Facebook'ta, Twitter'da, Flickr'da, msn'de "account"um var. Şu anda atıl halde duran ama her an yeniden "reactivate" edebileceğim (canlandırabileceğim) bir blog sayfam var. !f Film Festivali'nin internet sayfasına yorum yazıyorum, bianet'ta yazılarım çıkıyor. Yani hergün internette tanımadığım insanlarla iletişim kurup kendimden haberler veriyorum, gün içinde aklıma gelen düşünceleri kendimce önemli bulup yazıyorum, başkalarının aynı şekilde yazdıklarını okuyabiliyorum, dünyanın her yerinden insanların çektikleri fotoğraflara bakabiliyorum, onlar da benimkilere bakıyorlar. Andy Warhol'un öngördüğünün tersine hayatımda bir defa 15 dakikalığına meşhur değilim, "We Live in Public"in gerçek kahramanı Josh Harris'in öngördüğü gibi hergün 15 dakikalığına meşhurum. İnternet sayesinde.
Josh Harris'in hayatını anlatan "We live in Public" (Herşeyimiz Meydanda) !f Film Festivali'nin Hit Filmler bölümünde gösteriliyor. Harris 90'ların ortasında "dot com" çocuklarının paraya para demediği ve internet projelerinden birkaç ayda milyon dolarlar kazandığı dönemin öncülerinden. Dünyanın ilk internet televizyon kanalı www.pseudo.com 'un kurucusu. Ancak buradan kazandığı milyon dolarlar Harris'i tatmin etmiyor.
Onun derdi medya ve teknolojinin insan karakteri üzerinde yarattığı değişiklikler. Özellkle de kamera önündeyken. Harris zirvedeyken kanalı satıp parasını sadece katılımcıların izleyebildiği, kapalı devre 24 saat canlı yayın yapan bir başka projeye yatırıyor. Kendisinin 'deney' olarak tanımladığı bu projede 100 kişi altı ay boyunca sığınak modelinde inşa edilmiş bir yeraltı mekanında yaşıyor. Yanyana yerleştirilmiş Japon stili uyuma kapsülleri, yerde şeffaf perdenin içinde bir duş, yemekhane, bar, tuvalet. Hepsi açık ve her yerde kamera var, her kapsülde, duşta, tuvalette. Denekler her an bu kapalı devre televizyonda birbirlerini izleyebiliyorlar. Bu sabit kameraların dışında kameramanlar da devamlı çekim yapıyor. Özel alan, kişisel sınırlar yok.
Gayet neşeli başlayan yeraltı hayatı bir süre sonra tamamen cinselliğe endeksli bir performansa daha sonra ise depresyona dönüşüyor. Mahremiyetlerinden gönüllü olarak feragat eden 100 eğitimli New York'lu sanatçının kameralar önünde gösterebildiği tek performans dozu gitgide artan cinsellik. Hayat pagan ritüellerini andıran çıplak danslar ve cinsel ilişkinin hemen sonrasında "Nasıldı? Herşey yeterince meydan mıydı?" diye yan kapsülde onları izleyenlerin onayının alındığı sohbetlerden ibaret kalıyor.
Harris'in deneyi New York polisinin mekana yaptığı baskınla son buluyor. Deneklerden alacağını almış, kendi kurguladığı sanal hayatta insanların sınırlarını nereye kadar zorlayabileceklerini görmüş ancak teşhircilikte hala tatmin olmayan Harris için bir sonraki adım artık kendisi. 2000 yılında kız arkadaşı Tanya Corin ile birlikte yaşadıkları evde www.weliveinpublic.com 'u başlatıyorlar. Artık hepimizin aşina olduğu "reality show"ların ilki. Ve tabii Harris standartlarında. Sadece yatak odasında değil, bu sefer klozetin içinde dahi kamera var. Ancak bu deney de Corin'in daha fazla kamera önünde yaşamak istememesi ve Harris'i terketmesiyle son buluyor. Sevgili gidince evde izlenecek birşey de kalmıyor, "chat room"dan anında gelen mesajlar binlerden onlara düşüyor. Harris için izleyici yoksa hayat da yok. 90'ların sonunda kişisel serveti yaklaşık 60 milyon dolar olan Harris 2000'lerin başında banka hesabı eksiye düşmüş olarak www.weliveinpublic.com 'u sonlandırıyor.
Yönetmen Ondi Timoner bu belgeseli Harris'i 10 yıl boyunca izleyerek gerçekleştirmiş. www.welivveinpublic.com 'la Sundance Film Festivali'nde Büyük Jüri Ödülü alan Timone !f Gazete'ye verdiği röportajda insanların internette aldıkları tepki oranında var olduklarını ve daha fazla tepki alabilmek için daha ilginç olmaya çalıştıklarını söylüyor. Hayatımızın internet nedeniyle gitgide daha fazla ekran ve izlenme endeksli olduğuna halbuki internette geçirdiğimiz süre içinde insanlardan koptuğumuza dikkat çekiyor. ''Bir iddiaya göre gelecek nesiller yüz ifadelerini iyi okuyamayacaklar ve ne zaman gerekse google'ladıkları için bilgileri hatırlayamacaklar,'' diyor.
Bu arada, ben bu yazıyı yazarken Amerikalı bir arkadaşım eşinin doğumundan hemen önce ameliyathanede çektiği fotoğrafları, İngiliz bir arkadaşım sarhoş bir haftasonunun fotoğraflarını Facebook'a koydu bile. Hiç tanımadığım ama Twitter'da takip ettiğim bir başkası da kendisini takip eden 8219 kişiye artık geç olduğunu, uykusu geldiğini, birazdan yatacağını yazdı. George Orwell'in distopyası 1984'ün bugün nasıl kişisel ütopyaya dönüştüğünün en çarpıcı örneği sadece Josh Harris değil, hepimiziz. 'Bir Brother'sız bir hayatta çok yalnız ve değersiziz.(ZE/EÜ)
* 2009 ABD yapımı We Live in Public, estival kapsamında yarın saat 13.00'da AFM Budak Caddebostan'da gösterilecek. Daha fazla bilgi için: !f İstanbul 2010