"Faili Meşhur 3 Suikast 3 Gazeteci", Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin mezuniyet projesi. Boyut Yayınları tarafından Ocak'ta DVD ve kitap olarak sunulan çalışma, Abdi ipekçi, Uğur Mumcu ve Hrant Dink cinayetlerini anlatıyor.
Kitabın içindeki DVD'de, üç gazetecinin aileleriyle, dostlarıyla ve çalışma arkadaşlarıyla tanışıyoruz. Kitapta ise gazetecilerin fotoğrafları ve belgeseldeki röportajlardan alıntılar yer alıyor.
Gazeteci Derya Sazak'ın sorumluluğunda yürütülen "Faili Meşhur 3 Suikast 3 Gazeteci", 1 Şubat 1979, 24 Ocak 1993 ve 19 Ocak 2007'de olanlar hatırımızdan çıkmasın diye hazırlanmış kapsamlı bir sözlü tarih projesi.
Parklara, meydanlara adlarını koyduk
Abdi İpekçi'ye ayrılmış ilk bölümde, çalışma arkadaşları İpekçi'nin ne kadar titiz bir genel yayın yönetmeni olduğunu anlatıyorlar. Görüşülen isimlerden bazıları Bedri Koraman, Sami Kohen, Hasan Pulur, Halit Kıvanç, Tufan Türenç...
Hepsi İpekçi'nin Milliyet gazetesini yaratan ve o güne kadar alışıldık gazetecilik kurallarını yıkan bir duayen olduğu görüşünde hemfikir.
Nükhet İpekçi İzet, babasının cinayetine ve diğer faili meçhullere isyanını kitapta şu cümlelerle ifade ediyor: "Spor salonları, konser salonları, kültür merkezleri, kitaplıklar, üniversite derslikleri, yurtlar, çok sayıda okul, huzurlu anlar yaşamak için gidilen parklar, en şenlikli meydanlar, en geniş caddeler, çok sayıda sokaklar, parçalanmış, delik deşik edilmiş, yakılmış canların hiçbirinin gerçeğini yansıtmayan, sapasağlam duran heykeller.... Hepsi öldürülmüş ölülerin adlarını taşıyorlar. Bizim öldürdüğümüz, bizim ölülerimiz."
"Bir tuğla çekersek..."
İkinci bölüm, dönemin Emniyet Genel Müdürü'nün "Bir tuğla çekersek duvar yıkılır" cümlesiyle akıllara kazınan Uğur Mumcu suikastı.
Ali Sirmen, Işık Kansu, Orhan Erinç, karısı Güldal Mumcu, çocukları Özgür ve Özge Mumcu ve ağabeyi Ceyhan Mumcu "Sakıncalı Piyade"nin gözünü budaktan sakınmayan araştırmacı gazeteciliğini özetliyorlar.
Güldal Mumcu, verilen sözlere rağmen, cinayetin neden çözülemediğinin altını şu cümlelerle çiziyor: "Bu ülkede işlenen cinayetlerin 'derin devlet' denilen bir kontrgerilla yapılanması içinde gerçekleştiği artık herkesin malumu. Ama bunun, o kadar açık olmasına rağmen, hala koruma altında olduğunu da görüyoruz."
Olanları unutmayın
Üçüncü bölüm, Ocak ayında davası noktalanan Hrant Dink cinayetine ayrılmış. Etyen Mahçupyan, Rober Koptaş, Karin Karakaşlı, Tuba Çandar, Sarkis Seropyan ve Fethiye Çetin yakın tarihin tanıkları arasında.
Belgesel boyunca ve kitabın sayfalarında Agos'un yayımlanma sürecini, Hrant Dink'in neyi ifade ettiğini ve hedef gösterilişini anımsıyoruz, bir de kendi kaleminde ruh halinin güvercin tedirginliğini.
Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin "Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması bence bir anlamda Türkiye'nin aydınlanmasının yolunu açacak. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleri'nin o siyasi cinayetler geleneğine dayalı yapısının sorgulanmasına yol açacak" derken hala umutlu.
Sarkis Seropyan şu sözleri söylerken hala inançlı: "Ben Hrant gibilerin yani 'deli'lerin, Allah versin hem cemaatimizde, hem toplumumuzda, hem ülkede çok olmasını diliyorum. Çünkü o 'deli'ler delilikleriyle belki birer kurtarıcı oluyorlar."
Kitabın ve belgeselin sonunda tanıklıklar ve üç ismin gazetecilik anlayışları birleştiğinde, proje adeta misyonunu tamamlıyor, suikastların neden aydınlatılamadığı daha da anlaşılır oluyor. Zaten çalışmanın amacı basit bir hafiyelikle failleri bulmak değil; kütüphanenizde dururken olanları unutturmamak. (EG/IC)
*Galeri için burayı tıklayın.