Son birkaç yıldır kentimizdeki belki de en önemli "mobilya" Mobese'ler.
Kentin merkezi yerlerinde açısı yurttaşların vesikalık fotoğrafların çekebilecek gibi ayarlanmış ve çoğaltılmış bu kent mobilyalarının hukuki niteliği ile ilgili bir dizi tartışma var.
Kentte hareket eden her şeyi görüntüleyen, tasnif eden ve belki de daha önemlisi arşivleyen bu "tepegöz"ü" neyin sınırladığı, yurttaşların kişilik haklarının nasıl güvence altına alındığı ise belirsiz.
Geçen akşam bir televizyonun ana haber bülteninin sonunda, magazin bölümünde, yurttaşların Mobese kameralarına yansıyan "komik" görüntülerinin gözlerimizin önüne serilmesi ile meselenin "özel" yanını çevremdeki herkese sormaya başladım ...
Üzerinize afiyet biraz grip olmuşum bu aralar. Hapşırmamın şiddeti, çıkan sesin desibeli ilkokuldan bu yana dillere destandır. Düşünün, ben yolda yürürken bir anda o sonu gelmez hapşırmalardan biri başlıyor ve önümde yürüyen yaşlı bir insancık tam arkasında patlayan gümbürtü nedeni ile havalara sıçrıyor .... Komik bir görüntü değil mi?
Peki, ya gecenin bir yarısı hastaneye gitmem gerekti, eşofmanlarla düştüm yollara ve bir anda kendimi zincirleme bir trafik kazasının ortasında buldum. Burnum akıyor, üzerimde en komik eşofmanlarım var ve örneğin bir taksi esnafının adamın birine meydanda, bir meydan dayağı çekmesine bir yandan hapşırarak bir yandan kıçımdan kayıp duran eşofmana hakim olmaya çalışarak engel olmaya çalışıyorum. Memleket hali gibi bir görüntü değil mi?
Ya da, bir arkadaşımın çocuğunun bakımını birkaç saatliğine üstleniyorum. Çocuk çocuk gibi. Kurtuluyor elimden bir an ve Taksim Meydanını o önde ben arkada birkaç kez turluyoruz. Şirin bir görüntü değil mi?
Örneklemeler sırasında terbiyeli davrandığımı ve ilk akla gelen örnekleri saymağımı fark etmişsinizdir.
Peki bu "zararsız" görüntüleri akşamın bir vaktinde ana haber bültenlerinin birinde izlerseniz ne hissedersiniz?
Peki ya daha "zararlı" görüntülerinizin televizyonlara düştüğünü düşünün ....
Meselenin kamusal yönleri, devlet organizmasının biyometrik ölçümlerle, kenti ve kentte yaşayan yurttaşları bir bütün olarak gözleyerek bir "denetim toplumu" yolunda attığı önemli adımları bir an için görmezden gelseniz bile "kamusal alanlardaki özel yaşamınızı" korumak, "kamusaldaki mahreminize" sahip çıkmak önemsiz midir? Aklınıza neden gelmez ...
Toplumsal denetim mekanizmaları, salt kamusal meseleler değildir.
Kamusaldaki özelinizden başlayarak özelinize de sahip çıkmanız gerekir.
Hukuk bunun için değil midir? (CA/EÜ)