Batı Afrikanın su sorunu
Su sorununa başka bir cepheden, Batı Afrika cephesinden bakmak istiyorum. Çok uzun zamandır ilgimi çeken su sorununu Batı Afrikada izleme fırsatı buldum geçen ay. Senegalin başkenti Dakarda başlayan seyahatim, Malinin kuzeyindeki Dogon ülkesini ve Nijer nehrinin büyük kıvrımı içinde kalan bölgeyi ziyaretimle sona erdi. Senegal cephesinden su sorununu tartışmak ister istemez sivil toplum örgütleri, kendiliğinden halk (grassroot) hareketleri ve din istismarı konularına da bakmayı gerektiriyor. Su konusunda köklü gündemi olan batılı emperyalistlerin vazgeçilmez siyaset geliştirme araçları bu unsurlar.
Batı Afrika yaşlı kıtanın en güç yaşam koşullarının hüküm sürdüğü bölgesi. Tropik iklim hakim. Yağmur mevsimi olmasına rağmen hava inanılmaz derecede sıcak. Rutubet nefes almayı güçleştirecek kadar yoğun. Vücut sürekli su kaybediyor. Adını duyduğumuz ve duymadığımız pek çok hastalık kol geziyor. Tropik iklim pek çok öldürücü hastalığın gelişmesine zemin hazırlıyor. Batı Afrikaya gelip de yaşamın kaynağı olan suyun değerini anlamamak mümkün değil. Bunaltıcı sıcak, suyun kıymetini arttırıyor. Buz gibi bir şişe su kısa zamanda tükeniyor. İkincisine kavuşuncaya kadar geçen kısacık sürede insan susuzluktan kuruduğunu hissediyor. Elbette burada suyun önemi geleneksel olarak bildiğimiz tüketim işlevlerinden ötede.
Suya talep büyüyen nüfusla birlikte artmış durumda. 1988 de yedi milyon olan Senegalin nüfusu şimdi dokuz milyon civarında. Buna ek olarak düşen yağmurun belli oranlarda azalması su sorununu büyütüyor. Suyun en önemli kullanım alanları tarımsal sulama, içme suyu, temizlik v.s. ama bunlardan başka asıl çölleşme tehlikesine karşı gerçek değeri var suyun. Özellikle, Senegalin kuzeyindeki St. Louise bölgesindeki köyler, Sahra'nın her sene yaklaşık beş kilometre kadar yayılması sonucu tamamen çölleşmeyle karşı karşıya. Senegalin kuzey komşusu Moritanya çöle yenilmiş kumdan bir ülke durumunda. Bu koşullarda yaşamın hepten yok olmaması için altından daha değerli bir madde su.
Avrupa ve ABD ilgisi
Birleşmiş Milletler, Haziran ayındaki Dünya Çevre Günü kutlamalarını başlatmak için St. Louise bölgesinden daha uygun bir bölge bulamazdı herhalde dünyada. Burada düzenlenen sergiler ve konuşmalar, katılımcıları Senegalin en önemli ama aynı zamanda da çok zayıf olan su kaynaklarından Guier Gölü ile Senegal Nehri Deltası konusunda bilgi edinmeye davet ediyordu. Senegal suya olan talebi, var olan kaynakları geliştirerek veya kıt miktarda varolan suyu koruyarak karşılamaya çalışıyor. Guier gölündeki ülkenin tek ve en önemli su kaynağı Senegalin ihtiyacını hiçbir zaman tam anlamıyla karşılayamayacak olan altmış milyar metreküp su üretmek için didinip duruyor. Hükümetin su idaresi işleri ile uğraşan bakanlığı ise bütçe ve eleman sıkıntısı içinde.
Avrupalıların ve Amerikalıların yardım programları mutlaka dönüp dolaşıp su meselesine dokunuyor. Batılılar su sorununun çözümü konusunda merkezi hükümetle işbirliği yapmaktan rüşvet ve kayırmanın yaygın olması yüzünden kaçındıklarını söylüyorlar. Bu yüzden, doğrudan köy düzeyinde kendi denetimlerinde su kaynaklarına ulaşmaya çalışıyorlar. Köylerde artezyen kuyuları açmak suretiyle yardımcı olmaya çalışıyorlar su sorununun çözümüne. Sanki rüşvet ve ahlaki kirlilik köylerde olmazmış gibi garip bir mantıkla para ve uzman yardımı yapacaklarına merkezi hükümete, onu bilinçli olarak devre dışı bırakıyorlar.
STKlar ve tarikatlar
Su sorunu ile ilgili olarak en ilginç konuşmayı St. Louiseden Dakara dönerken arabaya aldığımız ve bir STKnın (Sivil Toplum Kuruluşu) başında bulunduğunu öğrendiğimiz Müslüman bir Amerikalı ile yaptık. Amerikalı bize Amerikada bir Türk şeyhin müridi olduğunu ve Türkiyeyi sık sık ziyaret ettiğini söylüyor. ABD için Senegaldeki Müslümanlığın önemi büyük. Senegalin siyasi yapısı tarikatlardan besleniyor. Tarikatlar ise ortodoks İslamın tersine burada dinin temel dayanağı. Tarikatlar arasında ekonomik güce ulaşmış olanlar var. Senegaldeki bu İslam, tarikatlar aracılığı ile ABD ve Avrupadaki Afrika kökenli Müslümanlar arasında yaygın.
Diğer STKların uyguladığı artezyen açmak çözümünden başka bir yol düşünemeyen bu Amerikalıya aslında su sorununa çözümün merkezi yapı ile işbirliği yapılarak bulunabileceğini belirttik. Bu kadar ciddi bir sorunun ancak entegre gelişme planları etrafında, ülkede bulunan pek çok nehrin üzerine barajlar kurarak, zengin su kaynaklarından borularla su dağıtım ağlarının kurulması ile çözümlenebileceğine işaret ettiğimizde, Müslüman Amerikalı bizim önerilerimizin su sorununa gerçek çözüm önerisi olduğu yorumunu ağzından kaçırdı. Demek ki Müslümanlığı kendine has olan Amerikalının derdi su sorununa çözüm bulmak falan değildi. Onun asıl derdi, tanesi elli bin dolara mal olacağını düşündüğü ve kullanım ömrü belirsiz artezyen kuyularını elli kadar köyde din, kitap, dua ile açarak, STKsı aracılığı ile halkın sempatisini kazanmak, grassroot devşirmekti. Grassroot devşirmek için görevlendirilmiş bir başka Amerikalıyla, Malinin kuzey doğusundaki, Dogon ülkesinde kuş uçmaz kervan geçmez bir köyde karşılaştım. Onun görevi köylülere el yıkamasını öğretmekti. Temizlik ve su sorunu ile karşılaşmıştım bir kez daha.
Merkezi hükümetler devre dışı
Bizim su sorununa çözümler arayan Amerikalıdan da anladığımız kadarıyla ABD ve Batı Avrupa, STKlar aracılığı ile merkezi hükümeti devreden çıkartarak grassroot hareketlerini kendi buldukları çözümler etrafında güçlendirmek için örgütlüyorlar. Afrikada grassroot hareketlerinin güçlenmesi ise iktisadi ve siyasi direniş mevzilerini zayıflatıyor. Öte yandan solun içindeki bazı iyi niyetli unsurların STK destekli grassroot hareketlerinden büyük çözümler üretilebileceğini bekledikleri de malum. Bu konularda zihinler berraklaşıp köklü çözüm önerileri sunma aşamasına gelinceye kadar, Afrikada su gibi çok temel sorunlara çözüm bekleyen geniş halk yığınları, bir süre daha bol miktarda dua, az miktarda su ve bir hayli sömürü ile yetinmek zorunda kalacaklar galiba.
Ben, Amerikanın Afrikaya bu kadar yüklenmesinin ardında toplam petrol kullanımının yüzde yirmi beşini Batı Afrikadan karşılamayı planladığı gerçeği olması gerektiğini düşünerek Dakardan ayrılırken, Fransız emperyalizmine karşı verilen savaşın şairi Leopold Sedar Sanghorun adını taşıyan uluslararası havaalanına Amerikan hava kuvvetlerinin uçakları personel ve malzeme indirmekle meşguldü. (SE/EK)