seçimlerinde Ümraniye ilçesinde seçimi kazanmak olduğunu düşünürsek her seçimden önce yapıldığı gibi basit bir hesapla ilçedeki bütün sol oyların toplamının AKPnin oyundan daha az olduğu ortaya çıkıyor. İttifakın seçimleri kazanabilmesi bu amaç doğrultusunda bir sinerji yaratmasıyla mümkün olabilir ancak.
Öte yandan da böyle bir oluşumun yerel düzeyde başlaması ve kimi ilçelerde bir hayli yol alması acaba sorularını akla getirebiliyor. Dahası, ilçe başkanları ortak çalışmaları sonucu ortaya çıkaracakları yerel yönetim modelini seçimleri kaybettikleri takdirde de bir denetim mekanizması olarak uygulamaya koyacaklarını ifade ediyorlar.
Bu birlikteliğin devam edip edemeyeceğini ise zaman gösterecek. Tabii geçmiş deneyimlerden ötürü parti yetkilileri nezdinde olduğu kadar halk nezdinde de bu konuda bir takım tereddütler yok değil. Solun Türkiyede yerel yönetim anlayışını değiştirmesi, halkın katılımının sağlandığı, halka dayanan, demokrasiye dayanan bir model ortaya koyması için, yani ezberi bozmak için yapması gereken ise, galiba kendi ezberini bozmak. (BO/ST/EK)